Ülkemin antidemokratik ülkeler arasında gösterilmesine, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak kabullenemiyor ve hazımsızlığın verdiği mide kramplarına tutuluyor ve sindiremiyorum arkadaş, ne biz bunları hak ettik, nede Atatürk’ümüzün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti
Müyesser Yıldız şerbetli diyelim kumpaslara, ya İsmail Tülek Dostlar düşündüğünü ifade edemeyen insan değil, hayvandır. Hayvan dostlarımızın tek eksiği düşündükleri ifade edememektir. Ne olursa olsun, hangi görüş ve düşünceden olursa olsun ajanlık suçlamaları ağır ve telafisi zor durumlar yaratmaktadır. Daha önce aşağılık Fetö kumpas mağduru Müyesser Hanıma devletimiz özür borcunu böylemi ödemektedir. Süleyman Soylu ismiyle anılan ve iç işleri bakanlığı yapan zat, bakanlık koltuğunda oturmasa içeri attırdığı bu kişilerin tırnağı bile olamaz.
Gelelim sabahın köründe, karga gagasını bile temizlemeden şafak baskını gibi gözaltına alınmaları ürkütücü ve hayret vericidir. Her iki gazeteci de gazetecilik mesleğinin dışında bir şey yapmamaktadırlar. Olayın siyası, ekonomik ve sosyal yönünü düşündünüz mü hiç. Bunlar sadece aldıkları gazetecilik ücretleriyle yaşamını sürdürmektedirler. Bu insanların beklentileri ücretlerinin ödenmesi değil, sadece yanlarında oldukları halkın sahiplenmesi ancak öyle bir korku imparatorluğu yaratıldı ki desteklemeyenlerin yanında sevdiklerini bile ifade edemeyenler çoğunluktadır. Bu satırların yazarı gibi birkaç korkusuz insan kelle koltukta yazmaları dışında destek bile olunamıyor.
Gazeteci, hiçbir siyasinin durumuna bakmaz, genellikle sol değerlerden beslenir ama objektifdir. Masanın ucunda durmaz, sağını da solunu da görme zorunluluğu vardır. Ön yargılarından arınmak ve halkın haber alma gereksinimlerine yanıt vermek zorundadır. Her ne kadar şafak baskınına uğrama durumuyla karşılaşsa da onurdan başka bir şey vermez yaptıklarınız.
Sonsöz olarak yanlışın üzerine yanlışla gidilmez, eleştiri ve özeleştiri mekanizması çalışmak zorundadır. Tabi dogmalarla değil de, pozitif bilimi ilke kabul ettiyseniz ve kendiniz dâhil sorgulama yetiniz varsa diyelim…
Mehmet Göre