Atatürk’ün sözleri dün yol gösterdiği gibi, bugün de yarın da yol gösterecek, karanlığa ışık olacaktır. Önümüzdeki “Yüzüncü Yıl” seçimine hazırlanan Türk milleti, bir yol haritası belirlemek ve ne yapılması gerektiğini bilmek istiyorsa Nutuk’ta yer alan, “Ankara’ya Geliş” bölümünü tekrar tekrar okumalıdır. Özetleyerek ve çıkarımlar yaparak vermeye çalışalım:
Mustafa Kemal Paşa ve Temsilci Kurul, 27 Aralık 1919’da Ankara’dadır. Bu, açık bir bildiri ile duyurulur.
Temsilci Kurul adına Mustafa Kemal şöyle yazmıştır: “Sivas’tan Kayseri üzerinden Ankara’ya doğru yola çıkan Temsilci Kurul, bütün yol boyunca ve Ankara’da, büyük milletimizin sıcak ve içten yurtsever gösterileri içinde, bugün Ankara’ya ulaştı. Milletimizin gösterdiği birlik ve kesin kararlılık, ülkemizin geleceğini güvence altına almak konusundaki inancı sarsılmaz biçimde güçlendirecek niteliktedir. Şimdilik Temsilci Kurul’un Merkezi, Ankara’dadır. Saygılar sunarız Efendim.”
İlk çıkarım; birlik ve kesin kararlılık içinde olmak, ülkenin geleceğini güvence altına almak konusunda dirayetli davranmak.
Akıllarında, İstiklal Harbi ve Atatürk için hâlâ soru işaretleri olanlar varsa, çok da kitap karıştırma imkânları yoksa, Mustafa Kemal Paşa’nın Ziraat Mektebi’nde Ankaralılara yaptığı konuşmayı okumaları, “işin özü” nü anlamaları açısından yeterli olacaktır! 28 Aralık 1919’da yapılan bu çok uzun konuşma, Nutuk 220. Belge’dedir ve “Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin Ankara’ya ilk gelişlerinde şehrin ileri gelen ve önemli kişilerine verdikleri nutkun örneğidir. Temsilci Kurul döneminde.” başlığını taşımaktadır.
2 Ocak 1920’de de Dernek Merkez Kurullarına, Hacı Bektaş’ta Çelebi Cemalettin Efendi’ye, Mutki’de Hacı Musa Bey’e ayrıca bir bildiri yapılır. Metin şöyledir: “…Yolculuğumuz sırasında görüp incelediklerimizin bizlere, gerçek koruyucu Ulu Tanrı’nın ilâhî yardımı ile gerçekleşen ulusal birliğimizin dayanağı olan Ulusal Örgütlerin şekillenmiş ve milletin kaderini ve memleketi kurtarmak için gerçekten güvenilir bir güç ve erk durumuna gelmiş olduğunu göstermesine minnet duymaktayız. Dış durum, bu ulusal kararlılık ve birlik sayesinde, Erzurum ve Sivas Kongreleri ilkelerine göre, ülke ve ulus çıkarlarına uygun biçime girmiştir. Kutsal birliğimize ve kararlılık imanımıza dayanan haklı isteklerimizin elde edileceği güne değin, hiç yılmadan çalışılması ve bu bildirimizin, köylülere varıncaya kadar, bütün ulusa duyurulması rica olunur.”
İkinci çıkarım: toplumun her kesimine ulaşmak. Bunun için ulusal örgütlerin, güç birliği içinde kararlılık ve birlikte yürümeleri, ilkeli olmaları ve hiç yılmadan çalışılmaları gerekmektedir. Bugün sadece bir masa etrafında toplanan belli siyasî partiler değil, Atatürk cumhuriyeti ve demokrasiye inanan, oy oranı az veya çok tüm partiler, büyük-küçük tüm sivil toplum kuruluşları, eğitim-adalet-ekonomi-sağlık-basın-iş-sanat-spor dünyasının mensupları da toplumun her kesimine ulaşmak üzere görev yüklenmelidirler.
Mustafa Kemal Paşa, o günün sınırlı imkânlarına rağmen atılan her adımın köylüler de dahil tüm ulusa bildirilmesini istemektedir. Boşuna değildir Çelebi Cemalettin Efendi’ye ve Mutki’de Hacı Musa Bey’e ulaşma isteği ve çabası.
Milli Mücadelenin manevi mimarları arasında yer alan Cemalettin Çelebi, Hacıbektaş Veli Dergâhı’nın şeyhidir. “I. Dünya Savaş’ında kurduğu milis kuvvetleri ile Doğu Cephesi’nde Ruslarla savaşmış, Millî Mücadele’de Mustafa Kemal Paşa’nın yanında yer almıştır.”
Heyet-i Temsiliye üyesi de olan Hacı Musa Bey ise, Bitlisli Huytu aşireti reisidir. I. Dünya Savaşı sırasında Mutki aşiret reisi olarak milis kuvvetleri oluşturmuş ve Rusların ilerleyişini durdurmaya çalışmıştır. Hacı Musa Bey, 8 Ağustos 1916’da Bitlis’in düşman işgalinden kurtarıldığı yani Mustafa Kemal Paşa’nın, 16. Kolordu Komutanı olduğu o dönemde de yardımcı olmuş ve bu yakın ilişki nedeniyle İstiklâl Harbi’nin ilk yıllarında görevlerde bulunmuştur.
Diğer yandan, Kâzım Karabekir Paşa, Temsilci Kurul’un Ankara’ya gitmesinden yana değildir. Çektiği telgraf Nutuk’ta yer almıştır. Atatürk, ilgili telgrafı okur. Kâzım Karabekir Paşa, Temsilci Kurulu Doğu illerinin ulusal gücü olarak görmekte ve Kurul’un “Sivas’tan batıya geçmemesi” düşüncesindedir.
Atatürk şöyle diyecektir: “Böyle bir telgrafın, gerçek olamayacağı yargısına varmak istedim… Temsilci Kurul’un sade doğu illerinin ulusal güçlerini oluşturmadığı ya da temsil etmediği ve belki bütün memleketin -Anadolu ve Rumeli’nin- ulusal güçlerini temsil ettiği çoktan bilinmiş olmak gerekti… Temsilci Kurul’un, doğu illerinden çok batı illerine, İstanbul’a yakın bulunmasını gerektiren ve haklı gösteren mantıkî nedenler, elbette çoktu. İlkin, batı ve güneybatı illerimizden, edimli olarak düşman işgali altına alınmış olanlar vardı… Oysa doğu illerimizde, böyle acıklı bir durum yoktu.”
Üçüncü çıkarımı Atatürk’ün sözleriyle verelim: “Şu halde yol ve yöntem şudur ki, genel durumu yönetip yürütme sorumluluğunu alanlar, en önemli hedefe ve en yakın tehlikeye, mümkün olduğunca yakın bulunur. Yeter ki, bu yakınlık, genel durumu gözden uzak bırakacak derecede olmasın. Ankara bu koşulları kapsayan bir nokta idi.”
Atatürk, Kâzım Karabekir Paşa’nın telgrafındaki: “öteden beri her girişimimizi hep kötü görmek ve göstermek isteyen düşmanlar” cümlesine de anlama veremez ve şöyle der: “Gerçekten, kendisinin dediği gibi düşmanlar bizim hangi davranışımız, hangi girişimimizi iyi görmüşlerdir veya görebilirler ki ona göre davranalım.”
Dördüncü ve son çıkarım da yine bu sözlerde gayet açıktır. Esas olan; düşmanın/karşı tarafın ne düşündüğü ne düşüneceği ya da ne yapacağı değil, sizin ne yapmak istediğinizi kararlılıkla belirlemeniz ve toplumun önüne doğru aklı koymanızdır.
Günümüze gelirsek; “Yüzüncü Yıl” seçimi için atılacak olan her adım, birilerinin beğenmesi/beğenmemesi, birilerinin hoşuna gitmesi/gitmemesi üzere atılmamalıdır. Atılacak her adımın temelinde bu vatanın gerçekleri ve ihtiyaçları yatmalıdır. Atılacak her adım Türk milletinin çağı yakalamasının önünü açmak için olmalıdır. Atılacak her adım kapsayıcı olmalıdır.
Tarih 9 Ocak 1920… Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’dan milletvekili seçilmesi nedeniyle Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Merkez Heyeti’ne şu telgrafı geçer: “Erzurum halkı muhterem hemşehrilerim tarafından gösterilen yakınlık, sevgi ve güvene teşekkürü görev sayarım.”
Bir diğer telgrafı da Harbiye Nazırı Cemal Paşa aracılığı ile Ankara’ya gitmeyi ertelemek isteyen bir grup milletvekiline çekecektir. Yazımızı o telgrafın şu satırlarıyla sonlandıralım:
“… Memleket bir felakete maruz kalabilir. Bu nedenle birtakım vatansız ve dinsizlerin propagandaları, bizim için uyulacak bir kural olamaz. Gaye milletin ve vatanın kurtuluşudur.”
Canan Murtezaoğlu
Yorumlar kapalı.