Yılmaz Özdil’in dünkü (10/Nisan/2022) yazısını eşime okuyunca, başlıktaki cümle onun ağzından dökülüverdi!
Sonra devam etti, “Ah be çocuk okurken ağladığım, yazdığın Atatürk kitaplarını şimdi ben nereye koyayım? Ya o kitapları yazmayacaktın, ya da bu yazıyı!”
İnanıyorum ki Yılmaz Özdil’in yazısı, eşimin haklı feryadı gibi milyonlarca Atatürkçü Türk Kadınının içini yakmıştır. Olmadı be hemşerim, olmadı!
Senin gibi şimdiye kadar dik, doğru durmasını becermiş birinin, isim vererek göklere çıkarmaya çalıştığı kişilerin yanlarına savrulmasını hiç anlayamadık…
Yılmaz Bey;
Abdüllatif Şener’in dürüst biri olduğuna ben de inanırım. Fakat, ömrü boyunca CHP ile mücadele etmiş Şener’in hem CHP’li olmasını hem de Türkiye’nin bir din devletine dönüştürülmesinin en önemli adımlarından biri ve esas amacının tarikatlara özerklik yolunu açmanın ilk ayağı olan “Diyanet Akademisine” kabul oyu vermesini anlamam mümkün değildir.
Temel Karamollaoğlu, sizin için bir “Aksakallı” olabilir.
Benim için, Türk Siyasi Tarihinin yüzkarası olan 35 canı yitirdiğimiz Sivas Katliamının, iki dönem üst üste seçilmiş, kapatılan Refah Partisinin Sivas Belediye Başkanıdır. Kimse, bu vahşetten önceden haberi olmadığını söyleyemez.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu ikilisi;
Deveyi havuduyla götürüp götürmediklerini şimdilik bilemem, önümüzdeki dönem anlarız.
Ama, 17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet pisliğini kapatmakta, ikisi de var.
FETÖ ile işbirliğinde, ikisi de var.
Atatürk’ün Ordusunun Komutanlarına kumpas kurulmasında, ikisi de var.
Türk Ordusunun şerefli komutanlarının zindana atılmalarında, ikisi de var. Unuttunuz mu? Zindandaki Komutanlarımız için mektup kampanyası başlatmıştınız!
Telekom dahil, Cumhuriyetin tüm eserlerinin peşkeş çekilmesinde, ikisi de var.
Suriye’de-Irak’ta-Libya’da dökülen milyonlarca Müslüman kanında ve tecavüzlerde, ikisi de var.
7 Haziran/1 Kasım 2015 arası İstikşafi görüşmelerle Anayasanın çiğnenmesinde, Ankara Gar katliamında paramparça olan cesetlerde, ikisi de var.
Türk Milletinin bu günkü yoksulluğunun ana nedenlerinden olan, hazinemizin İngiliz Bankerlerine soydurulmasında ve 2011 yılından beri beslediğimiz
10 milyon Suriyeli sığınmacıların vatanımıza alınmasında, ikisi de var.
Sığınmacılar geri gönderilemez demekte, ikisi de var.
Bu ikili, AKP’den ceketlerini alıp gitmedi. Erdoğan bunları kovaladı, bunlar
Tek Adam sistemini savundular, Erdoğan’a yaranmaya çalıştılar, ışık göremeyince 2019 Eylül ve Ekim ayında AKP’den ayrıldılar…
Hacı Meral Akşener’e gelince;
Türkiye’nin Said-i Nursi gibi bir öndere ihtiyacı var diyen Gültekin Uysal onun kardeşidir. Özer -Tansu Çiller-Mehmet Ağar ekibinde yetişmiş biridir.
28 Şubat’ta hem kararlara imza koymuş, hem uygulanması için genelgeler-yönetmelikler yayınlamış, Erbakan vefat ettikten sonra açılan davada birdenbire şikayetçi olmuştur! FETÖ’nun önünü açmak, 1921 Anayasası ve herkesin etnik kökenine ve mezhebine göre siyaset yapmasını sağlamakla Türkiye’yi dönüştürmek amacındadır.
Montrö Anlaşmasını savunan Emekli Amirallerimizi “ZEVZEKLİK” yapmakla suçlayacak kadar da Atatürk Ordusuna karşı problemlidir…
Çare, herkesin yüzünü Türk Milletine ve Atatürk’e dönmesidir.
DOĞRU Parti olarak biz, göz göre göre yapılmakta olan ihanetin ortağı olmayacağımız gibi, bu oyunu bozmak için her türlü gayretin içinde olacağız.
Atatürk’e de yanındaki en yakın arkadaşları, “Kurtuluş Savaşına girme” dediler. Kimi Amerikan Mandası, kimi İngiliz Mandası olmayı kabul etmesini istediler. Böylesi ehven-i şer’dir dediler.
Atatürk; “Ehven-i Şer, Şerlerin en kötüsüdür” diyerek, reddetti.
Bizler Atatürk’ün yolundayız. Tek güvencemiz Türk Milletidir.
Ne AKP-MHP’nin tefli sahurlu hırsızlıkla iç içe geçmiş ittifakı, ne 6’lı ittifakın yayınladığı, bir FETÖ-PKK ihanet belgesi olan deklarasyon kabul edilemez. Yakında “Türk Milleti İttifakını” biz kuracağız. Bizi çok üzdün be İzmirli…
Sağlık ve başarı dileklerimle
11 Nisan 2022
Rifat Serdaroğlu
Yorumlar kapalı.