CHP, Mustafa Kemal Atatürk tarafından, 9 Eylül 1923 tarihinde Halk Fırkası adıyla kurulmuştur. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin devamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisidir.
CHP tam bağımsızlık ilkesi üzerine kurulmuş bir partidir. Altı Ok Türk devriminin programıdır.
Altı okla temsil edilen Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik, milli mücadele bilinci üzerine kurulmuş tam bağımsız bir Türkiye’yi yaşatma misyonudur.
Bu ilkeler Türk milletine bağımsız bir vatan vermiştir. ‘Türk milleti bu ilkeler sayesinde birlik ve beraberliğini sağlamış, demokratik, laik bir toplum haline gelmiş ve sosyal bir hukuk devleti olma anlayışını benimsemiştir.’ (Hughes Preston,1994 Atatürk ve Türkiye’nin Demokratikleşme Süreci, Milliyet Yayınları 1994:147)
Genel Başkanlığına, şeriatçı, bölücü, emperyalizmin ajanı ‘Şeyh Sait’e hain diyemem’ demeciyle başlayan Özgür Özel, Kemalizm ile hesaplaşmasını, CHP’nin çoktan vaz geçtiği Devletçilik üzerinden yapmaya kalkmaktadır.
Özgür Özel’in boyamayı uygun gördüğü Devletçilik oku, Kemalist Devrim’in temel dayanaklarından biridir. Ekonomik bağımsızlığın temelidir. Laf cambazlığını değil saygılı bir yaklaşımı gerektirir. Ulusal çıkarların korunmasının, geliştirilmesinin ve bir millet yaratma çabasının lokomotifi olmuştur.
Özgür Özel’in anlam veremediği Devletçilik ilkesi altı okun öncüsüdür. Bir milletin var olma savaşının, yokluğa, yoksulluğa, cehalete, hastalıklara karşı verdiği mücadelenin zaferle sonuçlandırılma hikayesidir.
Atatürk’ün Devletçiliği ile ekonomi devlet tarafından planlanıp, kaynaklar en akılcı biçimde kullanılabilmiş, devlet, ulusun yararına olabilecek her alanda, özellikle ekonomik alanda etkinlik göstermiştir. Bu sayede ülkemizin bağımsızlığı, birliği, huzur ve refahı sağlanmıştır.
Atatürk, ‘Yeni Türkiye bir iktisat devleti olacaktır. İktisat demek her şey demektir’ diyerek askeri zaferin, ekonomik alandaki başarılarla tamamlanması gerektiğine dikkat çekmiştir.
Devletçilik hızlı bir ekonomik büyümeyi sağlamak için devletin lokomotif görevi üstlenmesi anlamında kullanılmış, emperyalizme karşı bir korunma kalkanı oluşturmak hedeflenmiştir.
Atatürk Medeni Bilgiler kitabında şöyle söylüyor; ’Yalnız serbest rekabetle bir ülkede düzen kurulamaz; kurulabileceğini sananlar, kendilerini bir serap karşısında aldatılmaya koyuverenlerdir.’ Atatürk; Yurttaşlık Bilgileri, Nuray Tezcan, Çağdaş Yay, İstanbul,1989.s.50-51
Atatürk, devletin temel görevleri olarak gördüğü güvenliğin, adaletin ve bağımsızlığın sağlanmasının devletin ekonomik etkinliğiyle mümkün olabileceğini düşünmüştür.
Atatürk’ün devletçiliği halkçılıktan bağımsız değildir. Şöyle diyor; ‘Kişiler, şirketler, devlet teşkilatına oranla zayıftırlar. Serbest rekabetin toplumsal sakıncaları da vardır, zayıflarla güçlüleri yarışta karşı karşıya bırakmak gibi…ve nihayet kişiler, bazı büyük ortak çıkarları tatmine muktedir olamazlar.’ Temuçin Faik Ertan; ’Devletçilik’, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Siyasal Kitabevi, Ankara 2003 s.471.
Atatürk için devletçilik, ekonomik bağımsızlığın ön koşulu olmasının yanı sıra halkı milletleştirmek için de düşünülmüştür. Bu dönem bütünü ile ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmamızın altın çağı olmuş, dengeli ve istikrarlı bir kalkınma sağlanmıştır.
Planlı kalkınma, teknik gelişme bu sayede gerçekleşmiş, sanayileşmenin temeli bu sayede atılmış, hızlı bir ekonomik büyüme gerçekleştirilmiş, ulusal gelirin artması sağlanmış, devlet Türk halkına öğretmenlik yapmış, yatırımı, ticareti, bankacılığı öğretmiştir.
Eğitim devletleştirilmiş, hastalıklarla mücadele edilmiş, önemli sağlık sorunları çözüme kavuşturulmuştur. AKP iktidarı döneminde ‘sata sata bitirilemeyen’ ekonomik varlıklar Atatürk döneminin büyük fedakarlıkları, kararlılığı ve öngörüsüyle oluşturulmuştur.
Atatürk’ün ülkeyi yoktan var eden partisi CHP bugün, özelleştirmeci, serbest piyasacı, bünyesinde tarikat ve cemaat mensubu milletvekillerinin olduğu, etnisite üzerinden siyaset yapan, içi boşaltılmış, cumhuriyetin kazanımlarını inkar eden, Atatürk dönemiyle helalleşmekten söz eden, yolunu, rotasını ve hafızasını kaybetmiş bir parti haline gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi, devletçilikten çoktan vazgeçmiş, devrimci özüne yabancılaşmış, halkçılığı, toplumculuğu, kamuculuğu unutmuş, kendisi olmaktan çıkmıştır. Kurucu değerlerine, ülkesine ve milletine İhanet içindedir.
CHP yıllardır cumhuriyet değerlerinin hoyratça yok edilmesini, ülkenin yağmalanmasını, devletsizleştirilmesini, yıkımı ve yağmayı seyretmektedir.20 yıldır yaşadığımız bütün felaketlerin seyircisi olmuş, devlete ve cumhuriyete sahip çıkmamış, vatanseverleri sahipsiz bırakmıştır.
Emperyalizme karşı zafer kazanmış bir milli mücadelenin ürünü, Türkiye Cumhuriyeti’nin en köklü sembollerinden biri olan Altı Ok ve temsil ettiği değerler, içinde bulunduğumuz felaket günlerinde milletimize bir kez daha kurtuluş yolunu göstermekte,1923-38 dönemi Atatürk’ün politikalarını işaret etmektedir.
Türk siyaseti yeniden yapılandırılmalı, ruhsal, entelektüel, ahlaki sefalet, ikiyüzlülük, sahtekarlık ve soytarılıktan kurtulmalıdır. Türkiye CHP dahil bütün kurumlarıyla kaybettiği milli aklına ve ahlakına kavuşmalı, tekrar kendisi olmalıdır.
Devletçilik okunun renginin değiştirilmesi gibi sığ ve ihanet kokan yaklaşımlar yerine Devletçi politikaların Türkiye’yi nasıl yoktan var ettiği ve dünyaya örnek olduğu üzerinde durmak gerekir.
Cumhuriyetin kurucu ayarlarından uzaklaşmamızın bedelini ağır kayıplarla ödediğimiz günleri, sıranın toprak satışlarına geldiği tam bir iflası yaşıyoruz. Türk ulusu, Türk Devrimi’nin programı olan Altı Okla en önemlisi de milli akıl ve kamuculukla buluşmadan bu ihanetten ve felaketten kurtulamayacaktır.
Mehtap Kaynak
Yorumlar kapalı.