BOP (Büyük Orta Doğu Projesi) ABD’nin kontrolünde ortaya konan ve bugüne değin resmi belgelere dayandırılmayan bir proje olup Hindistan’dan Cebelitarık’a kadar bir alanda Kuzey Afrika ülkeleri, Arap Ülkeleri, İsrail, Pakistan, Bangladeş, Afganistan, İran, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’nin yer aldığı büyük bir bölgeyi kapsamaktadır. BOP’un hedefleri, ABD Dışişleri eski Bakanı Condolezza Rice tarafından “BOP kapsamındaki ülkelerde istikrarı sağlamak, Filistin ve İsrail anlaşmazlığını çözmek, Teröre destek veren ülkelerle savaşmak ve Ortadoğu ülkelerinde demokratikleşmeye ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunmak” sözleriyle açıklanmıştı.
Büyük resmin görünen tarafı bu olmasına rağmen resmin arkasında yer alan asıl amacın “bölgeyi İsrail ve ABD çıkarlarına uygun hale getirmek” olduğu bilinmektedir. Rise; projeyi dünya kamuoyuna “Fas’tan Çin sınırına kadar 22 ülkenin siyasi ve ekonomik coğrafyasının değiştirilmesi” olarak tanıtmıştır. Ayrıca; Projenin Fas’tan Endonezya’ya kadar uzanan büyük Ortadoğu’nun siyasal, sosyal, yönetim, sınır ve ekonomik coğrafyasını değiştirmeyi ve dönüştürmeyi öngördüğü ABD’li yetkililer tarafından defalarca ifade edildi.
Türkiye, İran, Afganistan ve Pakistan gibi İslam ülkelerinin bu projeyi sekteye uğratmaları dikkate alınarak bu ülkelerde iç karışıklıklar çıkarmak, ambargolar koymak, milli gelirlerini terörle mücadele için harcanmasını sağlayarak olası engellemelerin önü alınmak istenmiştir. Günümüz itibarı ile Libya, Suriye, Irak parçalanmış, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri ABD’nin, Fas ve Tunus Fransa’nın, Ürdün ve Katar’da İngiltere’nin kontrolüne alınmış durumda. İran ABD’nin ambargosu altında. Afganistan, Pakistan ve Cezayir’de iç karışıklıklar devam ediyor. Türkiye ise ABD tarafından kurulan terör örgütü ile mücadele ediyor. Nasıl ama…
BOP projesi gereği bölünmesi gereken 22 ülkeden biri de Türkiye’dir. Ancak, Irak, Suriye ve Libya ülkelerine yapılan müdahalelerin ülkemize yapılmasının imkansızlığı nedeniyle iş birliği yapabilecek şekilde iktidar ve iktidar için dayanak görevi yapan muhalefet dizayn edildi. Sonra cemaat görünümlü CİA ajanlarını ülkemizin sinir ucu görevi yapan “yargı, emniyet ve TSK” gibi stratejik kurumlara yerleştirildi. Akabinde devletimizi dönüştürmek için oyun kurucu ABD ve yerli iş birlikçileri BALYOZ, SARIKIZ, AY IŞIĞI ve ERGENEKON GİBİ kurguları oyuna sokarak 15.Temmuz hain darbe girişimini gerçekleştirdi.
Artık tek kişi üzerinden hedeflenen işleri daha rahat yaparız anlayışı ile tek adam rejimine geçilmesi ile yargı bağımsızlığını yitirdi, yasama işlevselleştirildi, ordu parçalandı ve tüm güç tek kişiye teslim edildi. Yani Egemenlik milletten alınıp tekrar saraya verildi. Artık amaçlarına ulaşmak için gerekli adımlar atılabilirdi ki, öyle oldu.
Önce Suriye sınırındaki mayınlar temizlendi ve 2012 yılı itibarıyla yaklaşık 13 milyon Suriyeli mültecinin ülkemize geçişi hızlandırıldı, daha sonra ABD ile eş zamanlı Ortadoğu sınırındaki mayınlar temizlendi ve ABD adına faaliyet gösteren Afgan gençlerinin ülkemize girişleri sağlandı. Tüm bu mülteci akışını takiben para karşılığı vatandaşlık verme yanında misyoner faaliyetlere serbestlik tanındı.
Tarımda kendi kendine 7 ülkeden biri olan ülkemiz saman dahi ithal eder duruma getirildi. Girdi ürünlerindeki fiyat artışları üreticiyi borçlandırdı, bedelli askerlik ile ayrımcılık körüklendi, parası olanların çocukları askerlik yapmazken parası olmayan gariban çocuklarımız vatan için canlarını veriyor. Ayrıca; Suriyeli gençler geçici sığınmacılar projesi adı altında sahilde nargile tüttürerek her türlü yasa dışı olaylarda artışa sebep olması yanında hastanelerde, üniversitelerde ve ticarette ayrıcalık tanınırken bizim gençlerimiz onlar rahat etsin diye hayatlarını veriyor. Ne için?
Tüm bu ayrıcalıkların sebebi ne olabilir derseniz, emperyal güçlerin kurmayı planladıkları, Türk’ü Anadolu’da yok edecek federe İslam devletini ilan ettiklerinde halkın direnç göstermesi durumunda kullanacakları paralel silahlı yapıların oluşturulmasıdır derim. Çünkü; Günümüz iktidarının göklere çıkardığı Abdulhamid döneminde toprak satılarak Filistin’e yerleştirilen Yahudiler de ev, dükkan, mağaza, fırın, lokanta vb. işlerle uğraşarak yaşadıkları toprakları elde etmişlerdir. Dikkat edilirse geçmişte Filistin için oynanan oyun bugün ülkemiz üzerinde oynanmaktadır.
DOĞRU PARTİ temsilcileri olarak BOP savunucularına geçmiş tarihimizi hatırlatır, o gün ülkemizi aralarında paylaşma arzuları besleyen ülkelerin sonuçta canlarına nasıl mal olduysa bugün de TÜRK milleti kendisine biçilmek istenen kefeni bunlara giydirecek iradeye sahip olduğunu hatırlatmak isterim. Bu topraklar çok ihanet gördü ancak tün hainleri gömdü. Tıpkı; İskilipli Atıf, Seyit Rıza ve Şeyh Sait gibi.
Erdoğan “BOP projesinin eş başkanıyım” diyerek bunu kendisine verilmiş görev olarak kabul ediyor. Sonuçta, ABD’nin bu projesi gereği ne yazık ki Türkiye ABD çıkarlarına alet ediliyor. Bugün gelinen nokta; BOP projesinin eş başkanı, Erdoğan; Irak’ın üçe bölünmesi, Gazze’de taş üstünde taş bırakmayan saldırılar karşısında, hem BOP’un taşeronu olmak hem Irak’ın bölünmesine hem de Gazze’nin yok edilmesinden sorumlu değil mi? neden derseniz bu iki operasyon da BOP projesinin gereğidir.
Sonuç olarak BOP Projesi gereği, siyasal İslam anlayışının laboratuvarı haline getirilen ülkemizde, Türk milleti asla KOBAY olmayacaktır. Özellikle İslam coğrafyasını, hem ekonomik hem de sosyal yönden çağdaş değerlerle buluşturmak gibi yüksek bir amaca ! hizmet için ortaya atıldığı öne sürülen bu proje, aslında stratejik enerji kaynaklarının ulusal çıkarlar doğrultusunda kontrolü ve mevcut sınırların değiştirilmesini amaçlanmaktadır. Gerçek BOP bu. Gerisi sadece algı.
Cezmi Orkun