Deve yavrusu (Köşek) babasına sormuş; “Babacığım ben neyim?”
Babası yanıtlamış; “Sen benim yavrumsun, büyünce sen de benim gibi deve olacaksın oğlum!”
Köşek sormuş; “Babacığım bizim ayaklarımız niye böyle kocaman?”
Deve; “Çölde kolay yürümek için, yavrucuğum!”
Köşek; “Peki, kirpiklerimiz niye böyle çok ve oldukça uzun?”
Deve; “Eğer kirpiklerimiz uzun ve bol olmasaydı, çöldeki fırtınalarda gözlerimize kum dolardı!”
Köşek; “Babacığım tamam da, biz niçin hayvanat bahçesindeyiz o zaman?”
Deve; “Eee oğlum, dünyada insanlar da var! Bazıları ne olduklarını bile bilmezler. İşte onlar gibiler bizi buraya kapatanlardır…”
Erdoğan Ailesi kadar kendi kimlikleri hakkında bilgisiz ve kafaları karışık bir aile bulamazsınız! Erdoğan, Babasına sormuş “Biz neyiz babacığım” diye!
Babası demiş ki, “Ben de babama sormuştum. Müslüman’ım de geç dedi! Sen de öyle yap!”
Cehalet içinde olanlar, her gün bir yeni problem çıkarmak için uğraşırlar.
Çünkü bilmezler, okumazlar, sormazlar, öğrenmezler. Bu cahiller için tek doğru vardır. Küçücük çocukken yaşadıkları kötülüklerden ve seslerinin incecik çıkmasına sebep olan fiziki saldırıların faili olan sapık hocalarının öğrettikleri saçma sapan bilgi kırıntıları…
En basit dilbilgisi kuralına göre, Müslümanlık (sıfat), Türklük ise (isim’dir).
Dolayısıyla önce sıfat, sonra isim geleceği için bizler kendimizi Müslüman Türk olarak ifade ederiz.
Erdoğan, kendi etnik kimliğini “Ben Türk değilim, ben Gürcü’yüm” diye ifade etti! Eşi Emine Erdoğan ise, “Ben Türk değilim, ben Arabım” demişti…
O zaman yavru devenin babasına sorduğu sorunun benzerini sorana kimse kızamaz; “Mademki Türk’ü Türklüğü kabul etmiyorsunuz, niye Türkiye’desiniz?”
Üstelik kendisine tapacak kadar bağlı olduğunuz Suudi Kralınız varken, niye yanına gitmiyorsunuz?
Değerli Okurlar;
Kim neye inanıyorsa, inancını dilediği gibi yaşayabilir.
Kim kendisini hangi etnik kökenden sayıyorsa o kimliğe sahip çıkabilir.
Yeter ki, kendi inancını ve etnik kökenini kimseye zorla kabul ettirmeye kalkmasın. İşte yobaz takımının nefret ettiği “Lâiklik” kavramı budur…
Kendimizden örnek verelim;
Ben kendimi Müslüman Türk olarak kabul ederim ve yaşamım pahasına inancıma ve kimliğime sahip çıkarım.
İzninizle bir de Erdoğan’a bakalım.
İkimiz de kendimize “Müslüman” diyoruz.
Erdoğan “Ben Gürcü’yüm” diyor ve Türklüğü kabul etmiyor. (Dikkat edin Türk-Türk Milleti demez, sadece millet derler)
Ben ise “Türk’üm” diyorum ve onun Gürcü kökenine de saygı duyuyorum.
Aramızdaki ortak nokta Müslümanlık demiştik. İşte orada biraz duralım!
Ben hamdolsun Müslüman’ım, ama Erdoğan gibi Müslüman değilim.
Senelerce Türk Devletine, Türk Milletine Belediye Başkanı-Milletvekili-Bakan olarak hizmet ettim, karşılığında milletimin takdir ettiği maaşı aldım ve hakkımda bir tane olsun hırsızlık-yolsuzluk-rüşvet davası açılmadı!
Ben haram yemedim, kul hakkı yemedim, devlet gücünü kullanıp kimsenin malının üstüne çökmedim, hiçbir terör örgütüyle iç içe olup Türk Milletine ihanet etmedim. Olanaklarım ölçüsünde yardıma ihtiyacı olan kişilerin inancına-kimliğine bakmadan destek oldum.
Benim Müslümanlığım böyle! Erdoğan da çıksın haram havuzundan beslenen televizyonlarına, söyleyebilirse benim söylediklerimi söylesin.
Aramızdaki en önemli fark şudur;
Benim çocuklarım hiçbir zaman bana şunları söyleyemediler;
“Babacığım, bütün gece sıfırlamaya çalıştık fakat elimizde 30 MİLYON AVRO kaldı. Bununla Şehri-Zar Konaklarından 4 tane satın almak istiyoruz, ne diyorsun?”
Hangi çocuk babacığına bu sözleri söyledi?
İster Müslüman ol ister olma, ister inan ister inanma, etnik kökenin ne olursa olsun, dürüst olacaksın, namuslu olacaksın, kul hakkı yemeyeceksin, haddini bileceksin, saygılı olacaksın, çalışkan olacaksın, kısaca “insan” olacaksın insan!
Haa, bu olaylarda takdir makamı var! O makam Türk Milletidir. Takdirini DOĞRU’DAN yana yaparsa ne ala, yapmazsa kaderine razı olur…
Sağlık ve başarı dileklerimle 18 Haziran 2022
Rifat Serdaroğlu / 18 Haziran 2022
Yorumlar kapalı.