Bilimi ve sanatı önceleyen herkese,
Bütün sınıfları kendi yaptığı okulun bir odasında eğiten Ulu önderimizin eğitmeni babam 1958’de ablamların sınıfına depremi anlatıyor (Ablam Havva Sarı yaşıyor). “Depremler sadece ekmek teknemiz ovalarda yıkar. 1943 Lâdik, Vezirköprü ve Tosya depremlerinde Yayladaki kaya üzerindeki asırlık yapılarımızın (Şek. 1-2) hiçbirisi hasar almadı [Tüm dağ köyleri gibi köyümüz Dodurga da yıl boyu yerleşim için ova (kot: 400-440 m) ve yazın hayvanlarını otlatabileceği yazlık yerleşim için yaylası (kot:~1200 m) vardır.]. Soframız ovanın ekilebilir alanlarındaki yapılarımızın tamamı yıkıldı.” ve benzeri örneklemelerle anlattı. Ovadaki evimiz de köyün kuzey yamacındaki sarıçam ormanının sınırında ve kaya üzerindedir (Şek. 3). Depremden korktukları için değil olağan üstü manzarası ve arılığımızı çam ormanı içine yapabilmek içinmiş. Boyabat’ta ve Ankara’daki evlerimiz de kayadadır (Şek 4). Bunları niçin yazmak zorunda kaldık? Radyo-TV konuşmalarımızda en çok gelen soru “Hoca nerede oturuyor?” sorusu olmaktadır. Bütün evlerimiz kaya üzerindedir.
Babamın ablamlara verdiği dersten sonra her depremin ardından radyo dan (köyde tek radyo bizim evde) yapılan açıklamaları 1967’ kadar kaçırmadım. Özellikle 1967’den sonra Kastamonu Ziraat okulunda aldığımız değerli bilgiler; deprem gerçeği insanlık için uğraş verilmesi gereken bir konu olduğunu gösterdi. 1970 sonrası Kocaeli Bölge tarım öğretmenliği yaparken ODTÜ’ye girdim. 1988’e kadar öğrenciliğimi ve ihtisaslarımı tamamlayıp öğretim görevlisi olarak çalıştım. Daha sonra ulusal ve uluslararası büyük ölçekli mühendislik projelerinde ve değişik üniversitelerde yarı zamanlı/misafir profesör olarak eğitim verdim ve vermeyi sürdürüyorum. Deprem gerçeği bağlamında, deneyimlerin yanı sıra matematik ve fizik kanunları temelinde, tüm dünyada çalışmalarımız sürmektedir. 6 Şubat 2023 depremine kadar ülkemizde de pek çok yerleşimi kayaya çıkarmayı başardık. 6 Şubat depremi sonrasında Bakanların “Depremin ovalarda yıktığını anladık. Bundan sonra kentleşme kayada sürdürülecektir.” Demeci gücümüze güç kattı. Daha sonra emperyal uşakları devreye girip “Deprem değil bina öldürür.” Emperyal zehrini kustular. KRT, Halk TV ve Tele1 gibi tüm yurtsever bilim insanları ve sanatçıların da en çok dinlediği iletişim organları da onlara açıktı. Bize yasaktı. Bilgilendirme yazılarımıza da yanıt vermediler. Bu, asla onların art niyetli olmalarından değil, emperyal uşaklarının çok büyük yalan söyleme ve gerçeği saptırma gücü nedeniyledir. İleriki bölümlerde açıklama belgelerini bulacaksınız.
Her depremin ekilebilir tarım alanlarında yıktığı gerçeği gün gibi açıktı. Aslında bu yalın gerçek pek çok insan tarafından gözlemlenmiştir. Ama, emperyalist propaganda (Deprem değil bina öldürür.) hepsinin üzerini maskeleyebilmektedir. Tele1, Halk TV, KRT ve benzeri yurtsever yayın organları da bu emperyalist saldırının kurbanı olmaları içimizi acıtmaktadır. Hele de ilk atom bombasının 8000 km uzaktaki Tokyo’ya değil de 9200 km uzaktaki ve Japonya’yı besleyen Akdeniz ikliminin egemen olduğu Hiroşima-Nagazaki’ye atılması gerçeğini, yazılı olarak bilgilendirildikleri halde anlamamaları düşünülebilir mi?
Şekil 2. Ziraat okulunda erik ve Armut için ömür 30-40 yıl diye okuduk [Birkaç yüz senedir granodiyorit kayasının eklem ve çatlaklarından beslenerek veriminden hiçbir şey kaybetmeden yaşamını sürdüren erik ve Armut ağacı [“Doğayı sev. Asla meydan okuma (İlyas Yılmazer, 1990)” özdeyişini anımsatmaktadır. Aşı için gözler alıp Ankara’daki bahçedeki ahlat ve erik anaçlarına aşılandı. Lezzet harika. Ancak yazar, bu yeni ağaçların ömrünün ne kadar süreceğini bilmeden kadavra olarak tıp fakültesine gitmiş olacaktır.].
Şekil 3. Yeni yerleşimler Dodurga ovasının içine doğru sürmektedir [Mum dibine ışık veremez.].
Şekil 4. Yazar ve ekibi hiçbir yerde ovaya ev yapmamıştır.
Prof. Dr. İlyas YILMAZER
HABER: Sonsöz Gazetesi / Ayça YILMAZ
Yorumlar kapalı.