Türk Ceza Kanunu 4. Maddesi şöyle emreder;
“Ceza Kanunlarını bilmemek, mazeret sayılmaz. İşlenen fiilin suç olduğunu bilmemesi, suç işleyenin cezai sorumluluğunu ortadan kaldırmaz!”
“Tavuk çalmanın suç olduğunu bilmiyordum Hakim Bey. Bilsem hiç
çalar mıydım? Allah ve millet affeder beni. Sen de affet Hakim Bey!”
Hakim; “Tamam Hacı, şimdi öğrendin ya, bir daha çalmazsın. Atın bunu içeri, 6 ay hapis!”
AKP Genel Başkanı Erdoğan, defalarca suç işlemiş, iflah olmaz bir suçludur.
Adeta bir suç makinası gibidir! Bu kadar çok suçu ısrarla işleyen ve işleyeceğini hala söyleyen birini ne Allah affeder, ne de Türk Milleti!
Türk Milletinin gözüne, haram para ile çekilen perde ortadan kaldırılınca,
gerçekler görünür olacak, pislikler ortaya dökülecek, ülkenin her yanından şu feryat duyulacaktır; “Ah ellerim kırılsaydı da oy vermeseydim.”
Erdoğan, kişisel ve Siyasi Parti Genel Başkanı olarak SABIKALIDIR.
Kişisel olarak;
-İlçe Seçim Kurulu Hakimine saldırmak ve ağır hakarette bulunmak! Tutuklanıp Bayrampaşa Cezaevine atıldı. Araya çok sayıda sözde hatırlı kişileri koyarak, ve “Hakim Abi, davranışımın suç olduğunu bilmiyordum, affet, ver elini öpeyim Hakim Abi” dedi ve 17 gün sonra tahliye oldu!
-Erdoğan, Siirt’teki konuşmasında; “Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı göstererek, kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle 10 ay hapse mahkum edildi. Bu hafta görevden alınan Hakkari Belediye Başkanı da aynı suçu işlemişti! O 19 yıl hapse mahkum oldu, cezaevine atıldı. Erdoğan 10 ay ceza aldı ve suçsuzmuş gibi mağduru oynadı, hala da oynuyor…
AKP Genel Başkanı olarak;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının müracaatı üzerine Anayasa Mahkemesi AKP ve Erdoğan’ı Temmuz 2008’de “LAİKLİK KARŞITI EYLEMLERİN ODAĞI OLDUĞU TESPİT” edildiği için Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı olarak MAHKUM ETTİ!
Aziz Türk Milleti;
Erdoğan’a ve Partisine Bağımsız Türk Mahkemeleri tarafından verilen, kesinleşen bu cezalar hala Erdoğan’ın ve AKP’nin sicilinde duruyor.
Yani, Türkiye Cumhuriyeti Devleti SABIKALI kişi ve siyasi parti tarafından yönetiliyor!
Size, son 22 yılda Erdoğan ve AKP tarafından onlarcası işlenen ANAYASA İHLAL SUÇUNA bir örnek verip, yazıyı bağlayalım. Nasılsa DOĞRU Parti bu suçların takipçisi olacak, herkes hak ettiği cezayı alacaktır…
Anayasa Md 159 (21 Ocak 2017 tarihli değişik) şunu emreder.
“Hakim ve Savcılar Kurulunun Başkanı Adalet Bakanıdır. ADALET BAKANLIĞI MÜSTEŞARI KURULUN TABİİ ÜYESİDİR.”
Bu kurul, tüm Savcı ve Yargıçların patronudur. Meslekten atmak dahil en ağır cezaları verebilir. Tamam verebilir ama, 2017 referandumu ile Anayasaya işlenen ADALET BAKANLIĞI MÜSTEŞARI ŞU AN VAR MI? YOK!
CB Erdoğan’ın canı istemiş Müsteşarlık Makamını kaldırmış! Yerine de CB Kararnamesi ile Adalet Bakanının Yardımcılarından birini atamış!!!
Bu bir ANAYASA İHLAL suçudur ve cezası “Ağırlaştırılmış Ömür Boyu Hapistir.” Yani Erdoğan, KHK’yi, Anayasa’nın üstünde tutuyor!
Halk diliyle söylemek istenirse, Erdoğan ve AKP şunu diyor;
“YERİM SİZİN ANAYASANIZI YASALARINIZI DA, BUNLAR BENİ BAĞLAMAZ.”
Anayasa ve Yasaların kimleri bağlayıp bağlamayacağını çok yakında göreceğiz.
Şimdi sizlere soruyoruz;
Sizce, Cumhurbaşkanlığı Makamı dolu mudur?
Sağlık ve başarı dileklerimle
08 Haziran 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Eş Genel Başkanı
AKP’NİN HEDEFİ RUHBAN OKULUNU AÇMAK
Önce, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis Türkiye’ye geldi!
13 Mayıs’ta Beştepe Sarayında Erdoğan ile görüştü!
Sonra (Tarikat ve Cemaatlerle iş tutan) M. Eğ. Bakanı Heybeliada Ruhban Okulunu ziyaret etti ve okulun açılması gerektiğini söyledi!
Yaşadığı topraklara sürekli ihanet eden iktidar istiyorsanız, AKP’ye oy verin!
Batı Roma İmparatorluğunun yıkılmasından sonra eski Roma rolünü üstlenen Bizans, kendi gücünü kabul ettirmek için Vatikan’daki Papa’yı değil, İstanbul’daki Patrik’i Hıristiyanların en büyük ruhani lideri olarak kabul etti. Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlar arasındaki bu kavga yıllarca sürdü ve 1204 yılında İstanbul’u işgal eden Latinler, Ortodokslara saldırdılar, katliam yaptılar ve patrikhane “Rum Kilisesine” dönüştü.
İstanbul, Türkler tarafından fethedilince Fatih “Rusya’nın dünyadaki Ortodoks nüfus üzerindeki etkinliğini kırmak için” yayınladığı bir fermanla Ortodoks Patrikhanesini yeniden kurdurdu!
Devlet güçlü olduğu müddetçe, patrikhane kendisine tanınan sınırlar içinde kaldı. Fakat devlet zayıf düştüğünde patrikhane en büyük ihanetlerin yuvası oldu…
Zamanla Megalo İdea yönünde faaliyet göstermek üzere kurulan Etnik-i Eterya Cemiyetinin merkezi İstanbul’un Fener semti yapıldı! Bu amaçla 1821 yılında çıkan ve Yunanistan’ın bağımsızlığı ile sonuçlanan Mora İsyanına Papazlar öncülük etti. Patrik Grigoryas’ın bu konudaki suçlarının belgelenmesi sonucunda Padişah 2. Mahmut, Patrik Grigoryas ve suçlu bulunan metropolitleri, patrikhanenin orta kapısının önünde astırdı!
O günden günümüze kadar Patrikhane o kapıyı kapalı tuttu, o kapı bir daha açılmadı. Alınan karar gereği, asılan Patrik’le aynı rütbede olan bir Türk Devlet adamı aynı yerde asılıncaya kadar bu kapı kapalı kalacaktı.
Bu kapının adı “Kin Kapısıdır!”
Kurtuluş Savaşı yıllarında Patrikhane adeta bir Yunan karargâhı gibi çalıştı ve her türlü melaneti yaptı. 1. Dünya Savaşı sorasında, savaşı kaybeden Almanya- Bulgaristan Avusturya/Macaristan ve Osmanlı dışında, sadece Türkler Sevr Antlaşmasını kabul etmeyerek dört yıl sürecek Kurtuluş Savaşı başlattılar.
Lozan Barış Antlaşmasıyla T.C Devletini kurdular.
Lozan Antlaşması bu yüzden bizim kuruluş senedimizdir, vatanın tapusudur.
Türk Heyeti Lozan görüşmelerinde Fener Rum Patrikhanesinin Türkiye’den gitmesi için ısrarlı oldu, Venizelos ve tüm batılı liderler Patrikhane’nin Türkiye’de kalması için ısrarlı ve ricacı oldular. Gerekçe olarak da Patrikhane’nin bir Yunan kurumu değil, bir Türk kurumu olduğunu söylediler.
Tüm bu ihanetlere rağmen, Türkiye’deki azınlıkların dinî özgürlüklerini yaşayabilmeleri amacıyla, Patrikhane’nin faaliyetlerine izin verildi.
HRO ise, Anayasa Mahkemesinin 1971 yılında tüm “Özel Yüksekokullara” ilişkin aldığı bir karar gereği Patrikhane tarafından kapatılmıştır.
Anayasa Mahkemesi, her isteyenin Özel Yüksekokul açmasını engellemek için, 625 Sayılı Özel Öğretim Kanunun 1’inci ve 13’üncü maddelerini Anayasanın 120’inci maddesine (şimdi 130 md) aykırı bularak iptal etmiştir. Anayasamıza göre tüm okullar Millî Eğitim Bakanlığına (MEB), kanunla kurulan Özel Yüksekokullar ise Yüksek Öğrenim Kurumuna bağlıdır.
Patrikhane, HRO’nun ve HRO Teoloji Bölümünün YÖK ve MEB’na bağlanmasına karşı çıkmıştır. Okulun kapanmasının gerçek sebebi budur.
Anayasa Mahkemesi doğru olanı yapmıştır. FETÖ Okullarıyla ilgili bulgular ortaya çıktıkça bu gerçek daha iyi anlaşılmıştır.
Eğer, her isteyen Özel Yüksekokul açabilse, hele dini eğitim veren Yüksekokul açabilse Türkiye’nin ne hale geleceğini tahmin edebilir misiniz?
Her tarikatın, her cemaatin kendi üniversitesini açtığını lütfen bir düşünün!
Nakşibendi Üniversitesi-Menzilciler Üniversitesi-Süleymancılar Üniversitesi, Hizbullah Üniversitesi, Işıkçılar Üniversitesi, Cübbeli Üniversitesi vs…
Devlet, bünyesindeki her kurum ve her kişi için hukuku eşit olarak uygulamak zorundadır. Kimseye ayrıcalık yapamaz. Kendisine ayrıcalık yapılmasını da kimse isteyemez. Her kurum ve herkes Türk Hukukuna ve yasalarına uymak zorundadır.
Hem bu ayrıcalığı bizden kim istemektedir? Kendi vatandaşı olan Müslüman-Türklere kendi Müftülerini seçme hakkını vermeyen, seçtiklerini de tanımayan Yunanistan!
Türk adı geçen okullara her türlü zorluğu çıkaran Yunanistan!
Yıkılmaya yüz tutmuş Camilerimizi onarmayan ve bizim de onarmamıza izin vermeyen Yunanistan!
Devletlerarası ilişkilerde, karşılıklılık esastır. Hatır gönül işi olmaz!
“İyi de kardeşim, dini özgürlüklerde karşılıklılık olur mu? Biz yapalım da onlar utansın!” demek ancak Bademlerin ve geri zekâlıların işidir.
Nitekim AKP, 94 yıl sonra ilk kez Bartholomeos Başkanlığında toplanan “Sen-Sinod Meclisinin” İzmir’e Metropolit atamasına ve ayin yapılmasına izin vermiştir!
“Bunda ne var iyi yapmışlar”, diyecekler şu soruma yanıt versinler lütfen!
İmam Hatip Mezunu AKP Genel Başkanı Erdoğan, önce Atina’da bir cami bulsun, bulursa Camide Kur-an okumak için izin alsın, sonra da okusun, okuyabilirse!
Türkiye’de 349 Kilise, 38 adet de Sinagog var. Atina’da yakın zamana kadar Cami yoktu. Sonunda yapıldı! Caminin yönetimi Müslümanlara mı ait? Hoop orada dur bakalım Müslüman, kendine gel, orada devlet var!
Atina Camii yönetimi, 1 kişi Eğitim Bakanlığından, 1 kişi Maliye Bakanlığından, iki Belediye görevlisi, 1 Yüksek Mahkeme Üyesi ve onların seçeceği 2 Müslüman temsilcinden oluşan 7 kişiden oluşur!
Bizde bu kiliselerin, sinagogların yönetimi kimlere ait? Tabii ki kendilerine…
AKP, Avrupa’ya yaranmak için Türkiye’deki azınlık vakıflarının tüm taşınmazlarını da onların üstüne devretti! Peki, Yunanistan’da bulunan ecdat yadigarı vakıfların ve dini tesislerin tapularını bize devrettiler mi?
Bırakın devretmeyi, AKP‘nin göz yummasıyla burnumuzun dibindeki adalara el koydular!
Kimse Türk Milletinin malını keyfine göre dağıtamaz! Dağıtmak istiyorsa referanduma gidip Türk Milletine sorsun.
Değerli Okurlar;
Türk Devletinin ve Türk Milletinin kökleri, bugünün sözüm ona bazı büyük devletlerinin olduğu gibi ülkelerinden sürgün edilmiş eşkıyalara, hayat kadınlarına, hastalıklı kişilere dayanmaz.
Bizim binlerce yıllık devlet deneyimimiz var. Dünya üzerinde hangi millete nasip olmuştur böyle bir geçmiş? Şu an, cehaletleri yaptıkları her işte belli olan yamuk yönetimler geçicidir. 10-15 sene insan hayatında çok uzun zaman olabilir ama devletlerin ve millet olmayı becerebilmiş toplulukların hayatında, okyanustaki bir damla gibidir. Bu da geçecektir…
Heybeliada Ruhban Okulu ve Patrikhane Türk yasalarına bağlı olarak çalıştıkları takdirde, Türk Milletinden saygı görecektir. Patrikhaneden isteğimiz bir kere olsun dünyaya şu mesajı vermeleridir;
“Bizlerin Türkiye’de sahip olduğumuz haklarımızın aynılarını ülkenizdeki Müslüman vatandaşlarınız için gerçekleştirin!”
Hadi, söyleseniz ya, ne duruyorsunuz ki?
Ah AKP Ah! Senin varlığın dahi Türk Devletine-Türk Milletine-Türklüğe zarar!
Sağlık ve başarı dileklerimle
07 Haziran 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Eş Genel Başkanı
Yorumlar kapalı.