6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde, Adıyaman’da yıkılan İsias Otel ile ilgili Çarşamba günü görülmeye başlanan davada ara karar bekleniyor.
22 yıl 6 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanan 5’i tutuklu 11 sanık, Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıktı. Otelde, aralarında voleybol turnuvası için kentte bulunan Kuzey Kıbrıslı öğrencilerin de yer aldığı 72 kişi hayatını kaybetmişti. Davada, otelin ortaklarından Ahmet Bozkurt ve üç çocuğu ile birlikte, 5’i tutuklu 11 kişi yargılanıyor. Otelde yakınlarını kaybeden 127 kişi mahkemeye müşteki sıfatı ile katıldı.
KKTC’den Adıyaman’a mahkeme için gelen ailelere, bakanlar, gazeteciler ve hukukçuların da aralarında olduğu yaklaşık 100 kişilik kalabalık bir grup eşlik etti.
Otelde yakınlarını kaybeden aileler, mahkemede sanıklarla yüzleşmeyi beklerken, Siverek Cezaevi’nde tutuklu olan sanıklar, güvenlik gerekçesiyle ilk duruşmaya SEGBİS üzerinden katıldı. Bu duruma aileler sert tepki gösterdi.
Yoğun güvenlik önlemleri altında başlayan mahkemede, duruşmanın ilk gününde 11 sanığın ifadesi alınırken, duruşmanın ikinci gününde yakınlarını kaybeden aileler müşteki sıfatı ile söz aldılar.
Cuma günü devam eden duruşmada tanıklar dinlendi.
Mahkemenin bugün ara kararını açıklaması bekleniyor.
Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı BRT’ye yaptığı açıklamada, “Henüz bir karar alınmadı. Savcı, mütalaasında mevcut durumun devamını talep etti” dedi.
Sanıklar mahkemedeki ifadelerinde ne dedi?
İlk duruşmaya Kırşehir’den SEGBİS ile katılan otelin ortaklarından Ahmet Bozkurt, binayı 1992’de belediye izni ile inşa ettiğini, binayı yaparken her türlü özeni gösterdiklerini öne sürdü.
Ahmet Bozkurt, daha önce ev olarak kullanıldığı iddialarının da asılsız olduğunu, binaya kaçak kat çıkılmadığını, usulsüz herhangi bir eklenti yapılmadığını, kaliteli malzeme kullandığını savundu ve statik hesaplara göre binanın 14 kata uygun olduğu öne sürdü.
Yıkımın büyüklüğünün depremin şiddetinin yüksek olmasına bağlayan Ahmet Bozkurt tüm suçlamaları “iftira” olarak niteledi.
Üç gün boyunca otelin yıkıntısından sesler geldiğini söyleyen Ahmet Bozkurt, kurtarma çalışmaları için gerekli teçhizat olmadığını belirterek ölümlerin depremden değil soğuktan dolayı gerçekleştiğini ileri sürdü.
Fatih Bozkurt ise otel ile ilgili herhangi bir tasarrufu olmadığını, tüm yetkinin babası Ahmet Bozkurt’ta olduğunu savundu, kaçak çıkılan katın otelin temeline zarar vermeyeceğini öne sürdü.
Ahmet Bozkurt’un iki kızı babalarının itibarlı bir iş insanı olduğunu belirterek tüm suçlamaları reddetti.
Ortamın sık sık gerildiği duruşmanın ilk günü gece saat 22.00’ye kadar devam etti.
Perşembe günü devam eden duruşmada, Grand İsias Otel’de hayatını kaybeden Kıbrıslı öğrenci ve öğretmenler ile turist rehberlerinin yakınları dinlendi.
Duruşmanın üçüncü gününde İsias’ta görev yapan üç tanıkla birlikte, müştekiler adına da tanıklar dinlendi.
Tanıkların ardından sanık vekillerinin beyanları alındı. Müşteki vekilleri bir sonraki duruşmada sanıkların mahkeme getirilmesini talep etti.
Kayıp yakınları sanıkların mahkemeye getirilmemesine öfkeli
Sözü ilk alan, Doruk ve Alp adındaki iki oğlunu kaybeden Osman Akın oldu.
Akın, “Bir insanın evladını sağ bulmayı beklerken, büsbütün bulmak için dua etmek ne demektir biliyor musunuz sayın Başkanım!” diyerek otelde kullanılan malzemenin kalitesiz olduğunu savundu ve şöyle devam etti:
“Betonu parçalamak mümkün mü, ama İsias’ta aileler elleriyle betonları parçaladı.”
Ayşe Akın ise depreme dair çok şey gördüğünü, hiçbirinin İsias’a benzemediğini söyledi:
“İsias kum yığınıydı. Çocuklarım için dua edemedim, dilim tutuldu. Dün gördüğümüz çatı denen yeri gördük. Kendi ellerimizle kovalarla enkazın üstünden taşları tek tek indirdik.”
Aras Aktuğralı’nın babası Murat Altuğralı ise bulunmak isteyeceği en son yere, sorumluların yüzüne katil olduklarını haykırmak için geldiğini söyledi ve sanıkların salonda hazır edilmemesi nedeniyle bu fırsatın da ellerinden alındığını, bu yüzden öfkeli olduklarını dile getirdi.
‘Kimse oradan sağ çıkamazdı’
Depreme oğluyla beraber aynı otelde yakalanan Murat Altuğralı, üçüncü kattaki odasının çok şiddetli sarsıldığını, otelin yıkılmaması için dua ettiğini, çocukların odasına doğru koşmak isterken odasının duvarlarının üzerine yıkıldığını anlattı.
“Hayatım burada son bulacak” diye beklerken, yıkıntılar arasında hava boşluğu olunca çıkabildiğini, Havin Kılıç’ın babası Recep’i gördüğünü, onu tanıyamadığını aktardı:
“Perişandık, Recep’i tanımadım. Çok canı acıyordu. Üstümüzde tüm kıyafetlerimiz vardı ama titiriyorduk. Yardım beklerken hiç durmadan çocuklara çağırıp sokakları inlettik. ‘Aras, Serin, Havin!’ Hiçbir ses yoktu. Karanlıktı, elektrik yoktu. Gün ağarınca neler olduğunu anladık o zaman. Enkazı tam olarak görebildik. O anda hayatım durdu benim! Kimse oradan sağ çıkamazdı, çocuklarımız da başkası da! Oğlumun bavulu benziyor diye enkaza yaklaşmadım. Ben bulmak istemedim… cenazelerimiz çıktı, hepsi uyur pozisyonda, kıpırdayamadan bulundular.”
Aktuğralı, sanıkların yüzlerine baka baka yalan söylediğini savundu ve “Benim ve arkadaşlarımın hayatını bitirdiler. Otel enkazının yanına gelen herkes her şeyin yanlış yapıldığını anlardı. Gelmedi, biliyor” dedi.
Mehmet Çetiner ise çocuğunun yüzünü unutmadığını söyledi.
“Uyurken ölmüş, yanında telefonu ile. Ağzı yüzü her yeri kum doluydu. Ben çocuğumu o kum yığınından ayıkladım” diyerek sorumluların en ağır cezayı almasını istediğini söyledi.
‘Kardeşim kum yığınında boğulup ölmüş’
Turist rehberi İmran Aydoğdu’nun ablası doktor İrem Aydoğdu ise “mesleği gereği herkesi kurtarırken kendi kardeşini kurtaramanın acısıyla her gün yaşamak zorunda kaldığını dile getirdi, kurbanların tamamının kumdan boğulduğunu” söyledi.
Aydoğdu, “Kardeşimi kurtaramadım, teşhis etmedim, istemedim. Burnu, kulakları, ağzının içi kum doluydu. Kum yığınında boğulup ölmüş. Biz 6 Şubat’ta öldük, artık yaşamıyoruz” dedi.
İsias’ta eşi ve iki kızını kaybeden Ozan Dağlı ise, enkazı gördüğünde kimsenin sağ çıkamayacağını anladığını, olduğu yere yığıldığını ve ağlamaya başladığını anlattı.
Eşi ve büyük kızını birbirine sarılmış halde bulduklarını anlatan Dağlı, “Onları öyle görüp nasıl yaşadığımızı biliyor musunuz, her gün boğuluyoruz” diyerek sanıkların en ağır cezanın verilmesini istedi.
Özgür İçme’nin babası Meriç İçme ise oğlunun cansız bedenini buldukları anı anlattı ve “’Özgür’üm buradayım babam!’ diye defalarca bağırdım, duyarsa diye! Bir baba en kötü ne yaşayabilir? Çocuk katilisiniz siz!” dedi.
İsias’ta oğlu Atakan Celal Konuklu ve eşi Pamir Konuklu’yu kaybeden Şenay Atakan Konuklu ise beden eğitimi olan eşinin, sivil savunma eğitimi sertifikası olduğunu ve polislik yaptığını belirti, İsias’ın kum yığınına dönen enkazından onun gibi donanımlı bir insanın bile sağ çıkamadığını ağlayarak anlattı:
“Ağladığımız için güçsüz olduğumuzu sanmayın, arkanızı bırakmayacağız, siz katilsiniz ve ne gerekirse yapacağız!”
İsias’ta yakınlarını kaybeden aileler, adalet ve hak mücadelesini birlikte vermek için Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği’ni kurdular.
Derneğin sözcülerinden ve İsias’ta kızı Selin’i kaybeden Ruşen Yücesoylu Karakaya mahkemedeki izlenimlerini ve beklentilerini BBC Türkçe’ye değerlendirdi.
Diğer tüm aileler gibi sanıkların yüzüne “Katilsiniz!” deme hakkının elinden alındığı için öfkeli olduğunu dile getiren Yücesoylu Karakaya, şunları söyledi:
“Perşembe günü aileler müşteki olarak dinlendi ve bu o kadar zordu ki, psikolojik olarak bizi çok zorlayan şeyler dinliyoruz, tüm anlatılanlar hepimize 6 Şubat’ı yeniden yaşattı. Çok zorlandık ama biz sonuna kadar davamızın arkasındayız, suçluların en ağır cezayı alması için mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.”
Adıyamanlılara da teşekkür eden Yücesoylu Karakaya, “Buraya geldiğimiz günden beri, Adıyaman halkının sonsuz desteği oldu. Taksiye biniyoruz, para almıyorlar, lokantaya gidiyoruz, para almıyorlar, bize desteklerini her fırsatta gösteriyorlar. Onların bize bu yaklaşımı bizim için çok kıymetli ve biliyoruz ki Adıyaman halkı haklı davamızın farkında ve bu şekilde dile getiriyorlar. Hepsine çok teşekkürler” dedi.
‘Ne acımızı hissettiğini söyledi ne de başsağlığı diledi’
Sanıkların masum olduklarını, iftiraya maruz kaldıklarını söylediğini belirten Yücesoylu Karakaya sözlerine şöyle devam etti:
“Sorumluluktan kaçıp ‘Onu bilmiyorum, bunu bilmiyorum’ diye konuştular, ifadeleri bizi gerçekten çok yıpratıyor. Kendi çocuklarına miras bırakmak için yaptıkları otelde çoğu çocuk 72 insan öldü, ne otelin sahibinin ne çocuklarının ne de oteli yapan müteahhidin, mimarın bu canlara hiç saygıları yok.”
Otelin sahibi Ahmet Bozkurt’un ifadelerine de değinen Yücesoylu Karakaya, “Ne acımızı hissettiğini söyledi ne de başsağlığı diledi” dedi.
Yücesoylu Karakaya, ailelerin mahkemeden beklentisinin sanıkların “olası kastla yargılanıp cezalandırılması” olduğunu söyledi:
“Bu adamlar bir otel değil bir mezar yaratmış, bu kadar can kaybının olması inşa sürecindeki kusurlarla ilgili. Bile isteye oteli böyle inşa etmişler. Bizi bir nebze de olsa rahatlatacak tek şey, suçluların olası kastla ölüme sebep olma suçuyla ceza almaları olacaktır.”