1. Haberler
  2. KÖŞE YAZISI
  3. DOĞRULAR VE GERÇEKLER 3/4

DOĞRULAR VE GERÇEKLER 3/4

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Örnek Resim

DOĞRULAR VE GERÇEKLER 3

Türkiye Cumhuriyeti Devletini, “Federal Ümmet Devletine” dönüştürmek ve parçalayıp, İsrail yönetiminde bir Kürt Devleti kurmak, Emperyalistlerin ve Vatikan’ın yüz yıllık hedefidir. Bu amaç için içimizden seçilen ve en hassas yerinden bağlanan parti, “Tarikat-Cemaat Koalisyonu” AKP’dir.
TÜSİAD-TOBB-TESK gibi kuruluşlar, AKP’yi baştan beri sahiplendirdiler. Bunlar Terazinin bir kefesindeki “Çağdaş Demokrasi ve Atatürk Cumhuriyeti” yerine, diğer kefesindeki, rehin alınmış bir Siyasal Ümmetçi-hırsız-yobaz yapıyı tercih edip onu desteklediler. Uyarı ve ikazlarımızı dinlemediler. Sonuçta Cumhuriyet Tarihimizde ilk kez TÜSİAD Başkanını ve YİK Başkanını Polislerin arasında kelepçeli olarak ve yurtdışı çıkış yasağı ile gördüler.
Değdi mi TÜSİAD? Değdi mi Varlık Fonu Üyesi TOBB? Oğlunu AKP MV yapan TESK Başkanı, değdi mi?
DOĞRU Parti, bu ve çok sayıdaki soruları sizlere TV Canlı yayınlarında soracaktır. Sizleri zengin eden Türk Milletidir, Siyasi Partiler değil. İnşallah bundan sonra DOĞRUYU bulursunuz…

Sayın Türk Gençleri;
Bugün size 17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet rezaletinin, “Darbe Girişimi” diye anlatılmasını aktaracağım!
Yalan; 17/25 Aralık 2013, AKP’ye karşı yapılmış bir darbe girişimidir;
Cumhurbaşkanı, dönemin Başbakanı, AKP yöneticileri 17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet rezaletlerini, kendilerine karşı yapılmış bir darbe girişimi olarak anlatırlar!
Bu sebepten de FETÖ ile mücadeleye başlangıç tarihi olarak, yani MİLAT olarak 17/25 Aralık 2013 tarihini aldıklarını söylerler!

Sevgili Gençler;
Bu ülkede hiçbir iktidar, hiçbir kurum kaynağını anayasadan almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Hiçbirinin “Bu tarihten önce işlenen suçlar, suç kapsamında görülemez ve yargılanamaz” diye milat belirleme yetkisi yoktur.
T. C Devletinin bir tek milat tarihi vardır. O da 29 Ekim 1923 tarihidir.

Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, AKP sözcülerinin dediklerini doğru kabul edersek, şu sonuçları da doğru olarak kabul etmemiz mantık gereğidir;
-Demek ki, 17/25 Aralık 2013 tarihinden önceki tüm FETÖ faaliyetleri doğrudur ve AKP bu sebepten bunları suç olarak kabul etmemektedir!
– Demek ki, 17/25 Aralık öncesi tüm FETÖ eylemlerinin ortağı AKP Hükümetleridir.
-Demek ki, 17/25 Aralık olayları yaşanmasaydı, AKP-FETÖ iş birliği 2002-2013 Aralık arasında olduğu gibi bugün de büyük bir aşkla devam ediyor olacaktı!
-Demek ki, FETÖ ile yapılan mücadele Erdoğan’ın dediği gibi bir “İstiklal” mücadelesi değil, kişisel “İstikbal” mücadelesidir.

Sevgili Gençler;
Şu gerçekleri hiç unutmayın ve lütfen tanıdığınız her Savcıya-Yargıca sorun;
– FETÖ, Türk Devletini yıkmak isteyen silahlı bir terör örgütüdür (Yargıtay Genel Kurulu Kararı), bunu anladık!
Peki, bu örgütü Türk Devletinin en önemli birimlerine taşıyan, ona her türlü siyasi ve ekonomik desteği veren AKP Hükümetleri ve AKP’li Belediyelerin durumları nedir?
– Yasalarımıza göre bir terör örgütüne yardım ve yataklık, suç değil midir?
– Bizzat Cumhurbaşkanının kendisi bu suçun işlendiğini itiraf etmiş ve özür dilemiştir. İktidarda olanların suç işleme özgürlükleri mi vardır?
Türk Ceza Kanunu, AKP iktidarına karşı çaresiz midir?
– “Kanun önünde herkes eşittir. Kimseye özel muamele yapılamaz” kuralı nereye kaldırıldı?
– FETÖ’ne mensup oldukları için 111 bin 240 kamu görevlisi açığa alındı.
169 bin 13 kişi hakkında adli işlem başlatıldı. 50 bin 510 kişi tutuklandı.
Bunlar resmi rakamlar. Peki böyle yüz binlerce örgüt mensubunu işten atan, cezaevine gönderen Savcı ve Yargıçlar, FETÖ’ne “Ne istediler de vermedim” diyen örgütün siyasi ayağını niçin görmezler?
Bu Savcı ve Yargıçlar ailelerinin, meslektaşlarının yüzlerine nasıl bakabiliyor?
Bu kişiler başlarını yastığa koyduklarında nasıl rahatça uyuyabiliyor?

Sevgili Gençler;
17/25 Aralık Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olaylarına baktığınızda şu gerçekleri göreceksiniz;
– Rıza Zarraf denen dolandırıcı, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “Hayırsever ve Türkiye’nin cari açığının %15’ini kapatan kahraman” olarak Türk ve dünya kamuoyuna takdim edilmiştir.
Rıza Zarraf’ın patronu Babek Zencani İran’da yargılanmış ve idama mahkûm edilmiştir. Rıza Zarraf 1 yıldan fazla Amerika’da yargılanmış ve şimdi serbesttir.
– Rıza Zarraf’ tan rüşvet alan Bakanlar ve Bakan çocuklarından hiçbiri tutuklu değildir. Türkiye’de gazeteciler, akademisyenler, köy öğretmenleri, askeri okul öğrencileri, 3 günlük erler tutukludur ama Rıza Zarraf ’tan avanta olarak aldığı 700 bin avroluk saatin parasını kendisinin ödediği iddiasını, kaldığı otelin peçete kağıdına yazarak ispat edeceğine inanacağımızı sanacak kadar Türk Milleti ile alay eden bir Bakan eskisi, özgürce ve devletin emrine verdiği koruma polisleriyle dolaşabilmektedir. Yani, devlet hırsızı korumaktadır.
– 17/25 Aralık olaylarında ilk kez görevdeki bir Bakanın, NTV canlı yayınına çıkarak “Ben niçin istifa edecekmişim? Ben Başbakan ne emretti ise onu yaptım. İstifa edecekse Başbakan etsin” dediği duyulmuştur. Türk Milleti bu olaydan bir hafta sonra bu Bakan ve dönemin Başbakanını tekrar sarmaş dolaş görmüştür. Herkes görmüştür ama gözleri “Tavukkarası” hastalığına yakalanan Cumhuriyet Başsavcıları ve Yargıçlar görememiştir.

Sevgili Gençler;
Şu cümleyi bir kenara not edin ve hiç unutmayın;
“17/25 Aralık olayları Türk Siyasi tarihinde yaşanmış en iğrenç hırsızlık-yolsuzluk-rüşvet olayları demetidir. İkisi de organize suç örgütü gibi çalışan FETÖ ve AKP, aralarındaki çıkar kavgası sonucu birbirlerinin kıçlarını açmışlar ve bu lekeyi Türk Devletinin anlına beraberce sürmüşlerdir.
Bu olaylar açıklanıp, suçlular yargıya teslim edilmeden bu leke çıkmaz.
Hür dünya ise şimdi olduğu gibi bizimle alay etmeye devam eder…

DOĞRU Parti iktidarında her hırsız mutlaka Silivri’yi tadacaktır. Kaçış yok…

Sağlık ve başarı dileklerimle

28 Nisan 2025

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı

DOĞRULAR VE GERÇEKLER 4

Yalan 1; 28 Şubat Dindarlara karşı yapılmış Postmodern bir darbedir!
Siyasal İslamcılar, Liberal yazarlar, Kürtçü-Bölücüler-Soros beslemeleri ve okumayan araştırmayan sadece duyduğunu satan çeyrek aydınlar- Türk iş yaşamının omurgasız oğlakları beraberce; 28 Şubat’ı, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’i, RefahYol Hükümetini demokratik yolla deviren biz Milletvekillerini dönemin Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını yıllarca yerden yere vurdular.

Anayasal bir kurum olan Milli Güvenlik Kurulunda “oybirliği” ile alınan kararların, Refahyol Hükümeti Bakanlar Kurulunda kabul edilmesini ve Başbakan Erbakan tarafından “uygulama” emri verilmesini, zor kullanılarak yapılmış olarak gösterdiler. RefahYol Hükümetinin 28 Şubat MGK kararlarından 3,5 ay sonra Çiller’in Başbakan olma hırsı yüzünden Erbakan’ın istifa ettiğini yok saydılar.

DYP’den isteyerek ve bilerek ayrılan ve RefahYol Hükümetinin yıkılmasına sebep olan bizleri, dolaylı olarak “Askerden talimat alan” veya “çıkar karşılığı partisinden istifa eden kişiler” olarak gösterdiler.

Sevgili Gençler;
Bu konuları yıllar önce M. Ali Birand 32. Gün programında da anlatmıştım. İsteyen arşivden bulur ve izler. Ben şimdi sizlere 28 Şubat’ın gerçek sebeplerini ve Erdoğan’ın 15 Temmuz sonrası “1000 tane 28 Şubat’a bedel” uygulamalarını anlatacağım;

28 Şubat, pozitif hukuku yok ederek yerine şer-i hukukun getirilmesini (bugünkü gibi) engellemek için, Cumhuriyet Değerlerini anayasa emri gereği savunan vatansever Türk Devlet Yetkililerinin, demokrasi savunucusu Milletvekillerinin ve Türk Milletinin beraberce gerçekleştirdiği bir direniştir.
Neye karşı direniş? Tarikat ve Cemaatlerin Türk Devletini ele geçirip Cumhuriyeti ve Demokrasiyi yıkma eylemine, yani “Karşı Devrime” direniş!
Nasıl Kurtuluş Savaşımız sırasında Türk Milleti, kimseden emir beklemeden vatan savunmasına koşmuşsa, 28 Şubat’ta da aynısı olmuştur.

28 Şubat’ta alınan şu kararlara KİMLER karşı olabilir;
-Anayasamızda Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4’cü maddesi ile teminat altına alınan Lâiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için MEVCUT YASALAR hiçbir ayırım gözetmeksizin uygulanmalıdır.
-Tarikatlarla bağlantılı özel yurt-vakıf ve okullar “Devletin Yetkili” organlarınca demetim altına alınarak Tevhidi Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği) gereği Milli Eğitim Bakanlığına devri sağlanmalıdır.
-8 yıllık kesintisiz eğitim tüm yurtta uygulamaya konulmalıdır.
-Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak devam edebileceği Kur’an Kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
-Mevcudiyetleri 677 Sayılı Kanunla men edilmiş tarikatların ve bu kanunda bahsedilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmelidir.
-Ülkemizi çağ dışı bir rejimden ve din istismarının sebep olabileceği muhtemel bir çatışmadan korumak için, İRAN İslam Cumhuriyeti’nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyet, tutum ve davranışlara mani olunmalıdır.
-Kurban derilerinin mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olunmalı, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır.

Sevgili Gençler;
28 Şubat’ta MGK’da alınan ve daha sonra Bakanlar Kurulunca uygulamaya konulan kararlar özet olarak böyledir. Cumhuriyet, Demokrasi, Türk Devleti, Türk Vatanı, Türk Bayrağı, Türk Milleti çatısı altında özgürce yaşamak, inancını özgürce yerine getirmek isteyen çoğunluğun bu kararlar ile bir kavgası olamaz. Yoktu da zaten!
Fakat bir İsrail-ABD-İngiliz projesi olan “Kürt Devleti” kurulmasını isteyenler, Cumhuriyet ve Demokrasiyi yıkıp yerine “Ümmet Devleti” kurmak isteyenler elbette ki bu kararlara karşıdırlar. (2002’den bu yana olduğu gibi!)

28 Şubat’ta olağanüstü hal yoktu! 15 Temmuz’dan sonra 1 yıldır OHAL VARDI!
28 Şubat’ta toplam 3254 (üç bin iki yüz elli dört) kişi işten uzaklaştırıldı.
15 Temmuz’dan bu yana 19’u TBMM tarafından zamanında onaylanmayan KADÜK olmuş (Geçersiz) sayılan KHK’ların hiçbir geçerliliği yoktur!
26 adet KHK ile, 111.240(yüz on bir bin iki yüz kırk) kişi işten uzaklaştırıldı.
15 Temmuz’dan bu yana 50.510’u tutuklu (elli bin beş yüz on) 91.843’u tutuksuz (doksan bir bin sekiz yüz kırk üç) yargılanıyor. 8.087 (sekiz bin seksen yedi) kişi ise yurt dışına kaçmış!

28 Şubat’tan sonraki bir yılda “Çocuk Tecavüzü”, “Kadına Şiddet”, işçi ölümleri yok denecek kadar az!

15 Temmuz’dan sonra, kaçak kurs binalarında cayır-cayır yanan bebeler, tecavüze uğrayan yavrular, sokak ortasında öldürülen kadın sayıları tavan yapmış!

Sevgili Gençler;
Elbette ki doğal ve doğru olanı “Ne Şeriat ne Darbe” şeklinde sloganlaştırılan demokratik yaşamdır.
Demokrasimizi ve Cumhuriyetimizi koruyup geliştiremediğimiz zaman, meydan “Kafa Kopartan” yöneticilere, “Direklere, ağaçlara adam asacağız” demekten çekinmeyen mafya bozuntularına ve bunlara müdahale etmekten korkan kamu yöneticilerine ve ödlek Savcılara kalır.

Sizler bilinçlenmez, okumaz, öğrenmez, mücadele etmezseniz gözünüzün önünde cennet vatanınız, İran’a veya bir kabile devletine dönüşür.
Dünyada yapayalnız kalırsınız…

Sağlık ve başarı dileklerimle

29 Nisan 2025

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
DOĞRULAR VE GERÇEKLER 3/4
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Bizi Takip Edin