TİP milletvekili Can Atalay‘ın milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından sosyal medya hesabından açıklama yapan eski Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, hukuki sürece aykırı olarak alınan kararın hukuken geçersiz olduğunu açıkladı.
Ömer Faruk Eminağaoğlu, X platformundan yaptığı paylaşımlarda şunları kaydetti:
LÜTFEN YANLIŞ BİR KAMUOYU OLUŞMASIN.
TBMM’nin bilgisine sunulan Yargıtay kararı olmuş. AYM md 84/2 ye göre yargılamayı yapan mahkeme kararı sunulmalı. Bu nedenle düşen milletvekilliği yok. Kaldı ki yerel mahkeme kararı da kesinleşmemiş. Düşen milletvekilliği yok. TBMM Genel Kuruluna kurum dışından yazılar yürütme organı olan CB tezkeresi ile gelir. Hiç bir Kurum doğrudan TBMM Genel Kuruluna yazı yazamaz, yazarsa bu silsile için TBMM yazıyı geri çevirmesini. Yargıtay ilk kez böyle bir yöntemle TBMM’nin manevi şahsiyetine de saldırmış, kendini TBMM üstünde görmüş, anayasayı ihlal etmiştir. Kınıyorum.
TBMM dışından gelen yazılar yürütme organı tezkeresi yoluyla Genel Kurula sunulur. Nasıl ki FETÖ bombaları TBMM ye düştü. Yargıtay yazısı direk GENEL KURULA düşmekle, Yargıtay TBMM Genel Kuruluna adeta bomba atma hadsizliği gösterdi.
Can Atalay’ın milletvekilliği düşmemiştir.
AYM kararı gereği yerel mahkemenin kararı kesinleşmemiş. Kesinleşmeyen bir karar TBMM bilgisine sunulamaz. AY md 84/2 belirtilen karar, yargılamayı yapan mahkemelerin kesinleşen kararları olup, somut olayda böyle bir karar olmayınca, Yargıtay 3. CD kararı TBMM bilgisine sunulmuş. Bu karar AY md 84/2’de belirtilen karar değil. Bu nedenlerle Can Atalay’ın milletvekilliği sürüyor. TBMM dışından Kurum yazıları yürütme organı tezkeresi ile TBMM Genel Kuruluna sunulur. Yargıtay 3 CD doğrudan TBMM Genel Kurulu’na yazı yazmakla, kendini TBMM üstünde görmüş, TBMM’nin manevi şahsiyetine saldırmıştır. Kınıyorum
TBMM Genel Kurulu’na hiç bir kurum doğrudan yazı yazamaz. Bu gibi konular ancak yürütme organı olarak CB tezkereleri ile sunulur. Yargıtay 3 CD nin doğrudan TBMM Genel Kuruluna yazı yazması, hadsizlik, TBMM iradesine saldırı, anayasayı ihlaldir. Bu saldırıyı kınıyorum.
Diğer gerekçelere de gelirsek: (AYM’nin kesinleşmeyi ortadan kaldıran kararına itibar edilmemesini, Yargıtay’ın hukuk dışı kararına itibar edilmesini, Yerel mahkeme kararının kesinleşmemesinin gözetilmemesi konularını da bir an için da bir yana bırakalım.) Dahası da var! Konu o kadar vahim ki, skandal!.. 1- AY md 84/2 ye göre TBMM’ye yargılamayı yapan “yerel mahkemenin kesinleşmiş kararının” bildirilmesi gerekiyor. Oysa TBMM’ye, AY md 84/2 deki bu karar değil, Yargıtay’ın en son verdiği 3.1.2024 tarihli kararı gönderilmiş. Bu durum Yargıtay kararı ile ve TBMM tutanağı ile sabit! Bu yönüyle bile TBMM’nin bilgisine AY md 84/2 deki bir karar sunulmamış. Bu yönden bile düşen bir milletvekilliği yok. 2- Yazışma silsilesi olarak; Yargılamayı yapan merciin yani İstanbul 13 CD’nin kararı, o yer Cumhuriyet Başsavcılığı yoluyla Adalet Bakanlığına, Adalet Bakanlığı da Cumhurbaşkanlığına gönderilmesi gerekiyor. Kesinleşen karar da, Cumhurbaşkanlığı tezkeresi yoluyla TBMM Genel Kurulu’na sunulur. Olayda yerel mahkeme yoluyla bile bu silsileyle hiç yazı gönderilmemiş. Kesinleşen yerel mahkeme kararı gönderilmemiş ki. Yargıtay 3 CD, doğrudan TBMM’ye yazı yazarak, sadece “kendi kararını” iletmiş. 3- Kaldı ki, Yargıtay 3. CD doğrudan TBMM’ye yazı da yazamaz. Yargıtay 3 CD adli yazışmalarını sadece Yargıtay CB aracılığı ile, idari yazışmalarını da sadece Yargıtay Başkanlığı aracılığı ile yapabilir. Yargıtay 3 CD yazışma kurallarını bile gözetmemiş! 4- Yargıtay tarihinde ilk kez bir Yargıtay CD, doğrudan TBMM’ye yazı yazıyor. Bu, AYM’ye yapıldığı gibi, TBMM’ye saygısızlık, TBMM’nin manevi şahsiyetine saldırıdır.
