ABD’nin Türk Siha’sını, Lübnan üssünden kalktığı söylenen F-16 ile düşürmesinin ardından ABD Başkanı Biden, ‘Türk hükümetinin Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri harekat için attığı adımlar bölgedeki barışı, istikrarı ve güvenliği tehdit ediyor, İŞİD ile mücadeleyi zayıflatıyor’ dedi.
Biden 12 Ekim’de, ‘Türkiye, ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikası için olağan dışı ve olağanüstü bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir’ saptamasını yaptı.
Eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin, Hamas’ın ‘Aksa Tufanı’ operasyonuna İran, Türkiye ve Katar’ın destek vermiş olabileceğini söyleyerek, Türkiye ve İran’ı ‘terör sponsoru’ olmakla suçlayarak hedef gösterdi. Biden hemen arkasından Hamas ve Filistin yanlısı devletlerden hesap sorulacağını söyledi.
Yapılan açıklamalardan Amerikan senaryosundan Türkiye’ye düşen payın, PKK’ya yönelik hava harekatını durdurmak ve ABD’nin Suriye’de PKK/YPG’ ye alan açmasını, ikinci İsrail’in kurulmasını yani kendi ölümünü izlemek olduğunu anlıyoruz.
Türk Amerikan ilişkilerinde ilk andan itibaren tutarlı taraf ABD olmuştur. Türkiye’nin toprak bütünlüğüne, refahına, istikrarına ve barışına yönelik düşmanca tutumunda bir değişiklik olmamıştır. Ülkemizin kaybetmesi üzerine kurulu bu ilişkide kafası karışık taraf Türkiye’dir.Celladına aşık olmuş, ABD ile hem hasım hem müttefik olmak gibi şizofrenik bir durumu yaşamakta, içinde bulunduğu alacakaranlığı anlamlandıramamaktadır.
Türkiye kendi topraklarında ve sınır ötesinde terörizme ve hamisi emperyalizme karşı haklı bir savaş verir, yıllardır şehit kanı akıtırken, ABD Türkiye’nin bağımsızlığı, egemenliği ve bütünlüğünün karşısında olan PKK/PYD ve FETÖ terör örgütlerine mali, askeri ve siyasi destek vermektedir.
SİHA krizini izleyen birkaç gün içinde 200’e yakın uçağı, denizaltıları ve güdümlü füzeleri ile ABD uçak gemisi görev grubu, sadece İsrail’e destek olmak için değil, Türkiye’ye gözdağı vermek, hava harekatını engellemek, PKK/YPG’ye hava şemsiyesi sağlamak ve yaşam alanı açmak için Antalya açıklarına Abdülhamid Han sondaj gemisinin birkaç mil yakınına demirlemiştir.
ABD bu kadar büyük bir hava gücünü Doğu Akdeniz’e göndererek Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını engellemeyi, PKK’nın Suriye ve Irak’ta güçlenmesini sağlamayı ve nihai amacı olan kukla bir Kürt devletinin kurulma sürecini hızlandırmayı amaçlamaktadır.
ABD’nin nefret söylemleri, Akdeniz’de yapmakta olduğu gövde gösterisi, tehditleri, Gazze’de yapılan insanlık dışı katliam, bölgenin yeniden şekillendirilme sürecine girdiğini, savaşın kapımızın önünde olduğunu söylüyor.
Türkiye ABD tarafından kuşatılır ve her fırsatta tehdit edilirken, Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla TBMM’ne gönderilen tezkerede, ’Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına imkan sağlanacağı’ belirtiliyor.
Emekli Amiral Cem Gürdeniz, Suriye ve Irak’ta asker bulundurma süresini uzatan tezkere’ de sözü edilen ‘yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması ’ifadesinin endişe verici olduğunu ve riskler taşıdığını ifade ediyor. Gürdeniz şöyle söylüyor; ‘7 Ekim’de başlayan İsrail HAMAS Silahlı çatışma sürecinden sonra Ortadoğu’ da tüm dengeler alt üst olmuştur. Jeopolitik zeminde fay hatları teker teker kırılmaktadır. Böylesi bir konjonktürde sebebi ne olursa olsun yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulundurulması Türkiye’nin milli çıkarları ile uyumlu değildir.’
Bölgemizde bütün dengeler bozulmuş, bölge büyük bir belirsizlik içindeyken topraklarımızda yabancı asker bulundurulması fikri yurttaş olarak tüylerimizi diken diken ediyor.
Tezkere’ de bahsedilen yabancı silahlı kuvvetlerin Suriye’de PKK’yı eğiten ve SİHA’ mızı düşüren ABD’nin liderliğinde çok uluslu ‘DEAŞ’ la Mücadele Koalisyonu’ olduğunu unutmamamız gerekiyor. Üye olduğumuz PKK/PYD’ den partner olarak söz edilen bu koalisyonda Türk askerinin varlığı sorgulanmalıdır.
Ülkemiz BOP planına göre parçalanmaya doğru sürüklenirken, kuru gürültü dışında akıldan yana bir çözüm planı, program ya da öneri duymuyoruz. Çevremizdeki cehennemden payımızı almayı, sıranın bize gelmesini, Yugoslavyalaşmayı, Iraklaşmayı bekler görünüyoruz.
İktidarın tutarsız söylemlerinden ve yalancı pehlivanlıktan vazgeçip ABD’nin Kürdistan adı altında ikinci İsrail Devleti kurma çabasını bozguna uğratmak ve ülkenin güvenliğini sağlamak için somut ve rasyonel adımlar atması, gaflet uykusundan uyanması gerekmektedir.
Ülkemizin güvenliğine istikrarına ve birliğine baş tehditin ABD olduğunu aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir.
Vakit kaybetmeden kaçak göçmenlerin gönderilmesi, Şam ile normalleşmenin sağlanması ve her alanda işbirliği yapılması, ABD ve NATO tarafından kullanılan İncirlik ve Kürecik başta olmak üzere bütün üslerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin denetimine alınarak ABD ve NATO kullanımına kapatılması gerekmektedir. Türkiye’nin benzer tehditlerle karşı karşıya kalan bölge ülkeleriyle daha fazla vakit kaybetmeden işbirliği yapması, Amerikan zorbalığına karşı ittifaklar kurması, dostunu düşmanını belirlemesi ve yönünü bulması bir beka meselesidir. Türkiye gaflet uykusundan uyanmalıdır.
Mehtap Kaynak
Yorumlar kapalı.