Türkiye’nin idari, mali, medya ve siyasi yapısında uzun süredir gündemde olan kirlilik, bir arınma sürecine dönüşmüş durumdadır.
Adeta adı konulmamış bir Temiz Eller operasyonu yaşanıyor. Hangi taşı kaldırsanız altından yozlaşma, yolsuzluk ve kirli ilişkiler çıkıyor. Bir yandan devlet soyulurken, diğer yandan zifiri karanlık, ahlaki çöküntü ve karanlık ilişkiler ortaya çıkıyor. Kısacası ülkemizin her alanında yolsuzluk yaşanıyor.
Ülkenin arınması için önce siyasetin arınması gerekir. Siyasetin arınmadığı bir ülkede idari, mali ve ekonomik arınma olamaz. Politik istikrarsızlık, yani yolsuzluk ve ahlaki çürümüşlük, kamu kaynaklarının israfına ve devlete güvensizliğe yol açmaktadır. Kendi çıkarlarını merkeze almış durumdalar. 1980’lerden kalan ağa ve yanaşma ilişkisi artık siyasette, ticarette ve medyada yaşam buluyor.
Devleti sömürenler, devletin neresinden tuttularsa, bu gayri ahlaki yapıyı bize ahlaki normlar gibi sunarken, artık bu sürecin daha fazla yasallığına tahammül kalmamıştır. Keyfi yönetim ve yasa dışılık artık bir norm olmaktan çıkmalıdır. Bu yasa dışı alanlarda, İstanbul Başsavcılığının Temiz Eller operasyonu ile bir arınma süreci başlamıştır.
Demokratik rejimi, yani demokrasiyi, kendi çıkarları için uzun süredir kullanan ayak takımı; demokrasiyi yoz ve kanunsuz hâle getirme sürecinin artık sonuna gelmiştir. Bilgisi ve yetkinliği olmayan ayak takımının siyasette etkin olmasına ve demokrasiyi oklokrasiye dönüştürme çabasına ve eylemine ülkemizin daha fazla tahammülü bulunmamaktadır.
Sadece yaşanan yolsuzluk olaylarının ülkemize ve yurttaşlara getirdiği yük kırk milyar dolardır.
Siyasetle ahlak ilişkisinin çıktısı bazen kirli eller, bazen temiz ellerle olur. Bu bir tercih sorunudur. Her tercihte bir vazgeçiş ya da kabulleniş vardır. Eğer kirli eller konusunda tercih yaptıysanız, ilkelerden sapmak ve ihanet artık bir yaşam biçimi olmuştur. Bugün ülkemizde yaşanan tam da budur. O zaman arınmak için temiz ellere ihtiyaç vardır.
Bazen ahlaki bir sonuç elde etmek, ahlaksız bir eylem olarak ortaya çıkar. Yani koşullar başkaları tarafından oluşturulmuş ise, kişinin kendi değerlerine ve ilişkilerine ihanet etmesinin meşru görüldüğü bir durum olarak da karşımıza çıkar.
Ülkemizde siyaset ile cehalet arasında kötü bir gerilim yaşanmaktadır. Bu durum, siyasetçinin ellerinin kirlenmesinin nedeni olmakta ve siyasetçi daha çok kirli eller konusunda bir tercih yapmaktadır. Siyasetçi, aldatmayı ve yalan söylemeyi meşrulaştırmak için kendine zaman zaman toplumsal mutabakat aramaktadır. Bazen bu kirli siyasetçiyi toplum kahraman olarak da görebilir.
Aslında kirlenmiş bir küçülme, yok olmak ve ölümdür. Arınma ise bir yeniden doğuştur. Kirlenme bir küçülme, yoksullaşma ve adaletsizleşme iken; arınma, kalkınma, büyüme ve adaletten yana olacaktır. Sonuç olarak ya kirlenmeye devam edip küçülerek adaletsizlikle yaşayacağız ya da arınarak, büyüyerek mutluluk ve adaletle yaşayacağız.
Prof. Dr. Duran Bülbül

















