Özetle şunları söyledi:
“1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır. Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür. Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır. Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum. Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir..”
Terörün bir ucu hala ülkemizde, diğer uçları Irak, Suriye ve İran’da, komuta kontrol merkezi Avrupa’da, terörden beslenen ve her yıl milyarlarca dolarlık çıkar temin eden odaklar dünyanın her yerinde, arkasında ABD, AB ve Rusya, 100 bin kişilik terör ordusu, binlerce tır dolusu mühimmat ve ağır silahlar hemen yanıbaşımızda iken yeni yöneticiler üzerindeki etkisi tartışılır olan APO’nun sözü ne kadar etkili olur dersiniz?
Ülkemizdeki gücünü bizlerin hükümet olduğu dönemlerden beri verilen askeri mücadeleyle zaten yitirmiş olan terörün fiilen bitirilme ve malumun ilan edilme çağrısı, yapılış şekli itibarıyla devlet teamüllerine aykırı ve milli onura mugayir olsa bile elbette ki hepimiz için itiraza mahal vermeyecek son derece önemli bir gelişmedir. Lakin eğer ki çağrı samimi ise, karşılığındaki talep sadece mevcut anayasal düzen içinde ortak demokratik hakları esas alıyorsa, terörün dayattığı feodal yapı ve aşiret düzeni tamamen son bulacaksa, milli ve üniter yapımızı ortadan kaldıracak hiçbir örtülü koşul dayatılmıyorsa ve sınırımızda bir terör devleti kurulmayacaksa.!
Sonucu bekleyip hep birlikte göreceğiz..
Ancak şahsi kanaatim bunun böyle olmadığı yönündedir..
Sınır içindeki varlığını sınır dışına taşıyarak bundan böyle faaliyetlerini PYD/YPG olarak farklı bir formda ve daha kapsamlı sürdürecek olan terör örgütünün giderayak yapmış olduğu şovu hep birlikte izledik.
Önce kuzey Irak’ta garnizon bir Kürt devleti kuranlar şimdi de tüm güçlerini kuzey Suriye’ye kaydırarak ikinci bir garnizon Kürt devleti kurma peşindedirler. Sonra sıra İran topraklarında üçüncüye ve Türk topraklarında dördüncüye gelecektir. KCK’nın nihai hedefi dört devletçikten tek bir Kürt devleti yaratmak ve sonrasında BOP’un gereği olarak İsrail’e entegre olmaktır.
ABD kontrolünde planlanan bu süreçte, iç siyasette AKP ve DEM’in varlığını ve ikbalini güçlendirerek devam ettireceği bir kazan kazan yöntemi kullanılmaktadır. Bunun karşılığında ise ABD’nin istediği iki şey vardır; birincisi, önümüzdeki süreçte geleceğe matuf federal bir anayasanın kabul edilmesi, ikincisi ise Suriye’de kurulacak olan garnizon Kürt devletçiğine asla muhalif olunmamasıdır..
Umarım yanılıyorumdur..
Dr. Vecdet Öz