1. Haberler
  2. Köşe Yazıları
  3. Pınar GÜL yazdı: Kahve kokusu

Pınar GÜL yazdı: Kahve kokusu

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Örnek Resim

Kahve içmeyi sevenler bilir, öyle anlar vardır ki kahveyi düşünmek bile kokusunu duymaya yeter. Sadece düşünmek, kahvenin kokusunu duymayı, ağızda bıraktığı lezzeti tatmayı, hatta telvesini bile hissetmeyi sağlar. Bütün bu hisler bir yana kahveyi içebilmek için düşünmek yerine kalkıp pişirmek gereklidir. Eylem, düşüncenin önüne “yapma” işi ile geçer. Düşünce elbette değersiz değildir. Kahvenin mis kokusunu düşünmenin “kahve yapma” işini arttırdığı, kolaylaştırdığı açıktır. Yine de eylem, kahveyi hayal etmekten çıkarıp gerçeğe dönüştürür.

Eylemin önemine vurgu yapabilmek için kahve kokusundan yola çıkmak bile ne kadar bireyci. Bireysel çözümler için zaten insanlar olumlu ya da olumsuz eylemsellik içinde. Herkes kendi dünyasında günü kurtarma telaşı içinde türlü şeyler yapıyor. Yaşanan ekonomik, kültürel, sosyal, siyasal sorunlar, insanların kendi dünyalarına iyice gömülmelerini, güvenlik endişeleri içinde konuşmayı bile ertelemelerini yarattı. Küçük Amerika olma politikaları ile geliştirilen küresel emperyalizmin bireyciliği, içe kapanmayı yıllardır insanlara tek yol olarak sunuyor zaten. Artan ekonomik kriz, kredi kartlarının zulmü ve baskısı altında kalan bireyin günü kurtarma çabasını çok    zorlaştırıyor. Emperyalizmin yerinden yurdundan ederek ülkemizde depoladığı binlerce insanın ekonomik, kültürel, sosyal baskısı da giderek artıyor. Ülkenin demografik yapısını bozacak yoğunlukta olan binlerce sığınmacıya uygulanan uyum politikalarının ücretsiz sağlık, eğitim ve vergi muafiyetleri her kesimi rahatsız edecek noktaya ulaştı. Hukuka güvenin azaldığı, eğitimin içinin boşaltıldığı, insanın kirlendiği, laiklikten, altı okun ifade ettiği ilkelerden verilen ödünlerle Cumhuriyet ve ulus bilincinin neredeyse yok edildiği şu ortamda gelecek günlerden kaygı duymamak elde değil. Cumhuriyet devrimlerinin ışığından şu veya bu ölçüde beslenmiş, eğitimli, meslek sahibi gençlerimiz yurdundan umudunu kesip gitme çabası içindeyken Türkiye, çok farklı kültürlerde yetişmiş, Cumhuriyet devrimlerinin, kurtuluş savaşının, Türkiye’nin kuruluş felsefesinin ruhundan, bilgisinden faydalanmamış insanlara ev sahipliği yapıyor.  

Ülkenin içine düştüğü bu olumsuz koşullar da emperyalizmin pişirip düşündürttüğü ve ona bağlı adımları attırdığı eylemlerin ürünü değil mi? Köy enstitüleri kapatılmasa yaparak yaşayarak ihtiyaca göre eğitimin kalitesi arttırılarak sürdürülse bu derin tarikat ve cemaat çemberi yaratılabilir miydi? 24 Ocak kararlarını uygulatmak için 12 Eylül askeri darbesi yapılmamış olsa doların euronun serbest dolaşımı, kamu iktisadi işletmelerinin özelleştirilmesi, çiftçiye tarıma desteklerin kaldırılması ile ülkenin kamucu ekonomiden kopuşu sağlanabilir miydi?

Bireyciliği bir kenara bırakarak neredeyse unutulmuş olan toplumculuğa vurgu yapmak, toplumculuğun o insan olmanın önemini kavratan, paylaşmayı, üretmeyi öne çıkararak bütün bir toplumun iyileşmesini sağlayan felsefesini yeniden hafızalara çıkarmak gerekmektedir. Yeter artık bireyciliğin kahve kokusunda dolaşmak. Umudu, örgütlenmeyi, toplumun yararını öncelemeyi yeniden hatırlamak önemli. Eylemsellik toplumu daha iyi günlere taşımak için olduğunda faydalıdır. Toplumun haklı bulacağı zeminde, bütün bir ulusun yararına ve toplumun uygun bulacağı sınırlar içinde olan doğru bir eylem bilinçleri parlatır, aydınlatır.             

Bizim kuşakta böyle bir problem var. Bir şeyi öne çıkarırken diğerini gölgede bırakmak ya da tümden unutmak sıkıntısı oluyor. Eylemin önemine vurgu yaparken düşünce gölgede kalmasın. Eylem, düşüncenin devamlılığı olarak var ise düşünce de ona yol gösteren bilgi ve birikimi üretmek zorunda. Düşünce, bireycilikten arınıp toplumun hizmetine sunulacak yollarda gelişmeyi ve eylemi yaratacak “yapma, yapıcı olma” haline kavuşmalı bir an önce. Düşüncenin bu yolda ilerlemesi için umudun, özgürlüğün, bağımsızlık duygusunun üzerinde durmalı. Kendi işime bakarım, küçük bir kıyı kasabasında bahçecilik yaparım formundan çıkmalı aydın birikime sahip insanlar. Akademisyenden öğretmenine, işçisinden mühendisine, sağlıkçısından hekimine, işsizinden çalışanına herkesin çözümlerin, bireycilik, bencillik yerine toplumculukta yattığını görmesi göstermesi gerekli. Toplumculuğun aynı zamanda ulus devleti savunmak olduğu unutulmamalı. Atatürk’e hayranlık duyup Cumhuriyet devrimlerine sahip çıktığını düşünen bireylerin Cumhuriyet aydınlanması ve başarılarının arkasında o toplumcu düşüncenin varlığını ve  eylemini anlaması, gereğini yapması şarttır.               

Pınar Gül

1
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Pınar GÜL yazdı: Kahve kokusu
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Sonsöz Gazetesi | İlkeli Gazeteciliğin Yerel Öncüsü ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin