“Yüz Kızarması” onurlu insanlara mahsus bir davranış biçimidir.
Başka bir deyişle de, “Yüzünüz ne kadar kızarıyorsa, o kadar onurlusunuz” denir.
Bugün onur, eskiden haysiyet dediğimiz kelime, insanın kendisine olan saygısıdır. Kendisine bile saygısı olmayan insandan başkalarına, topluma veya çevreye saygı beklemek, Ağustos ayında “kırmızı kar” yağmasını ummaya benzer!
Onurlu insan doğal olarak akıllıdır. Akıllı olduğu için ahlaklıdır ve saygılı olduğu kadar da saygındır, cesurdur. Topluma karşı doğruları söyler, yanlışları diliyle, diliyle olmazsa yasalar ve adalet yoluyla düzeltir.
En önemlisi de cehaletin karşısına dikilir. Demokrasiyi ve özgürlüklerini hiçbir yerden talimat beklemeden korur!
Bu görev nereden çıktı, diyenler lütfen Anayasamızın başlangıç kısmını ve Atatürk’ün Türk Gençliğine konuşmasını okusunlar!
Bir insan, terazinin bir kefesine kendi çıkarını maaşını veya gelirini, bunların karşılığında diğer kefesine de onurunu özgürlüğünü ve toplumun çıkarını koyarsa, en kısa zamanda iki kefedekileri de kaybedeceğini bilmelidir!
Atatürk ve silah arkadaşlarının bizlere armağan ettiği Cumhuriyetimiz bu günkü kötü durumda olmasa, Cumhuriyet’in kurumları teker-teker çökertilmiş olmasa, yargı tamamen iktidarın emrine girmiş olmasa, TBMM iktidarın oyuncağı olmuş olmasa, Türk Silahlı Kuvvetlerine subay yetiştiren okullar tarikatçıların eline bırakılmış olmasa, T.C Devleti “Askeri Vesayeti kaldırıyoruz” diyerek, daha
korkuncu olan “Dinî Vesayete” sokulmuş olmasa, bundan sonraki satırları
yazar mıydım, bilmiyorum! Ama, mademki, “Mevzubahis Vatansa, gerisi teferruattır” diyoruz, o zaman yazalım!
İzninizle, kızarması gereken fakat bir türlü kızarmayan bazı yüzleri paylaşalım;
AKP, 2008 Temmuz ayında Anayasa Mahkemesinin 11 üyesinin 10’u tarafından “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle mahkum edilmiş sabıkalı bir partidir.
AKP, 2009 yılından itibaren ülkedeki demokratik rejimi ve Cumhuriyetimizin ana kolonu olan laikliği yıkmak için tekrar ve açıkça çalışmıştır. Kaçak kursların suç olmaktan çıkarılması, 4-6 yaşındaki bebeleri Arapça Kur’an okuma kurslarına yönlendirmek, kaçak kurslarda her yıl 1 milyon çocuğumuzu birer Taliban militanı gibi yetiştirmek AKP’nin yaptığı yıkımlardır.
Kamuda işe alınanları tarikatlar arası pay etmek, yandaşları haksız yere kazandırmak AKP’nin faaliyetlerinden bazılarıdır.
Ayrıca, İslam Anayasası hazırlatan ve Arapçayı resmi dil olarak kabul etmek için 4 yıl üst üste toplantılar düzenleten, bu toplantılara AKP Milletvekillerinin, AKP’li Belediye Başkanlarının, kamu kurumlarının katılmalarını ve sponsor olmalarını sağlayan AKP’dir.
Diyanet İşleri Başkanının ve ASSAM-SADAT Kurucu Başkanı-Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanının bu toplantıları organize etmeleri, katılmaları, laiklik karşıtı konuşmalar yapmaları, bizzat Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanının talimatı ile yapılmıştır.
Bunlar gibi yüzlerce eylem, proje, pervasızca uygulanmış ve Diyanet İşleri Başkanı tarafından Türk Devletinin Kurucu önderi Atatürk, Ayasofya minberinden lanetlenmiştir!
Sizce, Anayasa gereği birinci ve öncelikli görevi Türk Devletini ve Cumhuriyetin temel değerlerini ve Laikliği korumak olan ve sabıkalı AKP için kapatma davası açılmasını talep etmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Makamının yüzü kızarmalı mıdır?
T.C Devletinin ve Türk Milletinin geleceğini, cahilce ekonomik politikalarla, emperyalist devletlerin uyguladığı stratejik göç politikalarıyla sınırlarımızı eleğe döndüren, soygunlarla, devlette liyakati kaldırıp yerine tarikatı koymakla, AKP İl ve İlçelerinde görevli avukatları mülakat denen rezillikle Savcı ve Yargıç olarak atamakla, sosyal hukuk devletini yıkmakla görevli AKP’ye karşı,
Anayasal direnme hakkını kullanmayan tüm Resmi-Sivil bürokratların, akademisyenlerin, gazetecilerin, iş aleminin, sendikaların ve Muhalefet Partilerinin eğer hala kaldıysa, sizce yüzleri kızarmalı mıdır?
Özür dileyerek yazıyı bağlayalım;
Türk Milletinden alınan vergilerle, maaş alan, maaşlarını ve makamlarını kaybetmemek uğruna kör cahil seccade şeytanlarına teslim olan güvenlik bürokratlarının ve üzerinde taşıdığı şerefli üniformasını, Belediye Zabıtası üniforması zanneden, İstiklal Marşımız okunurken yerinden kalkmayan sözde Türk Aydınlarının yüzleri kızarmadığı için, Türk Milletinin ciğerleri yanmaktadır.
Görevini hakkıyla yapmakta ısrar eden tüm resmi ve sivil bürokratlarımızın alınlarından öpüyorum.
DOĞRU Parti, Türk Milletinden siyasi sorumluluk yetkisi aldığında mutlaka “Devr-i Sabık” yaratacak ve yüzleri bir türlü kızarmayan yüzsüzlere de, yargıda aklanma fırsatı verecektir…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat SERDAROĞLU / 25 Mayıs 2022
Yorumlar kapalı.