CB Erdoğan; “İki kişi kaldık. Şahsım ve Vladimir Putin. Diğerleri elemine oldu”
diyerek uluslararası nezaket kurallarını da çiğnedi. Nereden çıktı bu Vladimir?
Forbes Dergisi “Türkiye’deki siyasi sistemi kendi çıkarlarına hizmet etmesi amacıyla yeniden yapılandırdığı”, yani kendi dikta rejimini kurduğu gerekçesiyle Başbakan Erdoğan’ı “Putin’e” benzeterek “Vladimir Erdoğan” adını takmıştı.
Cemaat Medyası ise, gözaltına alınan polis müdürlerinin İran bağlantılı “Tevhid-i Selam/Kudüs Ordusu” adlı terör örgütünün Türkiye’deki adamlarını takip ettiklerini ve ucu MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a dayanacağı için, karşı bir operasyonla gözaltına alındıklarını iddia etti.
Hakan Fidan’ın, İran İstihbaratı ile çok gizli ilişkiler içinde olduğunu söyleyen Cemaat Medyası, Oslo ve Habur fatihi Müsteşar Fidan’a “Pers Prensi” dedi.
Kim, kimi kime benzetirse benzetsin, bu yakıştırmalar “cuk” diye yerli yerine otursa da bizi ilgilendirmez. Biz kişilerin görevlerini “Anayasa-Yasalar-Devlet Teamüllerine” uygun olarak yapıp yapmadıklarına bakarız. Yanlış yapan olursa, makamı ne olursa olsun onu eleştirir, doğru yolu göstermeye gayret ederiz.
Bu anlayıştan yola çıkarak, 23 yıllık AKP döneminin sırrını çözmek isteyenlerin, “Erdoğan-Fidan birlikteliğini” mutlaka derinlemesine incelemeleri gerekir.
Erdoğan’ın, cehaletini örtmek için her yere saldırması, herkesle ve her kurumla kavga etmesi, olası bir “ülkeyi terk etme” durumunda kendisi ve yakınlarının rahat içinde yaşamalarını sağlayacak döviz biriktirme-saklama merakı, onu Fidan gibi gözü kara biriyle işbirliğine itti. Pers Prensinin oğlu da İsrail ile ciddi iş potansiyeline sahip yeni zenginlerimizdendir.
Pers Prensinin İran yakınlığının sebebi de tamamen ekonomik çıkarlar içindir. ABD’ nin İran’a ambargo uygulanması, İran’ın bu sıkıntıyı minimize etmesi için “Altın Kaçakçılığı” işini Türk Yetkililer ile beraberce yapması, bu operasyonda Reza Zarraf gibi İran Casuslarının kullanılması, bu İran casusunun derhal tahliye edilmesi ve Damadın TV’sine çıkartılması hep bu sebeptendir.
Vladimir-Pers Prensi ittifakı, altın kaçakçılığından Cemaate pay vermek istemedi.
Cemaat ise çoktan beri bildiği ve delillendirdiği 17/25 Aralık Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olayını, kendine bağlı savcı-polisler aracılığıyla patlatıverdi.
Görüldüğü gibi, Erdoğan ile Cemaat arasındaki kavganın esas sebebi tamamen duygusaldır. (!)
Kimsenin ah’ı kimsede kalmıyor artık.
Kelime-i Şahadetten ve Ezan-ı Muhammedî’den “Hazreti Muhammed” adını çıkartıp, dinler arası diyalog saçmalığı ile tek dünya düzeni savunucusu Evanjelist Hıristiyanların emrine giren Cemaate, 2002 yılından sonra bizzat Erdoğan tarafından, Erdoğan’ın güçlenmesine engel olabilecek güçleri temizleme görevi verildi. Karşılığında Cemaatin elemanlarına, devletin en hassas birimleri “Kozmik Oda” dahi açıldı. Cemaat ise ezeli düşmanı Türk Ordusunu hedef seçti. Sahte- düzmece dijital delillerle Türk Ordusunun Komuta Heyetinin yarıya yakınını zindana tıktılar.
Milli Ordumuza yapılan bu kumpasın, Erdoğan’dan habersiz yapıldığına, Erdoğan’ın Cemaat tarafından kandırıldığına bu dünyada sadece bir kişi inanır; Tombalak Paşa Özel Necdet!
İran’dan gelecek “AVANTA PARA” paylaşımında çıkan kavga, AKP ve Erdoğan’ın yolsuzluklarının ortaya çıkması ile iyice alevlendi. Hele Erdoğan ile Bilal Oğlanın arasında geçen sıfırlama konuşmasının yayılması ve yabancı TV’lerde komedi dizisi olması sonucu kan davasına döndü.
Türk Milleti, Hırsızlığı meslek edinmişlerle- dinimizi kullanıp Müslümanları dolandıranların birbirleriyle boğaz-boğaza yaptıkları çirkin kavgalarını hatırlıyor ve hiç unutmayacak.
Sırada, TC Devletinin Anayasa ve Yasalarını dürüst olarak uygulayan, hukuk devleti ilkesi ve adalet içinde görev yapan gerçek “Bağımsız Türk Yargısının” bunların tamamından hesap sorması vardır.
Büyük Atatürk’ümüzün evine “NAMUSLU” birini göndermek hepimizin vicdan borcudur.
Ne Vladimir, ne PKK, ne de Pers,
Bunların hepsi Türk Milletine, Türk Tarihine, Türklüğe, Atatürk’e ters,
Namuslu bir Türk Evladını Çankaya’ya gönderelim, dünya alsın ders…
Sağlık ve başarı dileklerimle
11 Aralık 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
YİNE VE YENİDEN KURTULUŞ SAVAŞI!
Çıldırmamak elde değil!
Böylesine hain, böylesine kötü, adeta İsrail’in Eşbaşkanı olmuş bir yönetim nasıl olur da hala Türk Milletinden destek alır?
ABD-İngiltere-Fransa-İsrail LİBYA’YI, kime yıktırdılar? AKP’ye!
Bunlar, IRAK’I kime parçalattılar? AKP’ye!
Peki, SURİYE’Yİ kime yıktırdılar? Yine AKP’ye!
Emperyalist plan tıkır-tıkır işledi. AKP’yi tetikçi olarak kullandılar ve bölgemizde BİR TANE BİLE LAİK DEVLET kalmadı.
Güneyimizde tamamen ABD-İsrail’in emrinde, kafa kesici dinci terör devleti ile, yine güneyimizde PKK Orijinli Kürtçü-Bölücü Terör Devleti.
Doğumuzda Şii İslam Din Devleti! (Yıkım sırası İran’da)
İsrail dahil, Ortadoğu’daki tüm devletler, “Dinci Devletler”
Batımızda, “Dedeağaç-Ege Adaları- Rodos- Güney Kıbrıs Rum Devleti” bizi çevrelemiş ABD-Yunanistan-İngiltere…
Peki, 22 senelik AKP İktidarı sonucunda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Atatürk’ün kurduğu “LAİK CUMHURİYET Mİ?”
30 Tarikat silsilesi ve bunların 400 büyük kolunun at oynattığı ve iktidar tarafından haram paraya boğulan illegal kuruluşları olan bir ülke!
Sadece İstanbul’da faaliyetlerini açıkça sürdüren 445 Tekke!
800’ün üzerinde şu an çalışan MEDRESE!
12-18 Kız Çocuğunun kaldığı, (SEYDA) denilen İran -Kum Kentinde-Irak’ın AKRE ve ERBİL şehirlerinde yetiştirilmiş Hizbullah’a yakın EĞİTMENLERİN çalıştırdığı ON BİN’DEN fazla APARTMAN MEDRESESİ!
En az bunlar kadar APARTMAN KİLİSESİ!
Sayıları 2.500’ü aşan Tarikat Öğrenci Yurtlarında kalan 400.000 den fazla öğrenci!
10.000’den fazla KAÇAK KUR’AN KURSUNDA her türlü istismara açık milyonlarca çocuk!
4 yaşından itibaren, zorunlu olarak dini eğitime sokulan bebeler!
İl-İlçelerimizde Milli Eğitimin, Tarikat ve Cemaatlere bırakılması.
Tarikat-Cemaat-Vakıf- Dernek adı altında, bunlara milyarlarca kaynak aktarılması!
Bu tarz bir yapılanmaların ve eğitimin olduğu bir ülkeye “LAİKLİK” ilkesinin yürürlükte olduğunun iddia edilmesinin akılla mantıkla bir ilgisi yoktur. Hepsi Anayasa İhlal Suçudur.
Aziz Türk Milleti;
Türkiye’deki rejim dönüştürülmesi olayları, Anayasa emri ile kendilerine görev olarak verilen Yüksek Yargı Mensupları, sorumlu Kurumlar, Muhalefet Partileri ve Türk Milletinin gözü önünde yapıldı.
2007 yılından beri, bugünlerin geleceğini, felaketin önlemenin çarelerini yazdık, anlattık, söyledik. Maalesef anlatamadık.
Eğer Türk Milleti hala bizleri anlamamakta devam ederse, bize düşen tek yol kalır; “YİNE VE YENİDEN KURTULUŞ SAVAŞI!”
Çoban Ateşini harlatmanın zamanı gelmek üzere…
Not;
Uşak-Afyonkarahisar-Kütahya-Eskişehir-Ankara seyahatimiz var.
Yazılar gecikirse, lütfen kusura bakmayın…
Sağlık ve başarı dileklerimle
10 Aralık 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı