Kendi arabasının önünde ölü bulunmuştu Aylin. Fırtınalı bir hayat, yaptığı evlilikler, boşanmaların ardından katıldığı Amerikan Ordusu ve gizemli bir ölümle 1995 yılında ayrıldı bu dünyadan Aylin Radomisli Cates… Ayşe Kulin’in çabaları olmasa belki de kim olduğunu bilmez, neden öldüğünü tahmin bile edemezdik. Bilginin zamansız ortaya çıkanı insana zarar verebilir, uyarmadan götürebilirler. Aslında Aylin, zihin kontrol operasyonlarının bir parçası olan ilaçların askerler üzerinde denenmesiyle ilgili şüphe duymasaydı ve hatta Amerikan Ordusuna hiç girmeseydi aldığı eğitim ve birikimle başarılı bir kadın olarak bugün aramızda olabilirdi…
İkinci Dünya Savaşının ardından dünyayı adeta ikiye bölen soğuk savaş yıllarında CIA’ya psikolojik ve örtülü savaş yürütme konusunda imkan sağlayan ABD Ulusal Güvenlik Konseyi direktifi, Truman tarafından onaylanmıştı. O gün bugündür CIA, hem ABD hem de dünyanın pek çok ülkesinde toplumsal kontrol yöntemleri kullanmaktadır. Algı operasyonları, uyutma, etnik ya da kültürel savaş araçlarını kullanarak kendi ülkesinin çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir. Örneğin, geçmişte Kore ve Vietnam’da savaşa gidecek olan Amerikalı gençlerin beyni yıkanmış, savaşa teşvik edilmiş ve bunun sonucunda milyonlarca insan ölmüş ya da sakat kalmıştır.
Asıl amaç, insanların “zihnindeki savaşı” kazanmaktır. Bu da propaganda, sansür, sindirme ve beyin yıkamayla olmaktadır. Mançurya Kobayı adı verilen insanlar yaratmak üzere çeşitli ilaçlar, beyin yıkama, hipnoz yöntemleri kullanılmıştır. Gazeteci Walter Boward’ın yazdığı Zihin Kontrol Operasyonu (Operation Mind Control) isimli kitapta uyuşturucu kullanılarak yapılan deneyler anlatılmaktadır. Bu yöntemle pek çok insan CIA adına devşirilmekte ve çeşitli operasyonlarda kullanılmaktadır.
İnternetin yaygınlaşmasıyla beraber siber istihbarat, siber güvenlik ve siber savaş gibi olgular da devletlerin güvenlik alanına girdi. Siber saldırı artık her devletin karşılaşabileceği bir savaş yöntemi ve Ukrayna-Rusya arasındaki savaşta da kullanılıyor.
Medyanın, başta ABD olmak üzere Batılı devletler tarafından Rusya’ya karşı bir silah olarak kullanıldığını yine bu dönemde de görüyoruz. Belli ki psikolojik savaşın hazırlıkları çok önceden yapılmış. Rusya-Ukrayna geriliminin başlarında, Rus medya kuruluşlarına internet yasağı getirildikten sonra tek taraflı yayın başladı. Neden? Çünkü gerçeklerin 10 yıl sonra ortaya çıkmasının bir önemi yok, şu anda başarabildikleri kadar dezenformasyon yayıyorlar, dünyadan Rusya’yı dışlayıp hedeflerine doğru gitmeye çalışıyorlar.
Dünya medya akışının % 90’ını kontrol eden ajansların Reuters, BBC (İngiltere), Associated Press (ABD), Fransız Haber Ajansı, (AFP), Alman Haber Ajansı (DW) olduğunu düşünürsek, insanları yanıltma konusunda neler yapabileceklerini tahmin edebiliriz. Irak’ı yalan haberlerle işgal eden ABD ve onun Batılı kukla ortaklarının, benzer oyunları şimdi de oynadığını görüyoruz.
Ukrayna’nın Buça şehrinden gelen katliam görüntülerinin bağımsız denetçiler tarafından araştırılması mümkün olabilecek mi? BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Bachelet, bağımsız ve etkili bir soruşturma yapılması için çağrıda bulundu. Rusya’nın Buça’dan çekilmesinden dört gün sonra servis edilen görüntüler tartışma yaratırken, gizli ellerin barış görüşmelerini baltaladığı görülüyor. Gerçekler mutlaka ortaya çıkacaktır ancak sömürge devletleri gerçekleri ortaya çıkarmaya odaklanmıyor, her zamanki gibi kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar. Her konuda Rusya’ya ambargo uyguluyorlar ama doğalgaz ve petrol almaya devam ediyorlar. Sıkıysa, onurlu davransınlar ve soğuktan donmak pahasına Rusya’dan enerji alımını tamamen durdursunlar.
Bu arada Rusya’ya uyguladıkları “ambargolar”, Batılı devletlere “yükselen enflasyon” olarak geri dönerken, Vladimir Putin’e kendi ülkesindeki kamuoyu desteği, % 50’den %83’e çıkmış durumda. Bu da Rusya ve ABD arasında yaşanmakta olan asıl savaşta hesap hataları yapıldığını gösteriyor. Rusya’nın da Ukrayna’ya yönelik başlattığı operasyonda ekonomik ve askeri anlamda çok büyük kayıplar verdiği ve geri dönülemez şekilde bölgeye sıkıştığı görülüyor. Rusya, belli alanlarda başarıya ulaşmadan durmayacaktır.
Savaşta herkes az veya çok kaybeder, en başta da siviller kaybeder. Ölümler ve göçler, savaşın masum insanlarının kaderidir. Şayet savaşın hangi sebeplerden çıktığı ve devam ettirildiği doğru anlaşılamazsa, çözüme yönelik çabalar sonuçsuz kalır. Ukrayna’nn kaybetmesi ya da dağılması, başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin sadece B Planı olabilir. Irak, Suriye ve Libya’da ölen siviller onların umurunda olmadığı gibi, burada da olmayacak. Onlar uzun vadeli çıkarlarına odaklanırlar. Parçalanmış bir Ukrayna’da uzun vadeye yayılması istenen iç savaş ve çatışmalar, öncelikle silah tüccarlarının cebini dolduracaktır. Ukrayna bu koşullarda tarafsız bir tampon bölge olma olasılığını kaybederse, NATO ülkeleri Rusya’ya sınır komşusu olacaktır. Bu da hem NATO ülkelerini hem de Rusya ve ona yakın duran doğu ülkelerini tedirgin edecek ve silahlanmaya olan yatırımlar artacaktır. Küreselleşmenin ivme kaybetmesiyle beraber yepyeni ittifaklar kurulabilir.
Asya Pasifik’te de benzer karışıklıklar yaratmaya çalışan ABD, dünya barışını tehdit etmeye devam ettiği müddetçe bloklaşmalar ve çatışmalar artacaktır. Daha şimdiden Ukrayna-Rusya arasındaki savaşın dünya ekonomisini sarstığını ve bunun Sri Lanka’da olduğu gibi iç karışıklıklara etkisini görüyoruz. Enerji ve gıda krizi dünyayı yeni ve büyük bir savaşa doğru itmeden, dünya aklının bu krizi en kısa yoldan çözmesini ummalıyız.
ABD’nin örtülü savaşları nasıl tezgahladığını, CIA eliyle yaptığı ölümcül operasyonları, sırlarına uzanan hayatları nasıl yok ettiğini, kontrolündeki medyayla dünya kamuoyunu nasıl yanılttığını biliyoruz. Psikolojik savaşı acımasızca yürüten bu devlet, dünyadaki çok uluslu şirketlerin oyuncağı olmuş ve bütün omurgasını teslim etmiştir. Geri planda başta enerji ve gıda olmak üzere ekonomik savaşların olduğunu göremezsek Ukrayna-Rusya arasındaki krize boşuna kafa yormuş oluruz.
Geniş ölçekte bakarsak, ya dünyadaki bir avuç azınlık kurtulacak, ya da dünyadaki çoğunluk kurtulacaktır. Yüzyıllardır verilen savaş aslında budur.
Ayça Yılmaz