Ülkemizin ve hatta bütün dünyanın kurtuluşu, üçüncü yol olan Atatürkçü ekonomi ve maliye politikasında yatmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve önderi Atatürk ve ona bağlı Atatürkçü kadro, mali bağımsızlığı bir haysiyet ve onur meselesi olarak değerlendirmiştir. Atatürkçü düşünce sistemi, Türkiye Cumhuriyeti’ni geri kalmış yarı sömürge ekonomisinden kurtarmak amacıyla siyasi ve kültürel bağımsızlığı ekonomik bağımsızlığa dayandırmak için ortaya konulan akılcı, pragmatik, özgün, bilimsel ve derin bir düşünce sistemidir. Nasıl ki az gelişmiş ülkelerde devletin öncülüğünde planlı sanayileşme ve kalkınma uygulaması ilk defa Atatürk tarafından gerçekleştirildiyse, bugün bizim de aynısını gerçekleştirmemiz mümkündür. Devletimizi yeniden inşa ederek öncü ve etkin devlet anlayışına uygun kalkınma ve sanayileşmeyi gerçekleştirebiliriz.
Ülkemizde uzun süredir derinleşmekte olan kriz kronikleşmektedir. Peki bu süreçte ülkemizi nasıl bir kriz beklemektedir? Bu krizin unsurları; emeklilik krizi, yoksulluk krizi, durgunluk krizi, işsizlik krizi, döviz krizi, ödemeler dengesi krizi, bankacılık krizi, ikiz açık krizi, dış borç krizi ve sistematik krizlerdir. Ülkemizdeki krizi dünyadaki savaşlara bağlamak tarihî bir yanılgı olacaktır. Ülkemizdeki kriz yapısal bir krizdir. Bu yapısal krize, ülkemizde hâkim olan kravatsız siyaset ve ekonomi anlayışı ile israf ve yolsuzluk ekonomisi neden olmuştur. Tüm kamusal kurum ve kuruluşların içini boşaltan söz konusu anlayış, kendi politik yozlaşma ve rant kollama faaliyetlerine uygun bir yapı oluşturmuştur.
Ülkemizdeki ekonomik kriz daha da yaygınlaşmaktadır. Önlem alınmadığı takdirde, Türkiye ekonomisi bu krizin etkilerini uzun yıllar hissedecektir.
Kısa vadede çözüm önerileri ise şu şekildedir:
İşçilerin işten çıkartılmaması için öncelikle şirketlerin kurtarılması ve teşvik edilmesi,
Şirket borçlarının üstlenilmesi ya da uzun vadeye faizsiz yayılması,
Hane halklarının borçlarının üstlenilmesi,
Para arzının artırılması ve yatırımın yönlendirilmesi,
SGK ve vergi borçlarının ertelenmesi; bunlarla birlikte 3 aylığına alınmaması,
Özellikle üretim yapan ve istihdamda payı olan şirketlerin mali sorunlarının çözülmesi ve teşvik verilmesi gerekmektedir.
Uzun vadede ise, ülkemizin yeniden inşası amacıyla yapısal reformların ivedilikle gerçekleştirilmesi için yatırım, sanayi ve üretim ekonomisine geçmemiz gerekmektedir. Bunların yapılmaması halinde belki de yıllarca sürecek işsizlikle ve durgunlukla karşı karşıya kalmamız mümkündür. Keza kayıt içinde kalmış kurumların da kayıt dışına çıkması ya da itilmesi söz konusu olabilecektir.
Siyasi iktidarın bu sorunun çözümünü teminen bir ekonomik paket sunması gerekmektedir.
Sonuç olarak, devletin temel görevi yurttaşlarının mutluluğunu sağlamaktır. Adaletin, hukukun, aklın ve bilimin egemen olduğu; kimsenin birbirine zarar vermediği, herkese hak ettiğinin verildiği bir ülkede onurlu bir şekilde yaşamak istiyorsak, son yüzyılın en büyük lideri ve mazlum halkların önderi Atatürk’ün üçüncü bir yol teşkil eden sosyal refah devletinin yeniden inşasını sağlayacak bir ekonomi ve maliye politikasını uygulamaktan başka çaremiz yoktur.
Elveda neo-liberalizm. Çözüm: Üçüncü yol.
















