Bugün Kıbrıs Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ayşemden Akın’ın yazılarında ortaya koyduğu kara para aklama, yasa dışı bahis/kumar ve Türkiye’ye uzanan rüşvet çarkı iddiaları gündemi sarsmaya devam ediyor.
Bugün Kıbrıs Gazetesi’nin haberine göre; Halil Falyalı’nın eski finansçısı Cemil Önal konuştu: Adana’da yasa dışı bahis soruşturmalarının kaderi rüşvetle değişti. AKP’ye yakın isimler kollandı, örgüt liderleri serbest bırakıldı. Havalimanında gözaltı kararı sistemden silindi, savcıyla yemek yendi. Verilen paralar kayıt altındaydı.
Bugün Kıbrıs Gazetesi / Ayşemden Akın’ın Haberi:

MİT’in peşinde olduğu 5 kayıp video: Devletin en üst kademelerine uzanan kirli ilişkiler ağı…
Devletin zirvesinde skandal iddialar: Yolsuzluk, rüşvet, video savaşları: Falyalı’nın mirası hala yaşıyor

Devletin zirvesinde skandal iddialar: Yolsuzluk, rüşvet, video savaşları: Falyalı’nın mirası hala yaşıyor
Yolsuzluk, rüşvet, infazlar ve kayıp videolarla örülü bir karanlık tablo. Halil Falyalı suikastının ardından ardında kalan miras, sadece para değil; bir mafya imparatorluğu, bir istihbarat savaşının izleri ve devletin en derin katmanlarına sızmış bir düzen.
Kıbrıs’ta kurulan sanal bahis imparatorluğu, Türkiye, İngiltere, Dubai ve daha birçok ülkede kara para trafiğini sürdürmeye devam ediyor. Falyalı’nın en güvendiği isim, finansçısı Cemil Önal, 16 ay Hollanda’da tutuklu kaldıktan sonra ilk kez konuştu. Üstelik tüm detaylarıyla:
Kara para nasıl aklandı? Kimlere rüşvet verildi? Hangi siyasiler bu kirli ağın parçası oldu? Türkiye’deki davalar nasıl göstermelik olarak açılıyor, dosyalar nasıl boşaltılıyor?
Üç gün boyunca yüksek güvenlik önlemleriyle Hollanda’da yapılan röportajlarda, Cemil Önal, sadece Falyalı ailesinin değil, onlarla birlikte hareket eden baronların, siyasetçilerin ve devlet içindeki bazı yapıların sırlarını da ifşa etti.
Amerikan ve Hollanda istihbaratına verdiği belgelerle koruma altına alınan Önal, Türkiye’ye iade edilirse hayatta kalamayacağını söylüyor. Elinde tuttuğu bilgi ve belgelerle bugün birçok ismin hedefinde.
Bu dosyada sadece Falyalı’nın değil, onun ardında şekillenen düzenin, devletle iç içe geçmiş mafya-siyaset ilişkilerinin ve toplumu her geçen gün zehirleyen para akışının izini süreceğiz. Kıbrıs’a ‘Siyasal İslam’ dayatanların ve buradaki işbirlikçilerinin ülkede yarattığı ve bozulmasını hiç istemediği düzeni gözler önüne sereceğiz.
Ve bugün: Türkiye’nin önceki Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim’in neden Kıbrıs’a gönderildiğini ve neden sadece yedi ayda görevden alındığını da ilk kez okuyacaksınız.

2014-2021 yılları arasında Halil Falyalı’nın en yakınındaki isimlerden, Finans Müdürü Cemil Önal anlatıyor:
“Yasin Ekrem Serim’in kardeşi İbrahim Serim, üniversite eğitimini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) tamamladı. Ben de üniversite yıllarından tanıyordum kendisini. Ailelerinin siyasi ve ticari bağlantıları oldukça güçlüydü. Babaları Maksut Serim, uzun yıllardır Recep Tayyip Erdoğan’a yakın bir isim olarak biliniyor. Özellikle Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde yakınlıkları başlamıştı. AK Parti’nin kuruluş sürecinde ise Maksut Serim, destek veren ilk isimlerden biri olarak öne çıkmıştı. Diyarbakırlı Mücahit Arslan (Ali İhsan Arslan) ve Doğan ailesi gibi isimlerin yanı sıra Maksut Serim de o dönemlerin “gizli sponsor”larından biriydi.
İbrahim Serim, Kıbrıs’a üniversite okumaya geldiğinde babasının etkisiyle kısa sürede KKTC vatandaşlığı aldı. Bu vatandaşlık sayesinde devletle doğrudan ilişki kurabilecek konuma geldi. Özellikle imar alanında avantajlar elde etti. Örneğin; iki kat izinli bir araziyi on kata çıkartarak projelendiriyor, askeri bölgeler gibi normalde imara kapalı alanlara el atabiliyordu. Bu alanları şahıslardan ya da devletten uygun fiyatlarla alıp, daha sonra Bayındırlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve belediyelerden gerekli izinleri çıkararak büyük projeler geliştiriyordu.



Dereboyu’ndaki yumurta şeklindeki bina ve Girne’deki Crown Plaza gibi yapıların tamamı, aslında başta imara kapalı ya da sınırlı olan yerlerde yapılmış ve sonradan imar durumu değiştirilmiş yapılardı. Bu projelerde aile ciddi kazançlar elde etti.
İbrahim’le samimiyetimiz vardı, bu sayede onu rahmetli Halil Falyalı’yla tanıştırdım. Sonrasında aralarındaki ilişki ilerledi. O dönemlerde Ekrem Serim Ankara’da bir devlet kurumunda bürokrattı. Dışişleri Bakan Yardımcısı değildi ama yine de dikkat çeken bir isimdi. Maksut Serim’in gücü nedeniyle çevresi oldukça genişti.
İbrahim Serim, dönemin KKTC Büyükelçisi Ali Murat Başçeri ile de çok yakındı. Aslında bu yakınlığın temel nedeni İbrahim’in kişisel özellikleri değil, babasının nüfuzuydu. Bu bağlantılar sayesinde Falyalı ailesi için de bir tür “koruma zırhı” oluşmuş oldu. Kıbrıs’ta büyükelçilerin etkisi çoğu zaman Cumhurbaşkanından bile fazladır. Bu koruma kalkanı, Falyalı ailesinin bazı işlerini kolaylaştırdı.
Serim ailesiyle Falyalı ailesi arasında ortaklık girişimleri de oldu. Örneğin bir bina satışı sırasında önce Falyalı’ya satış vaadiyle kapora alındı. Daha sonra fikrini değiştiren Serim ailesi, binayı kiralama modeline çevirmek istedi. Ancak en sonunda binayı ederinin çok üzerinde bir fiyatla Falyalı’ya sattılar. Falyalı bu durumu biliyordu ama Serim ailesiyle kurduğu ilişkiler nedeniyle bu “fazla ödeme”yi sorun etmedi. Çünkü bu ilişkiler, ona siyasi ve bürokratik koruma sağlıyordu.
Bu ilişkiler çerçevesinde Ekrem Serim de sürece dahil oldu. Sonuçta binanın hissedarlarından biriydi ve yürütülen faaliyetlerden haberdar olmak durumundaydı. AK Parti seçimlerinden sonra Ekrem Serim’in Dışişleri Bakan Yardımcısı olmasıyla beraber Halil Falyalı’yla olan ilişkiler daha da stratejik bir hal aldı. Hüsnü Falyalı ve eşi Özge, Ekrem’le samimiyet kurdu. Hatta Kıbrıs’taki gayrimenkul satışlarından elde edilen gelir, İngiltere’de Yasin Ekrem Serim’e ait olan şirkete aktarıldı.

Ekrem Serim, aynı zamanda Hakan Fidan’a çok yakın bir isimdi. Adeta onun asistanı gibi hareket ederdi. Hakan Fidan, onu oğlu gibi görüp her konuda desteklerdi. Falyalı ailesiyle olan ilişkileri de bu çerçevede yürütüldü. Hatta Hakan Fidan’ın oğlu Halit Fidan ile Hüsnü Falyalı arasında da bir tanışıklık vardı.
Hakan Fidan, Falyalı’nın elinde olduğu iddia edilen kasetlerle ilgili gelişmeleri duyunca, bu kasetlerin devletin eline geçmesini istedi. Bu görev için Ekrem Serim’i Büyükelçi olarak Kıbrıs’a gönderdi. Ona, “Bu kasetleri al, getir. Bu şekilde devlet içinde yükselirsin” denildi. Ekrem kabul etti, Kıbrıs’a geldi. Özge Falyalı ile yakınlaştı. Görüşmeler otellerde değil, Özge’nin babasının evinde yapıldı. Aynı zamanda Mehmet Taşker’le de ev ortamında buluşmalar gerçekleştirdi.
Ekrem Serim, Kıbrıs’a geldiğinde ilk işi, çevresindeki tüm güvenlik personelini değiştirmek oldu. Kendi ekibini getirdi. Kasetleri almak için yoğun çaba sarf etti. Söylentilere göre toplamda 45 ya da 46 kaset vardı. Ancak Ekrem Serim bunlardan sadece 40 tanesini Ankara’ya teslim etti. Diğer 5 kaset kendisinde kaldı. MİT, bu eksikliği fark etti çünkü ellerinde kaset sayısıyla ilgili bilgi vardı.
Hakan Fidan, bu gelişmelerin ardından kasetleri İbrahim Kalın’a iletti. İbrahim Kalın da MİT Başkanı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a durumu aktardı. Eksik olan 5 kasette kimlerin olduğu tam bilinmese de, Binali Yıldırım’ın oğlu ve Hakan Fidan’ın oğlunun adının geçtiği iddialar var.
Sonrasında bu bilgiler Erdoğan’ın kulağına gidince durum değişti. Erdoğan, “Bu paralar neyin nesi, kasetlerle ilgili anlatılanlar doğru mu?” diyerek Ekrem Serim’i Ankara’ya çağırdı. Maksut Serim devreye girdi, “Kasetler teslim edildi” diyerek oğlunu savundu. Ancak Erdoğan, kasetlerin gerisi var mı yok mu tam olarak araştıracağını söyleyerek, ‘Ben sana güveniyorum babandan dolayı, eksik kaset varsa da git al ama seni elçilikten, babanı da görevinden alıyorum’ dedi.“
Halil Falyalı Yaşıyor-2. Bölüm I Falyalı & Fanieros ortaklığı: KIBRIS’TA İKİZ İMPARATORLUK
Kuzey Kıbrıs’ın karanlık patronu Halil Falyalı ile Güney Kıbrıs’ın yeraltı baronu Loukas Fanieros, yıllar boyunca adanın görünmeyen yüzünde, sınır tanımayan bir ittifak kurdu. Biri kuzeyde, diğeri güneyde yükselen bu iki figür, yasadışı bahis gelirlerini aklamak ve saklamak adına coğrafyayı değil, sistemi eğip büktü. Fanieros’un itirafları ve Falyalı’nın eski finansçısı Cemil Önal’ın ifşaatları, bu ortaklığın detaylarını gözler önüne seriyor.

Halil Falyalı Yaşıyor-2.Bölüm/ Falyalı & Fanieros ortaklığı: KIBRIS’TA İKİZ İMPARATORLUK
Kuzey Kıbrıs’ın karanlık patronu Halil Falyalı ile Güney Kıbrıs’ın yeraltı baronu Loukas Fanieros, yıllar boyunca adanın görünmeyen yüzünde, sınır tanımayan bir ittifak kurdu. Biri kuzeyde, diğeri güneyde yükselen bu iki figür, yasadışı bahis gelirlerini aklamak ve saklamak adına coğrafyayı değil, sistemi eğip büktü. Fanieros’un itirafları ve Falyalı’nın eski finansçısı Cemil Önal’ın ifşaatları, bu ortaklığın detaylarını gözler önüne seriyor.
Kuzey Kıbrıs’ın yeraltı dünyasında Halil Falyalı’nın en dikkat çekici bağlantılarından biri, Loukas Fanieros’tu. Güney Kıbrıs’ın karanlık bağlantılarıyla tanınan bir mafya lideri ve Ermis Aradippou futbol kulübünün başkanı olan Fanieros, Falyalı’nın ölümü sonrası yayınladığı taziye mesajıyla bu dostluğu gözler önüne serdi. “Seni tanıdığım için çok mutlu oldum. Benim için ölmedin” diyerek Falyalı’yı “adam gibi adam” sözleriyle anması, iki isim arasındaki yakınlığın derinliğini gösteriyordu.
Fanieros, babası Antonis Fanieros’tan devraldığı suç imparatorluğuyla tanınıyordu. Antonis, 2017’de ölmeden önce Güney Kıbrıs’ta yasa dışı bahis, gasp ve tefecilik suçlamalarıyla anılmış, ancak aynı zamanda “hayırsever iş insanı” imajı da çizmişti. Cenazesine milletvekilleri ve polis müdürleri dahil geniş bir katılım olması, mafyanın siyasete uzanan nüfuzunun bir göstergesiydi. Antonis’in ölümünün ardından “işlerin başına geçen” Loukas Fanieros, babasının izinden giderek hem yasadışı faaliyetleri sürdürdü hem de saygın bir iş insanı maskesi takındı.

Halil Falyalı ile Loukas Fanieros’un dostluğu yıllar öncesine dayanıyordu. 2011 yılında Halil Falyalı, Kuzey Kıbrıs’ta Mağusa Türk Gücü futbol kulübünün başkanıyken, Loukas Fanieros Güney’de Ermis Aradippou kulübünün yönetimindeydi; Falyalı’nın bu Güney Kıbrıs kulübünün yönetimine girme teklifinde bulunduğu öne sürülmüştü. Bu girişim gerçekleşmese de, Kuzey ve Güney Kıbrıs’ı ayıran çizgiyi aşan bu ilişki, iki toplumlu suç ortaklığının sinyallerini veriyordu. Öyle ki, iddialara göre Falyalı’ya yönelik geçmişteki bir saldırıdan sonra Falyalı Güney Kıbrıs’a kaçıp Loukas’ın babası Antonis Fanieros’un evinde kalmıştı. Bu bilgi, gerektiğinde Fanieros ailesinin Falyalı’ya sığınak sağlayacak kadar yakın olduğunu ortaya koyuyor.
Loukas Fanieros’un Falyalı hakkındaki sözleri, bu ikilinin nasıl karşılıklı çıkar ve dayanışma ilişkisi kurduğunu anlatır nitelikte. Fanieros, ikinci bir taziye mesajında Falyalı’nın Kıbrıs’ta kendisinden yardım isteyenleri asla geri çevirmediğini, “Kıbrıslılara yardım et dediğimde daima yardıma koşardın” diyerek dile getirdi. Somut bir örnek de veriyordu: Ahna’da (Güney’de) avlanırken ara bölgede tutuklanan iki gencin serbest bırakılması için Loukas’ın ricasıyla Halil Falyalı devreye girmiş, gençleri hapisten çıkarmıştı. Bu olay basına yansıyınca Falyalı eleştirilmişti, ancak Fanieros mesajında “Ben senin kim olduğunu biliyorum” diyerek Falyalı’nın bu tür görünmez iyiliklerini savundu. Görünen o ki, Falyalı ile Fanieros arasındaki bağ sadece duygusal bir dostluk değil, aynı zamanda mafya usulü bir işbirliğiydi: Birlikte hareket ederek Kuzey ve Güney’deki çıkarlarını koruyor, gerektiğinde birbirlerine lojistik destek ve koruma sağlıyorlardı.
Bu Kıbrıslılar arası mafya ittifakı, Halil Falyalı’nın kara para aklama şemasında önemli bir role sahipti. Fanieros ve bağlantıları sayesinde, Falyalı Güney Kıbrıs üzerinden Avrupa finans sistemine erişim imkanı bulmuş olabilir. Güney Kıbrıs’ın uluslararası bankacılık kanalları ve Avrupa Birliği üyesi olması, kara paranın aklanmasında bir arka kapı işlevi görmüş olabilir. Nitekim Fanieros ailesinin de benzer yöntemlerle servet edindiği biliniyor: Örneğin, Antonis Fanieros yıllarca yasadışı bahis gelirlerini çeşitli işletmelerle aklamış, buna rağmen topluma kendini hayırsever olarak sunabilmişti. Bu profil, Halil Falyalı’nın kendi imaj çalışmalarıyla da paralellik gösterir. Falyalı da Kuzey Kıbrıs’ta hayır işleri yapan, spor kulüplerine yatırım yapan biri olarak lanse ediliyor; perde arkasında ise kumar, bahis ve kara para ağını genişletiyordu.
Özetle, Loukas Fanieros Falyalı’nın Kıbrıs’taki ikiz ruhuydu: Biri Kuzey’de, diğeri Güney’de benzer yollarla güç sahibi olmuş, illegal servetlerini aklamak ve korumak için sınır tanımayan bir dostluk kurmuşlardı. Bu dostluk, Halil Falyalı’nın finansal imparatorluğuna coğrafi ve siyasi esneklik kazandırdı; Kıbrıs’ın her iki yakasında da dokunulmazlık hissi yarattı. Fanieros’un ifadeleri, Halil Falyalı’nın yerel halkı dahi etkileyen nüfuzunu gözler önüne sererken, aslında bu nüfuzun arkasındaki mafya dayanışmasını da ifşa ediyor.

CEMİL ÖNAL ANLATIYOR: PARA AKLAMA AĞININ PERDE ARKASI
Kuzey Kıbrıs’ın ünlü kumarhane patronu Halil Falyalı, yıllar içinde kurduğu uluslararası finansal ve siyasi bağlantılarla devasa bir kara para aklama şebekesinin merkezi haline geldi. Yedi yıl boyunca Halil Falyalı’nın finans ekibini yöneten ve en yakınındaki çalışma ardaşı olan Cemil Önal, Hollanda’da Bugün Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni Ayşemden Akın’ın gerçekleştirdiği üç gün süren röportajlarda anlattıkları ile Kuzey Kıbrıs’ın göbeğinde dönen devasa kara para döngüsünü gözler önüne serdi.
SİSTEM BİRKAÇ ŞEKİLDE İŞLİYOR
Önal’a göre süreç şöyle işliyor:
Falyalı ailesi ile uzun yıllardır birlikte çalışan Kıbrıslı Türk İbrahim Tokkan’a ait Curacao’da kurulan Total Gaming Solutions B.V. isimli şirketin hesabında, sanal bakiyelerinde biriken paralar ve diğer bakiyeler First Curacoa International Bank aracılığıyla Güney Kıbrıs’ta şahıslar adına kurulan paravan şirketler üzerinden transfer ediliyor. Para çekildikten sonra Loukas Fanieros himayesinde kuzeye ulaştırılıyor.
GÜNEYDEN KUZEYE NAKİT TRAFİĞİ
Yasa dışı bahis gelirlerinin Curacoa ve Avrupa ayağından gelen nakit kısmı önce Rum tarafına, oradan da kuzeye aktarılırdı. Falyalı’nın oteli ya da ortak olduğu şirketlerin araçları Güney Kıbrıs’a geçerdi. Larnaka Havalimanı’ndan alınan nakit para, yine Fanieros’un himayesi altında havaalanından alınarak Kuzey Kıbrıs’a geçinceye kadar transferi sağlanırdı. Dönüş yolunda ise Kuzey Kıbrıs’taki polis teşkilatından Falyalıların çok yakın olduğu bir isim devreye girerdi.
‘PEHLİVAN’ POLİSİN GÖLGE ROLÜ
Pehlivan kod adlı polisin görevi organizasyonu içeriden yönetmekti. Sınır kapılarındaki polislerin görev çizelgelerini inceler, hangi saatte hangi memurun görevli olduğunu bilirdi. O saatlerde, belirlenen memurların olduğu kapıdan geçiş yapılırdı. Bir sorun çıkarsa müdahale ederdi. Böylece ne araçlar durdurulurdu, ne de yüklü miktarda nakit sorulurdu. Arabalar, turist veya misafir taşıyor gibi gösterilir, üstü örtülü kalırdı.
KUZEYE GİREN PARANIN KILIFI
Para sınırı geçtikten sonra ilk durağı casino olurdu. Oradan da yerel bankalara dağılırdı. Ancak Türkiye bankaları bu süreçte devre dışıydı. Sebebi açık: Türkiye’deki siyasi otoritenin kazancın büyüklüğünü fark edip yeniden ‘komisyon’ talep etmemesi için. Ayrıca Falyalı kardeşler ABD’de aranıyordu ve Türkiye bankalarındaki hesaplarına tedbir gelebilirdi. Bu nedenlerle transferler yalnızca Kıbrıs’taki iki yerel bankada yapılırdı. Arabayı kullanan şoförlere her zaman bir belge verilirdi. Örneğin: “1,5 milyon Euro, bankaya teslim edilmek üzere şoföre teslim edilmiştir.” Bu belge, olası bir kaza, fenalaşma ya da kontrol durumunda paranın kişisel olmadığını, bir organizasyonun parçası olduğunu belgelemek içindi. Ama gerçekte hiçbir bankaya önceden haber verilmezdi; sistem tamamen gölgede yürürdü.







TÜRKİYE’DEKİ PARA: İRAN İLE BAĞLANTILI DÖVİZCİLER DEVREDE
Türkiye’de toplanan yasa dışı bahis gelirleri ise dövizciler üzerinden aklanıyordu. Bu ağın başında Kilisli Abdullah ve Bilal Happani olduğu biliniyor. Happani, ABD’de İran ambargosunu delmekten yargılanan, Rıza Zarrab dosyasında adı geçen isimlerden biriydi. 2018’de Happani Kıbrıs’a da geldi. Happani’nin evinde bulunan yaklaşık 2 milyon dolar paraya rağmen dokunulmaması ise “Konuşursam devletin iç yüzünü açıklarım” tehdidiyle açıklanıyor. Falyalı’nın bu yapıyla doğrudan bağlantısı vardı ve Türkiye’deki paraları Dubai’ye taşıyan kişi de yine Abdullah Happani’ydi.


AVRUPA PARASI: BELARUS ÜZERİNDEN DUBAİ VE GÜNEY KIBRIS’A
Avrupa’da toplanan bahis paraları o kadar çok ki Belarus’a oradan da Dubai’ye ve Güney Kıbrıs’a transfer edilirdi. (Burada karşımıza Mustafa Egemen Şener ismi çıkıyor. Kıbrıs’ta Stantoto Betting’in sahibiydi. Mahkemesi nedeniyle Kıbrıs’a giriş yapamıyor. İki hafta önce Türkiye’de Falyalı’ya ait olduğu söylenen Payfix soruşturması kapsamında tutuklanan Erkan Kork’tan sonra aranan örgütün iki numaraları ismi.) Biriken para Şener’a ait özel uçakla direkt Dubai’ye ve Güney Kıbrıs’a gidiyordu.


Dubai yönetimi yalnızca %5 vergi alır, gerisini sormaz. Özge Falyalı bu yöntemle Dubai’deki banka hesaplarına milyonlarca dolar aktardı. Sızdırılan emlak kayıtlarına göre 2023 yılında 60 milyon doları aşan emlak alımları da bu şekilde finanse edildi. Ayrıca Şener’in Dubai’de 2021-2024 yılları arasında 90 daireye sahip olduğu ve toplam değerinin yaklaşık 350 milyon dolar olduğu belirtiliyor.
BELARUS’TAKİ H CASİNO
Türkiye vatandaşı olan Mustafa Egemen Şener ayrıca Belarus’un başkenti Minsk’teki H Casino’nun yasal sahibi olarak görünüyor. Ancak Cemil Önal’a ve OCCRP ile CiREN’in araştırmalarına göre Şener’in bu kumarhanedeki rolü, sadece yasal sahiplikle sınırlı olmayıp, Halil Falyalı ile ortaklık ilişkisi kurduğu yönünde. H Casino, Belarus’ta Galleria Minsk alışveriş merkezinde 2021 yılında açıldı ve kısa sürede ülkenin en yüksek cirosuna sahip kumarhanesi oldu. Bu başarının arkasında, yasa dışı sanal bahis gelirlerinin aklanması amacıyla kullanılan bir merkez olduğu iddiaları bulunuyor. Falyalı’nın eski finans müdürü Cemil Önal’a göre, Avrupa’dan elde edilen yasa dışı bahis gelirleri, H Casino üzerinden aklanarak Dubai’ye ve Kuzey Kıbrıs’a transfer ediliyor.
Şener’in, Belarus’taki H Casino dışında, Minsk’te başka otellerde ve şehirlerde de kumarhaneler işlettiği ve Gürcistan’da iki şirket kurduğu bilgisi de bulunuyor. Bu bilgiler ışığında, Mustafa Egemen Şener’in, Halil Falyalı’nın yasa dışı bahis imparatorluğunun önemli bir parçası olduğu ve bu yapı içinde kilit bir rol oynadığı düşünülüyor.
(Loukas Fanieros yorum taleplerine yanıt vermedi.)
‘FALYALI YAŞIYOR’ DOSYASINA DAİR BİRKAÇ SÖZ…
Sanal bahis ağının ardında kurulan bu uluslararası para trafiği, sadece bir suç şebekesinin değil, devletlerin, bürokratların ve finans sisteminin nasıl sessiz ortaklara dönüşebileceğinin karanlık bir aynası gibi…
Bu araştırmanın ortaya koyduğu detaylar, Halil Falyalı olayının sadece bireysel bir suç hikayesi değil, aynı zamanda sistemin hikayesi olduğunu ortaya seriyor. Sistemin aktörleri, yöntemleri, zaafları ve direniş mekanizmaları bu öyküde iç içe geçmiş durumda. Loukas Fanieros’tan Abdullah Happani’ye uzanan karakter galerisi, suç dünyasının küresel köyünün sakinleri gibiler. Ve Falyalı bu köyün muhtarıydı; bir süre düzeni sağladı ama sonra kendisi o düzenin kurbanı oldu.
Gazetecilik diliyle aktarmaya çalıştığımız bu gerçek hikaye, umarız organize suçlarla mücadeleye de ışık tutar. Çünkü karanlıkla savaşın ilk şartı, onu görünür kılmaktır. Halil Falyalı ve çevresinin hikayesi görünür olduğunda, belki Kıbrıs’ta ve bölgede benzeri yapılarla mücadele için bir adım atılabilir. Unutulmamalı ki, Falyalı’nın yükselişine yıllarca göz yumanlar, onun çöküşünden de sorumludur. Bu sorumlulukla yüzleşmek, temiz ve şeffaf bir düzen talep eden toplumların hakkıdır.
Kaynak/Haber: Bugün Kıbrıs