Türkiye, Uluslararası Adalet Divanı’nda (ICJ) Güney Afrika’nın İsrail’e karşı açtığı soykırım davasına müdahil olmak için Lahey’e resmi başvuruda bulundu.
Diplomatik kaynaklara göre Türkiye’nin başvurusu, ICJ (UAD) Tüzüğü’nün 63. maddesine dayanıyor. Bu madde, davaya doğrudan taraf olmayan ama Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni imzalamış devletlerin de davalara müdahil olmasını sağlıyor.
Türkiye, İsrail’in Gazze’deki suçları nedeniyle yargılandığı davasına müdahillik talebini Uluslararası Adalet Divanı’na sundu.
Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi ve TBMM Milletvekillerinden oluşan heyet, Türkiye’nin müdahillik beyanını bugün UAD (IDJ) yazmanlığına iletti.
Büyükelçi Selçuk Ünal ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Cüneyt Yüksel, Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili İsmail Emrah Karayel ile Anayasa Komisyon Üyesi ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan’dan oluşan heyet, İsrail’e karşı açılan soykırım davasına Türkiye’nin müdahillik bildirimini teslim etti.
Türkiye böylece Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin ve İspanya’nın ardından UAD’deki Güney Afrika-İsrail arasındaki soykırım davasına müdahillik bildiriminde bulunan 7. ülke oldu.
Divan Statüsü’nün 63. Maddesi kapsamında müdahillik bildirimi yapan Türkiye’nin girişimi hakkında davanın tarafı olan İsrail ve Güney Afrika’nın Divan tarafından bilgilendirmesi ve bu iki ülkenin de Türkiye’nin müdahillik bildirimine ilişkin gözlemlerini Divan’a sunması bekleniyor.
Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık 2023’te, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açmıştı.
Güney Afrika, Gazze’deki durumun aciliyet teşkil etmesi nedeniyle UAD’den ihtiyati tedbirlere hükmetmesini istemiş ve tedbir talebine ilişkin duruşmalar, 11-12 Ocak’ta Lahey’deki Barış Sarayı’nda yapılmıştı. Divan, 26 Ocak’ta tedbir kararlarını açıklamıştı.
Buna göre, İsrail’in Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesinde tanımlanan fiillerin işlenmemesi için elinden gelen tüm önlemleri almasına, İsrail ordusunun Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesindeki fiilleri işlemesini engelleyecek önlemleri ivedilikle almasına, Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırım çağrısı yapanları önlemek, engellemek ve cezalandırmak için gereken tüm adımları atmasına, Gazze’deki Filistinlilerin karşılaştığı olumsuz yaşam koşullarını ortadan kaldırmak için ihtiyaç duyulan temel hizmetlere ve insani yardımın sağlanmasını mümkün kılan acil ve etkili önlemleri almasına, Gazze’deki Filistinlilere karşı Soykırım Sözleşmesi’nin ihlalini gösteren delillerin yok edilmesini önlemek ve korunmasını sağlamak için etkili tedbirler almasına, kararın yürürlüğe girmesinden itibaren 1 ayda alınan tüm tedbirler hakkında Mahkemeye bir rapor sunmasına hükmetmişti.
Divan, Güney Afrika’nın 6 Mart’ta yaptığı ek tedbir talebi üzerine 28 Mart’ta açıkladığı ek tedbir kararında, İsrail’den Gazze’ye acilen ihtiyaç duyulan insani yardımların ulaştırılmasını sağlamasını, Filistinlilerin haklarını ihlal etmemesi gerektiğini ve ek tedbirlere ilişkin aldığı önlemleri 1 ay içinde Mahkemeye bir rapor sunmasına karar vermişti.
Divan, 24 Mayıs’taki kararında, Refah’ta sıkışan Filistinlilerin karşı karşıya kaldığı insani felaket tehlikesi nedeniyle daha önce hükmettiği tedbirlerin yeterli olmadığını belirterek, İsrail’in Refah kentine yönelik askeri saldırılarını derhal durdurmasına, Gazze’de acilen ihtiyaç duyulan hizmetlerin ve insani yardımın engelsiz bir şekilde sağlanabilmesi için Refah Sınır Kapısı’nı açık tutmasına, BM yetkili organları tarafından soykırım iddialarını araştırmak üzere görevlendirilenlerin, Gazze Şeridi’ne engelsiz erişimini sağlamak üzere etkili tedbirler almasını ve alınacak tüm tedbirlere ilişkin bir ay içinde Mahkeme’ye bir rapor sunmasına hükmetmişti.
Uluslararası Adalet Divanından yapılan yazılı açıklamada, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi çerçevesinde İsrail’e açtığı davaya Türkiye’nin müdahillik bildiriminde bulunduğu belirtildi.
Açıklamada, Türkiye’nin, Divan Statüsü’nün 63. maddesi uyarınca, “davaya taraf olan Devletler dışındaki Devletlerin taraf olduğu bir sözleşmenin yorumlanması söz konusu olduğunda, bu Devletlerin her biri davaya müdahil olma hakkına sahiptir” hükmü uyarınca müdahillik bildirimi yaptığı kaydedildi.
Türkiye’nin, Soykırım Sözleşmesi’nin I, II, III, IV, V ve VI. maddelerinin doğru bir şekilde yorumlanmasına yönelik beyanlar sunduğu aktarılan açıklamada, Türkiye’nin ayrıca “Statü’nün 62. Maddesi uyarınca müdahil olma izni talebinde bulunma hakkını saklı tutar.” ifadesini kullandığı bilgisine yer verildi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, pazartesi günü Kahire’de düzenlediği basın toplantıda konuyla ilgili açıklama yapmıştı.

Ankara, Mayıs ayında davaya katılacağını resmen duyurmuş olsa da, başvurunun hukuki karmaşıklığı ve olası gelecekteki sonuçları, Türkiye’nin müdahil olma kararını vermeden önce aylarca süren müzakerelere girmesine neden oldu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, X.’te yaptığı paylaşımda, “İsrail, işlediği suçların cezasız kalmasından cesaret alarak her geçen gün daha fazla masum Filistinliyi öldürüyor. Uluslararası toplum soykırımı durdurmak için üzerine düşeni yapmalı ve İsrail ve destekçilerine gerekli baskıyı yapmalıdır. Türkiye bu yolda her türlü çabayı gösterecektir” ifadelerini kullandı.
Türk diplomatik kaynakları, Türkiye’nin Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) yaptığı müdahale açıklamasının, mahkemenin tüzüğünün, herhangi bir devletin, 1948 tarihli BM Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiği düşünüldüğünde, diğer bir devletin müdahalesine izin veren 63. maddesine dayandığını belirtti.
Yorumlar kapalı.