Geçtiğimiz günlerde basında yer alan haberlere göre İngiltere’den getirtilen tonlarca çöpün Adana topraklarına atıldığı ortaya çıktı. Bunun üzerine AHBAP Derneği’nin başkanı ve sanatçı Haluk Levent, konuya dikkat çeken açıklamalarda bulundu ve çözüm arayışı için Adana’ya gitti. Bu olay Türkiye’de korkunç bir ithal çöp sorunu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Burada asıl ilginç olan İngiltere’de GPS cihazı yerleştirilip çöpe atılan poşetin, diğer çöplerle birlikte Adana’da geri dönüşüm tesisi olmayan bir bölgede ortaya çıkmasıydı. Bloomberg için çalışan gazeteci Kit Chellel, Londra’daki plastik çöp poşetinin içine GPS yerleştirmiş, çöpün izini sürerek 3 bin 200 kilometre yol yaptıktan sonra Adana’ya geldiğini tespit etmişti. Chellel “Adana’da bir sanayi bölgesinde olduğunu gördüm. Civarında tespit edebildiğimiz bir geri dönüşüm tesisi yoktu. Alana bakmaları için gazetecileri gönderdik. Deponun dışarısında yığılmış tonlarca Avrupa çöpü buldular. Burası bir geri dönüşüm tesisi değildi. Başka yere boşaltılmak üzere bekliyorlardı.” şeklinde açıklama yapmış. (Basın)
Yani gazetecinin GPS’i olmasa belki de Adana’nın, İngiltere’nin çöp kutusu olduğundan haberimiz olmayacaktı.
Basında yer alan haberlere göre, ithal çöplerin denetiminde ipin ucunu kaçıran Çin’in yurt dışından atık ithal edilmesini yasaklamasının ardından plastik ithalatı Endonezya, Hindistan ve Türkiye’ye kaymış. Plastik atık ihraç eden ülkelerin başında ise ABD, Almanya, İngiltere ve Japonya geliyor. Son yıllarda özellikle de 2018’den sonra çok yüksek oranda artan çöp ithalatına bakılacak olursa Avrupa çöpünün Türkiye’yi mesken tuttuğu aşikâr…
Gelişmiş ülkeler kendi çöplerini büyük oranlarda geri dönüştürüyor, geri kalanlarını ise bizim gibi gelişmekte olan ülkelere satıyor.
Türkiye, plastik üretiminde Avrupa’da ikinci, dünyada ise altıncı sırada… Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimleri Bölümü’nden Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, toplanmayan, ayrıştırılmayan ve yağışlarda denizlere akan bir çöp sorunu olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor; “Geçen son bahar İstanbul’da gerçekleşen aşırı yağışlar sonucu oluşan sel sularının üzerinden tonlarca plastik çöp Marmara Denizi’ne aktı. Bunu canlı yayınlarda izledik. Toplanmayan, gömülen, depolanan her çöpün en sonunda gideceği yer denizlerdir.”
TÜİK verilerine göre kendi çöplerinin ancak %1’ini geri dönüşüme kazandıran Türkiye neden başka ülkelerden çöp satın alıyor? Yanıtı CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak veriyor: “Bazı firmalar başta İngiltere olmak üzere, yabancı ülkelerden atık ihracatına verilen teşviklerden yararlandırılıyor.” Bu açıklamadan anladığımız kadarıyla devreye özel sektör giriyor. ÇEVKO Vakfı’na göre Türkiye’de 1.800’ün üzerinde şirket yetkilendirilmiş durumda.
“…Türkiye petrolden türetilen ürünlerin imal edilmesi için gerekli hammaddeye sahip değil. Özellikle plastik ve dönüştürülebilir maddeleri ithal edip bu maddeleri yeniden değerlendirmeye çalışıyor. Ancak bu konuda da kural yok ve geri dönüşüm tesislerimiz de yetersiz.” diyen Erdoğan Toprak aynı konuşmasında çöplerin yol kenarlarına ve tarım arazilerine bırakıldığını belirterek devam ediyor; “Plastik atıkların tamamının geri kazandırıldığı doğru değil.”
Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, “Türkiye’nin çöp alma macerası aslında 2018 yılında başlıyor. Bu anlamda İngiltere’den yoğun olarak plastik çöp satın alınıyor. Türkiye bu çöpleri, geri dönüştürmesi daha az maliyetli diye satın alıyor. Çünkü Türkiye’nin kendi çöpü geri dönüşüme pek müsait değil.” diyor.
Yani işin içinde yine rant var. Geri dönüşüm firmalarının toprağın, suyun, denizlerin kirlenmesi umurunda değil. Onlar için varsa yoksa kâr etmek, ucuz yollardan para kazanmak. Bunun için yabancı ülkelerin pisliğini kendi ülkelerinin toprağına gömmekten ne utanıyorlar ne de sıkılıyorlar… Bunun için kâğıt toplayıcılarının gelirine bile el atmaktan çekinmiyorlar. 2021 yılında Ümraniye’deki atık deposuna düzenlenen baskını hatırlayalım. Gece yarısı çok sayıda iş makinesi ve polisle depolara eş zamanlı olarak müdahale edilmiş, yüzlerce kâğıt işçisi gözaltına alınmıştı.
Peki toplanan çöplere ne oluyor? Bir kısmı endüstri kuruluşlarına ya da çöp sahalarına götürülüyor. Endüstri kuruluşları geri dönüşümü yapılabilecek kâğıt, cam, karton, plastik gibi atıkları alıyor, geri kalanını ise çöp sahalarına atıyor. Burada ise devreye toprak ve denizler giriyor. Evsel atık, tıbbi atık, tehlikeli atık vb. gibi bölümlere ayrılan çöplerden depolamaya uygun olanlar açılan derin çukurlara dökülüyor ve toprağa sızmasını önlemek için yalıtımlı bir malzeme ile kaplanarak kapatılıyor. Depolamaya uygun olmayan çöpler ise yakılarak imha ediliyor. Zararlı atıklar ise beton bir yapı içinde denizin dibine bırakılıyor.
Çöp ithalinde de bir “ticarî sır” var. Tekrar Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’ya dönelim: “…Türkiye’nin etkili bir atık yönetim stratejisi yok. Belediyelerin bu noktada karneleri çok zayıf… Çöpümüz kirli olduğu için bunun geri dönüştürülebilir hale gelmesi için ciddi masraf gerektiren, ayrıştırma/yıkama/kategorize etme gibi ön işlemlerden geçmesi lazım. Firmalar da bununla uğraşmamak için daha ucuz olan çöp satın alma işine girişiyorlar. Alınan bu plastikler geri dönüştürülüp, ham plastik ile de karıştırılarak tekrar plastik üretim sürecine dâhil ediliyorlar. İddialar bu yönde. Ancak kesin olarak ne olup bittiğini ‘ticarî sır’ olarak adlandırdıkları için bilemiyoruz. Türkiye’de bu ticaret, devlet kontrolünde özel şirketler tarafından gerçekleştiriliyor.”
Bu iktidar, muhalefet partilerinin özellikle ticari işlemler konusunda verdikleri soru önergelerinin çoğunu “ticarî sır” gerekçesiyle yanıtlamıyor. Bu durum çöp ithalinde de geçerli. Bir olay “ticarî sır” olarak halktan saklanıyorsa orada ülke/vatandaş aleyhine ancak birilerinin ceplerinin lehine bir durum olduğunu anlamak çok da zor olmasa gerek.
Olayın ticarî bir mesele olduğuna vurgu yapan Sedat Gündoğdu, devam ediyor; “Eğer ki geri dönüşüm firmaları daha fazla kâr ettiklerini düşünürlerse ülke içindeki kirli çöpü almaktan vazgeçebilirler… Daha fazla para kazanacaklarsa dışarıdan almayı düşüneceklerdir. Zaten yetersiz olan atık toplama meselesi böylelikle daha da içinden çıkılamaz hale gelebilecektir. Çin bu yüzden plastik çöp satın almaktan vazgeçti çünkü artık çöpleri yönetemiyordu. Çin dünyanın en kirli çevresine sahip ülke… Akdeniz’in en kirli sahilleri de Türkiye’de.”
Türkiye’nin çöp ithalatının son on yılda yirmi kattan fazla arttığına dikkat çeken araştırma grupları ve uzmanlar, asıl yapılması gerekenin çöpü ithal etmek yerine Türkiye’nin kendi çöpünü daha iyi ayrıştırdığı ve topladığı bir sistem kurmak olduğuna dikkat çekiyorlar. Yabancının çöpü daha ucuzsa ne diye uğraşılsın! Alırlar İngiliz’in çöpünü Adana’nın tarım arazilerine gömerler, iş biter. Devlet yaptırımı ve denetimi de olmayınca gelsin paralar…
Son söz; kendi çöpünü ayrıştıramayan başka ülkelerin çöpünü ayrıştırmak zorunda kalır.
Tülay Hergünlü
Yararlanılan kaynaklar:
https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/dunyanin-cop-kutusu-olduk-6435014/https://taz.de/Tuerkiyenin-plastik-ithalat/!5594658/https://www.bilimgunlugu.com/kolayca-disari-attigimiz-coplere-ne-oluyor/
Yorumlar kapalı.