Alevi örgütleri, İstanbul’da bir araya geldi: “Suriye’de Alevilere yönelik sistematik katliam sürüyor”
Alevi örgütleri Suriye yönetimini ele geçiren HTŞ güçlerinin Alevilere yönelik devam eden infaz ve işkencelerine tepki göstererek basın açıklaması gerçekleştirmek istedi. Polisin müdahalesine rağmen dağılmayan kalabalık, yaptıkları basın açıklamasının ardından yaşamını yitiren Aleviler adına Maçka Parkı’na siyah çelenk bıraktı.

Ebru ÇELİK/Birgün
Suriye’de yönetimi ele geçiren HTŞ güçlerinin, ülkenin kuzeybatısındaki Lazkiye’de yaşayan Alevilere yönelik saldırıları sürüyor.
HTŞ’nin oluşturduğu selefi cihatçı bir yapı tarafından yönetilmek istemeyen Lazkiye halkının yaşadığı bölgelerde operasyonlar sıklaştırılırken, Alevilere yönelik infaz, işkence, kaçırma gibi çok sayıda olayın yaşandığı belirtildi.
Suriye’de yüzlerce Alevinin katliamına karşı bugün İstanbul Şişli’de bulunan Suriye Konsolosluğunun önünde 12.30’da basın açıklaması yapmak isteyen Alevi dernekleri ve alevi yurttaşlara Şişli Kaymakamlığından “Gösteri, yürüyüş, eylem” yasağı getirildi. Konsolosluğa yürümek isteyen yurttaşlar polis barikatını geçemeyince Maçka Demokrasi Parkı’nın girişinde toplanarak basın açıklaması gerçekleştirdi. Yüzlerce alevi yurttaş, “Katil HTŞ işbirlikçi AKP” sloganı attı. Basın açıklamasına CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’te katıldı.

Yalıncak Sultan Alevi Kültür Derneği Sevim Yalıncakoğlu’nun okuduğu basın açıklamasında Yalıncakoğlu, “Suriye’de, 8 Aralık 2024’de gerçekleşen yönetim değişikliğinden sonra, Alevilere yönelik sistematik ve bilinçli bir katliam sürüyor! 8 Aralık’tan bu yana, İdlib, Humus, Hama ve Lazkiye kırsalında Alevi köyleri kuşatma altında, halk ölüm tehdidiyle yüz yüze. Camilerden yapılan anonslarla özellikle Alevi halkı hedef gösterilirken, saldırılar doruk noktasına ulaşmış durumdadır. Kaçırılan kadınlar tecavüz tehdidiyle sindirilmekte, gençler işkence edilerek kaybedilmekte, köyler yakılıp yıkılmakta ve faili meçhul cinayetler sıradanlık kazanmıştır” ifadelerini kullandı.

“Bu bir soykırımdır. Bu zulmün failleri bellidir” diyen Yalıncakoğlu, “Geçici hükümet, onun lideri Colani ve Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) başta olmak üzere El Kaide bağlantılı cihatçı çeteler, yıllardır Alevilere, Hristiyanlara ve farklı inanç gruplarına yönelik katliamlar düzenlemektedir. Suriye’de kurulan geçici hükümet, onun sözde lideri colani ve bu çeteler, Batılı emperyalist güçlerin desteğiyle büyütülmüş, silahlandırılmış ve eğitilmiştir. Bugün Suriye’de, Alevi köylerinde, sadece bu çetelerin eli kanlı militanları değil, onları besleyen, onlara lojistik sağlayan, siyasi zemin açan tüm devletler de sorumludur” dedi.
“Suriye’deki “güvenli bölge” politikaları, “Esad artıkları söylemleri” aslında Alevileri ve diğer azınlıkları hedef alan bir etnik temizlik planıdır” diyen Yalıncakoğlu açıklamaya şöyle devam etti: “Bölgedeki askeri ve istihbari unsurlar, bu çetelerin hareketlerini desteklemekte, Suriye’nin parçalanmasını derinleştirmektedir. Medya ve uluslararası kurumlar bu katliamları görmezden geliyor, emperyalist propaganda makinesiyle gerçeği çarpıtıyorlar. Alevi halkının yaşadığı zulümden bahsedenler ya susturuluyor ya da kara propagandayla itibarsızlaştırılıyor. Bugün bile, bu katil sürülerini ‘ılımlı muhalif’ gibi göstermeye devam ediyorlar. Haykırıyoruz. Colani ve yönetimi ve onları destekleyenleyen bu katliamların doğrudan sorumlusudur.”

Suriye’nin kıyı bölgesinde 6 Mart’tan bu yana devam eden çatışmalarda çoğu sivil yüzlerce kişi hayatını kaybetti.
Alevilerin infaz edildiğine dair iddialar bölgede ve Türkiye’de endişeleri artırdı.
Türkiye’deki Alevi örgütleri hafta sonu İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa dahil birçok şehirde toplanıp Suriye’deki olaylara karşı eş zamanlı basın açıklaması yaptı.
Aralarında sanatçı, gazeteci ve aktivistlerin de bulunduğu 200’e yakın isim de Suriye’deki Alevi Kıyımını Durdurun!” başlıklı bir change.org kampanyası başlattı.
Barış Atay, Suavi, Mert Fırat, İhsan Eliaçık, Cahit Berkay ve Tolga Sağ gibi isimlerin imzaladığı metinde “Bütün halkımızı bu kaygı veren gidişata karşı kenetlenmeye, yetkilileri de bu kıyımı durdurmak için harekete geçmeye çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.
BBC Türkçe’ye konuşan Alevi kanaat önderleri, bölgeden gelen tanıklıkları endişe ve korku içinde dinlediklerini ve yaşananların ölçeğinin uluslararası basına yansıyandan çok daha geniş olduğunu savundu.
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre, çıkan çatışmalarda 900’ü aşkını sivil olmak üzere yaklaşık 1500 kişi hayatını kaybetti.
Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) adlı kuruluş ise can kaybının 500’e yakın olduğunu söyledi.
BBC, çatışmalarda kaç kişinin öldürüldüğünü ve infazların Suriye’nin yeni hükümetine bağlı güçler tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirmediğine dair iddiaları bağımsız olarak doğrulayamadı.
Şam yönetimi, 10 Mart’ta yaptığı açıklamada bölgede 6 Mart’ta başlatılan “güvenlik operasyonlarının” tamamlandığını duyurdu.
Suriye geçici yönetimi Devlet Başkanı Ahmet eş-Şera, 9 Mart’ta sivillerin öldürülmesinde payı olan kimseye müsamaha gösterilmeyeceğini ve hepsinin yargılanacağını söylemişti.
‘Tedirginliğimiz bu olayların sıçraması’
Türkiye’deki Alevi örgütleri 9 Mart’ta İstanbul’da Suriye başkonsolosluğu önünde açıklama yapmak istedi ancak izin alamadı.
Şişli Kaymakamlığı’nın konuyla ilgili açıklamasında “Şehrimizin ve hemşehrilerimizin huzurunu bozmaya yönelik organize olmaya çalışan bu grupların izinsiz eylem ve basın açıklamalarına izin verilmeyecektir” ifadeleri kullanıldı.
Kaymakamlık, Şişli’de 9-10-11 Mart tarihlerinde “her türlü toplantı, gösteri ve basın açıklamasının” yasaklandığını duyurdu.
İstanbul’daki gruplar bunun üzerine açıklamalarını Maçka Parkı’nda yaptı.
Türkiye Alevi Federasyonu Genel Başkanı Zeynel Abidin Koç, BBC Türkçe‘ye yaptığı değerlendirmede, 8 Aralık’ta Esad rejiminin devrilmesinin ardından Türkiye’deki Suriyelilerin başkonsolosluk önü dahil birçok noktada toplanıp kutlamalar yaptığına dikkat çekerek kararı eleştirdi.

Koç ayrıca Türkiye’deki Alevilerin hedef alınmasından endişe duyduklarını söyledi:
“Bizim bir de tedirginliğimiz bu olayların sıçraması. Çünkü mezhepsel bir katliam yapılıyor. Amcalarınız, dayılarınız burada öldürülüyorken siz buna sessiz kalamazsınız.”
Koç, Esad yönetiminin devrildiği Aralık 2024’ten bu yana Suriye’deki Azınlıkların “soykırım” tehdidi altında olduğunu söyledi.
Koç, Ankara’nın Suriye’deki süreçte oynadığı rolü eleştirerek “Dünyanın herhangi bir noktasında barış isteyen ülkemizin mevcut iktidarı buradaki Alevilerin yaşam hakkı için elinden gelen hiçbir şeyi yapmamıştır” dedi.
‘Katliam demek hafif kalıyor’
Alevi Kültür Dernekleri (AKD) Genel Başkanı Seher Şengünlü Yılmaz, BBC Türkçe‘ye yaptığı değerlendirmede “Dünyanın gözü önünde soykırım yapılıyor” dedi ve ekledi:
“Orada bu inanca, bu soya dahil olan tüm canların yok edilmesi gibi bir durum söz konusu. Buna katliam demek hafif kalıyor.”
Yılmaz ayrıca “Demokratik alevi örgütleri olarak dehşet, korku, panik içerisinde süreci izliyoruz” diye konuştu.
Yılmaz, 13 Mart’ta Samandağ’da büyük çaplı bir miting organize edeceklerini söyledi.
Suriye’de yaşananlar hakkında kamuoyu oluşturmaya çalıştıklarını ifade eden Yılmaz, Türkiye’deki siyasi partilerle görüşmeler planladıklarını ve Suriye’ye yönelik insani yardım koridorları açılması ya da Alevi sivillerin Türkiye’ye tahliyesi gibi konuların gündemde olduğuna dikkat çekti.

Hatay merkezli Ehli Beyt Kültür ve Dayanışma Vakfı (EHDAV) Genel Başkanı Ali Yeral, Türkiye ve Suriye sınırlarındaki toplulukların sıkı aile bağları olduğunu ve bu yüzden gelişmeleri akrabaları üzerinden yakından takip ettiklerini anlattı:
“Maalesef gidişat çok çok kötü” diye konuşan Yeral, Tartus ve Lazkiye’de elektrik ve su gibi temel ihtiyaçların karşılanamadığı bilgisini aldıklarını söyledi.
Yeral, Alevilerin katliamlardan kaçmak için ormanlık alanlara ve dağlara saklandığını, binlerce kişininse bölgedeki Rus askeri üssüne sığındığını söyledi.
Yeral, Aralık 2024’ten bu yana binlerce Suriyeli Alevi’nin bölgeden kaçmak için kendilerine müracaat ettiğini, bu talepleri defalarca Türkiye’deki makamlara ilettiğini kaydetti:
“Şu ana kadar maalesef somut hiçbir adım atılmadı. Bir tek hastayı, yaralıyı, ihtiyarı, kadını, bebeği geçiremedik ve izin verilmedi.”
‘Hükümetin buna müdahale etmesi gerekiyor’
Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Aslan, aylar süren siyasi temaslara ve uyarılara karşın 6 Mart’tan bu yana yaşanan ölümlere dair hem Türkiye’nin hem de dünyanın sessiz kaldığını söyledi.
BBC Türkçe‘ye konuşan Aslan, katliamları “soykırıma doğru bir süreç” olarak niteledi ve Alevilerin hedefte olduğu değerlendirmesini yaptı:
“Baas rejiminin tüm sorumluluklarını bahane ederek Alevileri hedefe koymak insani değil, vicdani değil.”

Aslan, bölgedeki kaynaklarından can kaybının SOHR ve SNHR gibi kurumların açıkladığından çok daha yüksek olduğu yönünde bilgi aldıklarını belirtti.
Alevi Bektaşi Federasyonu başkanı, Ankara’nın eski Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) lideri ve mevcut Devlet Başkanı Ahmet eş-Şera ile yakınlığına atıfta bulunarak “Türkiye bir an önce HTŞ’ye dur demeli” diye konuştu:
“Madem ki uyum içindesiniz, birbirinizle iletişiminiz var o zaman Suriye’de hiçbir insanın burnunun kanamaması için gerekli girişimlere ihtiyaç var. Hükümetin buna müdahale etmesi gerekiyor.”

İktidardan ‘provokasyon’ uyarısı
Ankara’dan da Suriye’deki çatışmanın yakından izlendiğine ilişkin açıklamalar geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kabine Toplantısı sonrası detaylı bir değerlendirme yaptı ve “Alevi canlarımızı kışkırtarak siyaset yapmak iç cephemizi sarsmayı hedef alan bir sabotaj girişimidir” dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 9 Mart’ta yaptığı bir sosyal medya paylaşımında olayları “herhangi bir mezhebe ya da dini gruba mal etmenin” doğru olmadığını söyledi.
Fidan, Ankara’nın Şam’daki yeni hükümetin tüm faaliyetlerini desteklemeye kararlı olduğunu söyledi.
Fidan ayrıca Suriye’de yürütülen politikaların “son günlerde bir provokasyonla rayından çıkartılma çalışıldığını ifade etti” ve ülkedeki azınlık gruplarına bu provokasyonlardan uzak durma çağrısı yaptı.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Sözcüsü Ömer Çelik de 9 Mart’ta yaptığı açıklamada “Bu bir Nusayri isyanıdır gibisinden bir dilin kullanılması son derece yanlıştır” diye konuştu ve şunları kaydetti:
“Biz Arap, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Şii, Nusayri, Dürzi bütün grupların hiçbir şekilde terörle yan yana anılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin yakın bölgesindeki tüm bu gruplara bir kardeşlik siyasetiyle yaklaştığımızı her zaman ifade ediyor.”
Suriyeliler, Alevi ailelerin evlerinde öldürülmesinin terörü temsil ettiğini söylüyor

Suriye’nin geçici lideri, Pazar günü devrik eski lider Beşşar Esad’a bağlı bölgelerde şiddet ve intikam amaçlı cinayetlerin devam etmesi üzerine birlik çağrısı yaptı.
Esad’ın desteğinin yoğun olduğu kıyı kentleri Lazkiye ve Tartus’ta yüzlerce kişinin evlerini terk ettiği bildiriliyor.
Yerel halk, çocukların da aralarında bulunduğu kişilerin de dahil olduğu yağma ve toplu cinayet sahnelerini anlattı.
Kıyı kenti Banias’taki ağırlıklı olarak Alevilerin yaşadığı Hai Al Kusour mahallesinde, sakinler sokakların dağılmış, üst üste yığılmış ve kan içinde cesetlerle dolu olduğunu söylüyor. Tanıklar, orada farklı yaşlardaki erkeklerin vurularak öldürüldüğünü söyledi.
Alevi mezhebi Şii İslam’ın bir koludur ve çoğunluğu Sünni Müslüman olan Suriye nüfusunun yaklaşık %10’unu oluşturur. Esad da bu mezhebe mensuptur.
İnsanlar Cuma günü pencerelerinden dışarı bakmaya bile korkuyorlardı. İnternet bağlantısı istikrarsızdı, ancak bağlandıklarında komşularının ölümlerini Facebook gönderilerinden öğrendiler.
Ayman Fares adlı bir adam BBC’ye yakın zamanda hapse girmesiyle kurtulduğunu söyledi. Ağustos 2023’te Facebook hesabında Esad’ı yolsuz yönetimi nedeniyle eleştiren bir video paylaşmıştı. Kısa süre sonra tutuklandı ve ancak İslamcı önderliğindeki güçler Esad’ın geçen Aralık ayındaki düşüşünden sonra tutukluları serbest bıraktığında serbest bırakıldı.
Hai Al Kusour sokaklarına baskın düzenleyen savaşçılar onu tanıdı, bu yüzden ölümden kurtuldu ama yağmalanmaktan kurtulamadı. Arabalarını aldılar ve diğer evlere baskın düzenlemeye devam ettiler.
Bay Fares bana telefonla yaptığı açıklamada, “Yabancıydılar, kimliklerini veya dillerini tespit edemiyorum, ancak Özbek veya Çeçen gibi görünüyorlardı” dedi.
“Onlarla birlikte bazı Suriyeliler de vardı ama resmi güvenlikten değillerdi. Cinayeti gerçekleştirenler arasında bazı siviller de vardı” diye ekledi.
Bay Fares, ailelerin kendi evlerinde öldürüldüğünü ve kadınların ve çocukların kan içinde olduğunu gördüğünü söyledi. Bazı aileler saklanmak için çatılarına koştular ancak kan dökülmesinden kurtulamadılar. “Korkunç,” dedi.
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Lazkiye, Jableh ve Banias kıyı kentlerinde 740’tan fazla sivilin öldürüldüğünü belgeledi. Güvenlik güçlerinin 300 üyesinin ve Esad rejiminin kalıntılarının çatışmalarda öldüğü bildirildi.
BBC ölü sayısını bağımsız olarak doğrulayamadı.
Bay Fares, Suriye ordusu ve güvenlik güçlerinin Banias şehrine vardığında işlerin istikrara kavuştuğunu söyledi. Diğer grupları şehirden kovdular ve ailelerin güvenli bölgelere ulaşması için koridorlar sağladılar, dedi.
Banias’ta ikamet eden ve tam adını kullanmamamızı isteyen Ali, Bay Fares’in ifadesini doğruladı. Karısı ve 14 yaşındaki kızıyla Kusour’da yaşayan Ali, güvenlik güçlerinin yardımıyla evinden kaçtı.
“Binamıza geldiler. Mahalledeki insanların ateşini ve çığlıklarını duymaktan bile çok korkuyorduk. Bağlantı kurmayı başardığımızda, Facebook’taki düzensiz paylaşımlardan ölümleri öğrendik. Ancak binamıza geldiklerinde, işimizin bittiğini düşündük,” dedi.
“Para peşindeydiler. Komşumuzun kapısını çalıp arabasını, parasını ve evindeki tüm altın ve değerli eşyalarını aldılar. Ama o öldürülmedi.”
Ali ve ailesi, İslam’ın farklı bir mezhebini takip eden ve şu anda onlarla birlikte kalan Sünni komşuları tarafından alındı. “Yıllarca birlikte yaşadık, Aleviler, Sünniler ve Hristiyanlar. Bunu hiç yaşamadık,” dedi bana.
“Sünniler, Alevileri yaşanan katliamdan korumak için harekete geçti ve şimdi resmi güçler düzeni sağlamak için şehre geldiler.”
Ali, ailelerin çoğunluğu Sünnilerin yaşadığı bir mahalledeki okula götürüldüğünü ve katliamı gerçekleştiren grupların Banias’tan uzaklaştırılmasına kadar korunacaklarını söyledi.
Şiddet olayları, silah bırakmayı reddeden Esad yanlılarının, Lazkiye ve Cebele civarındaki kıyı kentlerinde güvenlik güçlerine pusu kurmasının ardından perşembe günü başladı.
Esad’ın ordusunda eski tuğgeneral olan Ghiath Dallah, mevcut hükümete karşı yeni bir isyan başlattığını duyurarak, “Suriye’nin Kurtuluşu İçin Askeri Konsey”i kurduğunu söyledi.
Kaynaklar: Birgün, BBC