SAĞIR PAŞA

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Örnek Resim

Üçü de genç sessiz sakin birer ergin idiler. Çekingen bir yapıları vardı. Fazla konuşmaz, yüksek sesle kahkaha atmazlardı! Çünkü günah olduğu söylenmişti onlara!
Hulusivil ’in en samimi arkadaşları Tornacı Hamdi Ustanın oğlu Sakallı Abdullah ile Kokucu Muzaffer’in oğlu Fehmi idi!
Üç arkadaş, bir akşam 2,5 liraya en ucuzundan “Köpek öldüren” diye bilinen Dimitrokopulo adlı şaraptan büyük şişe alarak, Erciyes Dağı eteklerine gittiler ve demlenmeye başladılar.
Gençlik işte hem içtiler hem de sohbete daldılar. Birden öyle bir patlama
oldu ki, sanki yer yerinden oynadı! Korkudan üçünün de altları ıslandı.
Durum sonradan anlaşıldı, oturdukları yer Ramazan topu atılan tepenin altıydı!
30 Ağustos sebebiyle, fener alayı geçerken görevliler top atışı yapıyorlardı!
İşte onun ve sakallı Apo’nun birer kulağı o akşam gitmişti, kaput yani!
Askeri Okula torpille girebilmişti!
O günden beri üç arkadaş arasında onun adı “Sağır Paşa” kalmıştı…
(Bu anlatılanların Exeter Üniversitesi yatakhanesi ile bir ilgisi yoktur. Gerçekte hiç kimse ile ilgisi yoktur. Olay tek adam rejiminin yaşandığı ve herkesin trene bakar gibi seyrettiği bir güzel ülkede yaşanmıştır. Yazı esnasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir!)

Kozmik Odada saklanan bu tarihi gerçeği, bazı kendini bilmezlerin Hulusivil Paşaya “Ne biçim Paşasın? Darbe girişimi oluyor, yaverin işin içinde, darbeciler dibinde sen duymuyorsun, yoksa sağır mısın” diye yüklenmeleri üzerine yazıyorum!

Yazık adama yahu! İnsana bu kadar yüklenilmez ki! Paşa gerçekten sağırdır.
Değil karargahında yapılan darbeyi duymak, makam odasında bomba patlasa duyamaz garibim! Kötü niyet yok yani!

Bak Cankuş Paşacığım!
İyisi mi sen bu işi bırak. Yoksa çok üzüleceksin. Hem sana yeni bir iş buldum!
Ankara’yı parsel-parsel FETÖ’ne satan kapkara saçlı 77 yaşında Melih Gökçek var ya, hah sen onun yanına Zabıta Müdürü ol.
Büyük Atatürk’ün giydiği üniforma sana çok bol geldi be Paşacığım.
Ne sen üzül ne de bizi üz! Rabbim ve milletim beni affetsin de ve atla Gökçek’in

yanına kurtar kendini! Para kimdeymiş o zaman bana hak verirsin. Kulağına
günde 3 defa da ikişer damla Güvey Otu damlası damlat, sağırlığa birebirdir…

DAMAT VAR GÜVEY VAR!

Genel Yayın Yönetmenleri eskiden terör örgütlerinin hedefi olurlardı!
Rahmetli Abdi İpekçi ve rahmetli Çetin Emeç gibi değerlerimizi terör belası aldı gitti bizlerden.
Genel Yayın Yönetmenliği, Fikret Bila ile Erdal Şafak’a kalınca bu işi damat mı, güvey mi olduğu belli olmayan “el çocukları” yapmaya başladı!

Allah, her kız babasına “Damat şansı” versin der Halkın Filozofu Bergamus!
Damat iyi biri çıkarsa, hiç zahmetsiz bir de erkek evlat sahibi olursun.
Ama bir de kötü çıkarsa! Hem kızından olursun hem de canından olabilirsin!
Bu yüzden kızını evlendirecek babalar, uzak görüşlü ve vizyon sahibi olmalıdır…

Ebru Gündeş bildiğiniz gibi Rıza Zarraf ile bir aşk izdivacı yaptı.
Babası Remzi Gündeş’e bir ev hediye etmek istedi, Rıza’da para b.k gibi idi!
Uzak görüşlü, vizyon sahibi Remzi Bey “Ben Gazi çocuğuyum. Bugüne kadar şerefimle yaşadım. Kaynağı belli olmayan para ile alınan evi kabul etmem” dedi evi reddetti ve damadı gibi cezaevine girmekten kurtuldu!

Yasin El Kadı’ya kızını verip, adamın 8 kadın ile evli olduğunu öğrenen şaşkın babalar gibi olmamak gerek!

Bu arada sosyal medyada binlerce “Damat Geyiği” var. Bazılarını sunalım;
-Come on Beraat, You can do it. Save us! (Amerika’dan geldi!)*
-Damadı tarafından öldürülenler “Aile Şehidi” kabul edilip, kalanlara maaş bağlansın!
-Damadın zeki, çevik ve psikopat olanı tercih edilmemelidir!

Yazıyı bağlarken, Saraydan yukarıdaki İngilizce cümlenin tercümesi geldi!
Yayınlıyor ve bu cümleyi göndereni en kalbi duygularımla kınıyorum.
*(Haydi Beraat, Sen de yapabilirsin. Kurtar bizi!)

Sağlık ve başarılar dilerim.

18 Nisan 2025

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı

ORTA PARMAK

Öğretmen sınıfa; “Ne oluyor? Hergün aynı parmakları görüyorum” der!
Alican, Öğretmenim, der ve değişiklik olsun diye orta parmağını kaldırır!
Tabii ki sınıftan atılır…

Demokratik toplumlarda, toplumsal yaşamı düzenleyen temel kanun olan anayasada her şey açıkça anlatılıp, yemek tarifi gibi yazılmaz.
Kanun koyucu sadece kuralları yazar. Gerisi o toplumun demokrasi ahlakına kalmıştır. Ya uyar ve çağdaş dünyada yerini alır, ya uymaz ve hem sonucuna katlanır hem de üçüncü dünya ülkeleri arasına atılır.
Tıpkı Alican’ın sınıftan atıldığı gibi…

Niçin hepimiz evimizin daha iyi ve medeni bir semtte olmasını isteriz?
Çocuklarımız ve biz rahat edelim, onlar iyi yetişsin, sağlıklı ve huzurlu bir ortamda büyüsünler diye, değil mi?
Devletler de öyle! Şu ana kadar bulunmuş en iyi rejim olan demokratik rejimin kurallarına uyan devletler “çağdaş ve gelişmiş” mahallede otururlar, bizim gibi kurallara uymayanlar ise gecekondu semtinde!

Örnek verelim;
Anayasamızın 153. Maddesinde; “Anayasa Mahkemesi kararları kesindir” diye yazar.
Kanun koyucu bu maddeye, “Cumhurbaşkanı ben Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum, saygı da duymuyorum” derse veya “Alt mahkeme, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymuyorum” derse, ne yapılacağını Anayasaya yazmaz. Çünkü demokratik ülkelerde Anayasa Mahkemesi seçimine müdahale edilmediği için tüm toplum o mahkemeye güvenir ve kararlarına itirazsız uyar.

Bir tane daha verelim;
Yine Anayasa 153. Maddesi son fıkrasında şu yazar; “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede HEMEN yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişilikleri bağlar!”
Anayasada “Hükümet, Anayasa Mahkemesini Resmî Gazeteye göndermezse, geciktirirse şu yapılır” diye yazmaz. Çünkü demokratik kültür ve demokratik terbiye gereği o karar hemen gönderilip yayınlanmalıdır.

Yapılmazsa, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmazsa ne mi olur?
İşte bu nokta “Tuzun koktuğu, adaletin öldüğü andır.”
Artık o devlet bir “Hukuk Devleti” değildir. O devlet artık “Demokratik Devlet” değildir. Orada “Anayasa İhlal suçu” işlenmiştir. Anayasa iğfal edilmiştir.
O andan itibaren kimsenin mal-can güvenliği kalmamış ve devlet Ortadoğu’nun çadır devletlerinden biri haline gelmiştir…

O devleti yönetenler bundan böyle ne kendi aydınlarından ne devletine vergisini veren vatandaşlarından ne kendi bilim ve sanat insanlarından ne de dünya kamuoyundan saygı görmezler. Alay konusu olurlar.

Bu tarz kafası karışık, fikri gelişimini tamamlayamamış, demokrasiyi hazmedememiş, dürüst olmayan yöneticilerin konuşmaları genelde hamasi nutuklar şeklinde olur!
Örnek mi?
Konuşma genelde şöyle sonuçlanır; “Beraber yürüdük biz bu yollardaaaa!”
Başlamasına böyle başlar ama aşağıda dinleyenler bir müddet sonra homurdanmaya başlar;
“Tamam biz beraber yürüdük ama sen şimdi yanımızda yoksun, sen Karun oldun, biz sefil! Sen toksun biz aç! Beraber ıslandık diyorsun ama biz donumuza kadar ıslandık, yetmedi Polis Tomalarıyla sulandık, sen kapağı saraylara attın! Bu nasıl ortaklık yahu!
Dikkat et, Rabia bir tek orta parmağa dönüşüyor, benden söylemesi…

Sağlık ve başarı dileklerimle

17 Nisan 2025

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı

AL SANA KİNDAR VE DİNDAR NESİL

AKP Genel Başkanı ve CB Erdoğan; “Biz Kindar ve Dindar bir nesil yetiştireceğiz” demişti.
23 yılda yetiştirebildiler mi? Yetiştiremediler! Yetiştiremezler!
Neden biliyor musunuz?

Çünkü, CUMHUR İTTİFAKI denen İBLİSLER topluluğu, Türk Gençlerine
içinde AHLAK olmayan bir din dayatmaya kalktı.
Sözüm ona kendileri örnek Müslümanlar ve DİNDAR insanlardı!

2002 yılında doğan ve Erdoğan yönetiminden başka bir yönetim görmemiş bir genç 23 senede neler gördü hatırlatalım mı?

Sürekli YALAN söyleyen, kendi yandaşlarının Hırsızlıklarını, Ahlaksızlıklarını
örten, montaj kasetlerle rakiplerine İFTİRA atan, kedisine oy veren insanları fakirleştiren, onların hayallerini ve yaşam arzularını çalan bir yönetim gördüler!

Tarikat ve Cemaatlerde yaşanan rezillikleri, çocuk istismarlarını tecavüzleri gördüler. Tarikat Kız yurdunda kız çocuklarının yanarak öldüklerini gördüler.

İblisler İttifakının (AKP-MHP-HÜDA PAR) Türkiye’de Hukuku, adaleti, kardeşliği, huzuru bozduğunu, yaşıtlarının çalışmak ve eğitim için yurtdışına
gittiklerini gördüler.

Profesörlüğü ve Rektörlüğü sahte olan zavallı Milli Eğitim Bakanının, eğitimi
Tarikat ve Cemaatlere bıraktığı, kaçak kurslardaki çocukların yaşlarının 4-6 yaşa kadar indiğini gördüler…

Gençler bunları görünce, çareyi Anayasal Hakları olan toplantı ve yürüyüş haklarını kullanmaya başladılar. Önce Üniversite Öğrencileri, sonra Lise Öğrencileri direnişe başladılar. Yakında Ana Okulu Öğrencileri yürüyüşe başlarsa, hiç şaşırmamak gerek…

Gençler bir de, DEM denen PKK’nın siyasi kanadını da çok iyi tanıdılar!
DEM’ciler, CHP Otobüsünün üstünde “Kent Uzlaşı” denen anlaşmayı destekleyen konuşmalar yaptılar.
Seçimlerde, CHP sayesinde Belediye Başkanlıkları, Belediye Meclis Üyeliklerini kaptılar, “Kent Uzlaşısının” tarafı olan CHP’li Belediye Başkanları ve Meclis Üyeleri tutuklanırken, DEM’liler dönüp Saray ile işbirliğine gittiler.

İtalya’da, Bebek Katili Öcalan’ın Haziran sonunda FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜNÜ
kazanacağını yani serbest kalacağını söylüyorlar, ama aynı DEM’ciler,
suçsuz yere zindana atılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları için tek kelime etmiyorlar! Neden? Saray kızmasın diye!
Umarım DEM’ci bölücülerin bu tavrı CHP Yöneticilerinin akıllarını başlarına getirir.

Yazıyı Ankara Valisinin kırdığı büyük pot ile bağlayalım.
Anayasa Mahkemesi verdiği bir kararda; Polislerin Ankara’daki bir olayda, yetki aşımında bulundukları için, “Hak İhlali” kararı verdi ve Polislerin cezalandırılmasını istedi.

Ankara Valisi, AYM’nin bu kararını tanımadığını, polislerin yargılanmayacağını açıkladı! İçişleri Bakanından, Cumhurbaşkanından tek ses çıkmadı… Ne Hukuk Devleti imiş be!

Sağlık ve başarı dileklerimle

16 Nisan 2025

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
SAĞIR PAŞA
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Bizi Takip Edin