2002 Kasım ayında, AKP Genel Seçimi kazanıp tek başına iktidar olduğunda, Yargı Kararı ile “Siyasi Yasaklı” konumuna düşen Erdoğan, Milletvekili seçilememişti. AKP Hükümetini Abdullah Gül kurmuş ve Başbakan olmuştu.
Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması için, Anayasa değişikliği dahil geniş bir uzlaşma gerekliydi. ABD tarihinde ilk kez, seçilmemiş bir parti Genel Başkanı, ABD Başkanı tarafından kabul edildi! (ABD’deki Yahudi kuruluşlarının büyük destekleriyle)
AKP Genel Başkanı, Oval Ofiste Başbakanlığı, ABD Başkanından aldı.
Karşılığında çok önemli bir konuda SÖZ verdi.
ABD Başkanının Oval Ofisinde yapılan her konuşma kaydedilir.
Bunun üstüne, daha sonra AKP Genel Başkanının, yakınlarının, bazı Bakanlarının Türkiye dışındaki para-mal- yatırım-Gayrimenkulleri tespit edildi, ve AKP’ye bu liste el altından gönderildi. Tüm bu gelişmelerin uluslararası siyasetteki anlamı “Rehin alınmak” olarak algılanır.
AKP’den alınan söz, 4 ülkeden koparılacak parçalarla, İkinci İSRAİL olarak görev yapacak Kürt Devletinin kurulmasına yol vermek sözüydü!
Nitekim, Barzani yönetimindeki Kürt Devletinin birinci parçasının kurulmasında AKP büyük rol oynadı. Bölgeye ucuz elektrik vermekten, kaçak petrolün satılmasına, altyapı yatırımlarının, bölgenin imar ve inşasına kadar her türlü destek AKP tarafından Türk Devletine ödettirildi.
İkinci parça için AKP, Türk Devletinin yararlarının aksine, ne yapılması gerekiyorsa onu, düşman bir yönetim gibi yaptı!
Fakat AKP, ABD-İSRAİL-İNGİLTERE’YE verdiği sözleri şimdilik yerine getiremedi! Beraberce irdeleyelim;
2013-2015 1. Çözüm Süreci
AKP, Öcalan ile görüştü. “Gerekirse Baldıran Zehiri İçeriz” dendi. “Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını göreceğiz” dendi.
Sonuç; Tam bir başarısızlık.
Peki MHP bu arada ne yaptı? Sürece şiddetle karşı çıktı. İhanet olarak niteledi!
Ekim 2014 Kobani Olayları ve Rojava-Suriye;
PYD/YPG’nin IŞİD’e karşı mücadelesinde aktif rol aldığı bu dönemde Türkiye sınırlarını açtı. HDP’nin çağrılarıyla çatışma şiddetlendi.
Sonuç; Tam bir başarısızlık.
MHP, Suriye’deki Kürt yapılanmasına her zaman ki gibi karşı çıktı.
Şubat 2015 Dolmabahçe Mutabakatı;
AKP ve HDP Yetkilileri, Öcalan’ın “Silah Bırakma” çağrısını okudular. Erdoğan “İzleme Komitesi” fikrine karşı çıktı ve süreç tıkandı.
Sonuç; Tam bir başarısızlık.
MHP, Dolmabahçe Mutabakatının bir ÇÖZÜLME planı olduğunu söyledi.
Temmuz 2015 1. Çözüm Sürecinin sona ermesi;
PKK’nın saldırıları sonrası süreç resmen bitti. Terörle mücadelede kararlılık politikasına geri dönüldü.
Sonuç; Tam bir başarısızlık.
MHP, Sert Güvenlikçi politikalara geçişi DESTEKLEDİ.
2016 Fırat Kalkanı Harekatı!
2018 Zeytin Dalı Harekatı!
2019 Barış Pınarı Harekatı!
2023 Seçim Kampanyası öncesi, TERÖRLE MÜCADELEDEN asla taviz verilmeyeceği kamuoyuna söylendi.
Ekim 2024 MHP Genel Başkanı; Teröristbaşı tecridi kaldırılsın gelsin TBMM’de DEM Parti Grubunda konuşsun, örgütü lağvettiğini haykırsın. PKK silah bırakırsa umut hakkından yararlansın, serbest kalsın, dedi…
Bu politikanın, Türk Devletinin bir politikası olmadığı, tamamen YALAN bir
ABD-İSRAİL politikası olduğu görüldü. Türk Milleti bunu gördü ve İmralı ziyaretini %90’lık bir oy oranıyla reddetti. Türk Milleti bir de AKP ve MHP’NİN
ABD-İSRAİL tarafından REHİN alınmış partiler olduğunu da gördü…
TÜRK MİLLETİ tarafından İkinci İHANET süreci olarak görülen bu ÖCALAN-BAHÇELİ-ERDOĞAN rezaleti de başarılı olamayacak ve tarihteki ihanetler sayfasında yerini alacaktır…
Sağlık ve başarı dileklerimle
28 Kasım 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
YARGIÇLARIN YARIM DEVLETİ
Fatih Altaylı’nın dün mahkemesi görüldü. Mahkeme Altaylı’yı tahliye etmedi ve tekrar Cezaevine gönderdi. Bu karar, başta Barolar Birliği Başkanı ve Uzman Hukukçular tarafından çok eleştirildi.
Türkiye’de AKP-MHP-Hüda Par- DEM ortaklığı, Cani Öcalan’ı “Umut Hakkından” yararlandırıp, serbest bırakmak, Cezaevlerinde HÜKÜMLÜ 9 Bin PKK’lıyı serbest bırakmak için son hızla çalışırken, saçma-sapan “Cumhurbaşkanını TEHDİT” gerekçesiyle bir gazeteciyi serbest bırakmayarak orada Hukuk Devletinin ruhuna Fatiha okumuş oldu.
-Türkiye’de 14 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu ile, Yargıçların YANLIŞ KARARLARINDAN dolayı doğrudan kendilerine rücu edilmesi (Tazminatın doğrudan Hakimden alınması) kaldırıldı. Artık, Vatandaş yanlış karardan dolayı, tazminat davasını, Hakimlere değil, doğrudan DEVLETE açabilecektir.
AKP bunu neden yaptı?
Kendi atadığı Yargıçlara istediği kararları verdirebilmek için yaptı.
(Korkma, arkanda devlet var. Nasılsa artık sana tazminat dava açılamaz. Yeter ki benim istediğim kararı ver!)
AKP sadece YARGI üzerinden mi sisteme saldırdı? Elbette değil!
-AKP, Türk Devletinin mihenk taşı olan DPT’yi (Devlet Planlama Teşkilatını)
2011 yılında KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile kapattı!
-AKP, Hesap Uzmanları Kurulu ve Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulunu
10 Temmuz 2011 tarihinde yayımlanan 646 sayılı KHK ile KALDIRDI.
-AKP, Sayıştay Raporlarının Savcılıklara verilmemesi için yeni Sayıştay
Kanunu olan 6085 Sayılı Yasayı 19 Aralık 2010 da yürürlüğe koydu.
Bu yasayla birlikte, Sayıştay denetimlerinde suç unsuruna rastlanması halinde, bu raporların Savcılıklara gönderilmesini öngören hükümler, yeni kanunda kaldırılmıştır.
Aziz Türk Milleti;
Halk dilinde buna “Taşları bağlayıp, köpekleri serbest bırakmak” denir.
Aynen mahalledeki Karakolu kapatıp yerine onlarca kumarhane-randevu evi açılmasına izin vermek gibi…
Sorarım size; Denetlenmekten, araştırılmaktan HIRSIZDAN başka kim korkar? Eh iktidar denetlemeyi kaldırırsa meydan kime kalır? HIRSIZA…
CHP, Devlet Yönetimini bilen kadrolarını partisinden atıp, yerine etnisite üzerinden siyaset yapan, paragöz kasaba politikacılarını koyunca, resmin tamamını göremedi. AKP, dilim politikasıyla, CHP’nin gözü önünde sitemi değiştirmede çok yol aldı.
CHP, sadece aşağıdaki konuda gerçekleri Türk Milletine anlatabilseydi, veya bizler gibi deneyimli siyasetçilere kendi televizyonlarında yer verseydi, AKP bugün sıkıntıdan kıvranıyor olurdu. Devlet Adamları yerine, medya maymunlarını tercih ettiler.
Konu şu; Türk Devletinin çok önemli iki kurumu; Sayıştay ve YSK (Yüksek Seçim Kurulu) Bu iki kurumda olabilecek, rutin dışı ve yasa dışı oynamalar, ülkenin kaderini değiştirecek güçtedir.
Örneğin; Mühürsüz Zarf ve Oyların geçerli sayılması, ve Kamu Kurumlarında yapılan ve raporlanan yolsuzlukların Savcılara verilmemesi!
Bu iki güzide kurumumuzun başında kimler var?
YSK Başkanı; Ahmet YENER.
Sayıştay Bşk; Metin YENER.
İyi ki Yener Biraderler var. Ya olmasalardı? Yanmıştık…
Sağlık ve başarı dileklerimle
27 Kasım 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
















