6’lı İttifakın Siyaset Stratejist’i Davutoğlu; “Ortak Cumhurbaşkanı adayı kim olursa olsun, Türkiye’yi 6 Genel Başkanın ortak iradesi yönetecektir”, dedi!
Yani, seçilmesi için en az %50+1 oy alması gereken Cumhurbaşkanı “Süs Biberi” gibi oturacak, %1’in altında oy alacak Davutoğlu, ahkam kesecek!
Eh seçim kazanılınca madem 6 tane patronumuz olacak, nasıl yönetecekler ona bakalım. Mesela dedik yani!
Kılıçdaroğlu; Sayın Genel Başkanlar, bildiğiniz gibi Milli Andımızın okunması Danıştay’ca serbest bırakıldı. Benim de bu konuda “Okunacak” diye sözüm var, ne dersiniz?
Davutoğlu; Ben 2012 yılından beri Ulus Devlete ve Üniter Yapıya karşı olduğumu söylüyorum. Ayrıca sizin Canan da böyle düşünüyor. Irkçılığı çağrıştıran böyle faşist bir söyleme da karşıyım. Okunacaksa da neden sadece Türkçe okunacak? Herkes kendi anadilinde okusun?
Kılıçdaroğlu, şaşkınlık içinde diğer Genel Başkanlara baktı. Akşener “Okunsun” dedi. Babacan ve Karamollaoğlu; “Sayın Davutoğlu gibi düşünüyoruz” deyince, ittifak olmadığı için, Kemal Bey önerisini geri çekti!
Kılıçdaroğlu; Gündemin ikinci maddesi, sığınmacıların ülkelerine acilen gönderilmesi meselesi! Sayın Genel Başkanlar, bu konuda “Davul-Zurna ile göndereceğiz” sözüm var. Ne düşünürsünüz?
Ha, unuttum arkadaşlar. Davulların parasını İmamoğlu, Zurnalarınkini de Yavaş verecek! Yavaş yavaş değil, traka peşin verecek. Buyrun!
Babacan; Efendim, hep göndermekten, kapatmaktan söz ediyoruz.
Biz yasakçı mıyız? Sayın Davutoğlu, bu sığınmacıları Türkiye’ye getirmek için
az mı uğraştı? Müslüman çocuklar bunlar, bence kalsınlar!
Kılıçdaroğlu, şok olmuş bir halde diğerlerine baktı;
Karamollaoğlu; Nas; Ensar-Muhacir diyor, kalsınlar efendim.
Akşener; Bugün için yarısı gitsin diyorum, yarın ne derim inanın bende bilmiyorum! Zevzeklik yapmak istemiyorum. Hocaefendi ne der acaba?
Uysal; Kalsınlar efendim. Taşkınlık yaparlarsa İçişleri Bakanımız Enginyurt gerekeni yapar, yani!
Kılıçdaroğlu; Üçüncü madde ekonomi! Biz Sosyal Demokrat bir partiyiz.
Yıllardır uygulanan Neo-Liberal ekonomik politikalar bizi bitirdi. Kıçımızda don, ayağımızda pantolon kalmadı.
DOĞRU Parti’nin “Kamu Ağırlıklı Planlı Kalkınma ve Karma Ekonomik Modeli” var. Bence uygun, böylece Sosyal Adaleti de gerçekleştirmiş oluruz!
Babacan; Efendim kabahat Neo-Liberal modelde değil, uygulayıcılarda!
Biz yönetimdeyken çok güzel uygulamıştık. Gerçi borcumuz üç misli artmıştı ama o kadar da olacak. Hem İngiliz Bankerler, bizi destekleme sözü verdiler. Adamlara mahcup oluruz yani. Ekonominin bir güven meselesi olduğunu siz de bilirsiniz! Ayrıca İngiltere Bankerleri nezdinde çok itibarı olan eski Bakanımız Mr. Shimshek (Şimşek) de bizim gibi düşünüyor!
Kılıçdaroğlu; (İçinden, ulan nasıl bir tezgaha düştük be!) Evet, sizler?
Karamollaoğlu; Efendim ben İngiltere’de okudum. Yabancıları küstürmeyelim!
Akşener; Valla ben anlamam, esnafın yüzü gülsün o bana yeter!
Uysal; Her şeyi bana sormayın abilerim, ablam! Aldığım oy belli. Siz karar verin ben uyarım!
Kılıçdaroğlu; Dördüncü ve sonuncu maddeye geldik. ABD ile yapılan görüşmeler sonucu, uzun yıllardır ABD’de bulunan ve sekerat-ı mevt halindeki Fethullah Hoca’yı bize verecekler. Bence madem 10 Milyon Sığınmacı kalıyor, varsın Hocaefendi de gelsin. Bizde de sevenleri oldukça fazla!
Ama gelişini abartmamak gerek diye düşünüyorum.
Akşener; Sayın Genel Başkanlar, bu konuda diyeceklerimiz var. Benim Genel Başkan Yardımcım üstelik koskoca profesör Bahadır Erdem’in bu konuda tivitleri var. Diyor ki; “Hocaefendi’nin gelişi muazzam olmalı! Humeyni’nin Tahran’a gelişinden dört-beş misli kalabalık olmalı. Konvoy İzmit’ten başlasın!” Adamı kırmayalım lütfen!
Uysal; Tamam ama benim de “Türkiye’nin Said-i Nursi gibi bir öndere ihtiyacı var” diye Yeni Asya Gazetesinde çıkan beyanatım var. Ona da bir Milli Anma günü yapılsın!
Kılıçdaroğlu; Sayın Genel Başkanlar, büyük bir anlayış içinde geçen toplantımızı sonlandırıyorum. İzniniz olursa basına dağıtılacak bildiride, sadece bir defa Atatürk demek isterim. Biliyorsunuz, Sayın Karamollaoğlu ve Davutoğlu’nun talebi üzerine geçen haftaki Cuma Hutbesinde de, onun adından bahsettirmedik. Şimdi bir defa söyleyelim de, zavallı Atatürkçüler alınmasınlar…
Not; Erdoğan, Türk Milleti için “Çürük-Sürtük” dedi diye üzülmeyin!
Çünkü bir kabın içinde ne varsa, dışarı o sızar. O kapta Çürük-Sürtük varsa, dışarı sızan da odur! Aklı başında hiçbir kimse, bu sözleri kendi milleti için söylemez!
Erdoğan sağlıklı düşünemiyor! Kendisi hastadır!
Esas felaket, Türk Milletinin başında bir dakika daha durmasıdır.
Uzmanlardan oluşan bir heyet tarafından muayene edilirse, DOĞRU meydana çıkar…
Sağlık ve başarılar dileğiyle
Rifat Serdaroğlu / 02 Haziran 2022
Yorumlar kapalı.