Mustafa Kemal, Ankara’da Millet Meclisi açıldıktan hemen sonra, daha hükümet kurulmadan, Lenin’e Anadolu’daki ulusal güçlerin “emperyalist güçlere karşı, devrimci Rusya ile ortak amaç güttüğünü” bildirmek için bir mesaj gönderir. Bu mektup, doğmakta olan yeni Türkiye ile Sovyet Rusya arasındaki ilk resmî ilişkilerin başlangıcı olmuştur.
Cevap gecikmez. Sovyetler, savaşan Türk ulusuna el uzatmıştır:
“Sovyet hükümeti, her ulusun kendi kaderini kendisinin tayin etmesi gerektiği yolundaki ilkelerine bağlı olarak Türk ulusunun başarı için giriştiği kahramanca savaşı büyük bir ilgi ile izlemektedir. Sovyet hükümeti ayrıca Türkiye için ağır olan bu günlerde Türk ve Rus ulusları arasında sağlam bir dostluğun kurulması için atılan temellerden mutluluk duymaktadır.”
Bu cevap, Ankara hükümetinin ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın Sovyetlerce desteklendiğinin en açık kanıtı olmaktadır. Bu yanıt, halk arasında güçlü bir coşkuya yol açmış ve güven doğurmuştur. Vladimir İliç Lenin’in bu mesajının Millet Meclisinde okunması büyük bir alkış fırtınasının kopmasına sebep olmuştur.
1920 yılının Mayısında Ankara, Moskova’ya özel bir kurul gönderdi. Bu kurulun görevi, Sovyetler Birliği ile ilişkiler kurmak ve Ulusal Kurtuluş Savaşı için yardım istemekti. Düzenli olmayan ulaşım dolayısıyla delegelerin gezisi aylarca sürdü ve delegeler ancak Temmuzda Moskova’ya varabildiler. Kurul, Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin ve birkaç gün sonra da Lenin tarafından kabul edildi. Hemen bir iş birliği anlaşması imzalandı. İkinci bir Ankara delegasyonu iki devlet arasında diplomatik ilişkileri kuran anlaşmayı yaptı. Böylece dünyada Ankara’yı tanıyan ilk devlet Sovyet Rusya oldu. Ardından Sovyet Rusya’nın, Ankara hükümetine silah, mermi, altın yardımı yapması ve gerektiğinde onunla ortak davranışta bulunmasına karar verildi.
Anlaşmanın ardından Anadolu’ya karadan ve denizden silah ve mermi akmaya başladı. Anlaşma listesinde şunlar bulunmaktadır:
— Ulusal Kurtuluş Savaşı sürdükçe yılda on milyon altın ruble, yüz bin tüfek, üç yüz makineli tüfek, her makineli için yüz biner mermi, mermileriyle altmış obüs topu, yüz bin piyade tüfeğine yetecek mermi, beş uçaksavar bataryası, beş bin süngü, gerekli elbise ve donatım, radyo…
Bunun dışında Azerbaycan Cumhuriyeti de gaz ve benzin veriyordu.
İmparatorluğun teslim anlaşmasını imzaladığı sırada Sinop Limanı’ndan kaçan üç savaş gemisi de bir Rus limanına sığınmıştı. Lenin’in buyruğu ile bunlar silahlandırılarak Anadolu’daki ulusal güçlere gönderildi.
Rus Devrimi’nin önderi, Türk halkının savaşını büyük bir özenle izliyor ve Mustafa Kemal’i takdir ediyordu. Lenin, ilk Sovyet elçisi Aralov’u Ankara’ya gitmeden önce yanına çağırarak buyruklarını verdi:
“Çok doğaldır ki Mustafa Kemal sosyalist değil. Ama her şey onun iyi bir organizatör ve akıllı bir önder olduğunu gösteriyor. Onun hareketi bir millî burjuva devrimidir. Bizim sosyalist devrimimizin anlamını kavrayan akıllı bir devlet adamı o; Sovyet Rusya’ya karşı tutumu da olumlu. Mustafa Kemal, işgalcilere karşı bir Ulusal Kurtuluş Savaşı veriyor. Onun emperyalistlerin burnunu kıracağına, sultanı ve onun hırsız şebekesini yok edeceğine güveniyorum. Halk da ona inanmakta. Ona yardım etmemiz gerek, bu aynı zamanda Türk halkına yardım etmek demektir. İşte sizin göreviniz bu. Türk hükümetine ve Türk ulusuna saygı gösteriniz. Mağrur olmayınız. Onların da işlerine karışmayınız…”
Bu dönemde emperyalist ülkeler, İstanbul hükümetine Sevr Antlaşması’nın hükümlerini yüklemekteydiler.
Sevr Antlaşması ve Lloyd George’un düşleri, doğuşundan iki yıl sonra Mustafa Kemal’in ezici yumrukları altında çökecektir. Nereden nereye ve bugüne.
Prof. Dr. Duran Bülbül
















