Bilimsel sosyalizm, her durumda olgulara bakmayı, maddeci olmayı öğretti. Alfabenin ilk şartıydı bu.
Her şey, hem kendi içinde, hem diğer şeylerle, hem etkileşim, hem mücadele içindeydi.
Bir nesnenin, bir olayın, bir düşüncenin, yani bir şeyin, birden fazla yüzü vardı. Her şeyin zıttı değil, zıtları vardı.
Bu da ikinci kuraldı.
Dahası, her şey hareket halindeydi, hiç bir şey sabit değildi. Doğanın hareket yasasına örnek olsun diye de Heraklitos’un, “aynı derede iki kere yıkanılmaz” sözü hatırlatılırdı.
Bütün bu sebeplerle, gerçeğin tamamına yaklaşabilmek için, çoklu bakmak lazımdı.
Bugün esas olan, yarın ikincil duruma düşebilir, bugün ikincil olan, yarın esas olabilirdi.
Esasa sarılmak, ama diğer yanları da görmek, yok saymamak gerekiyordu.
İkincil yanların açacağı sonuçlara karşı da hazırlıklı olmak, gardı sağlam tutmak lazımdı.
Sadece sosyalistlerin değil, Atatürkçülerin de yaşam felsefesiydi bu.
Ne diyordu Atatürk;
“Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı”.
Bu hatırlatmalar ne için?
Ne yazık ki, olaylara “ya herro, ya merro” şeklinde bakmalar epeyce arttı.
Ya toptan iyidir, ya da toptan tu kaka, kötü.
Siyasal gelişmeler için de söyleyebiliriz bunu, bilim, teknoloji ve sanat için de.
Böyle yaklaşılıyor artık her duruma.
Metafizikle beslenmiş biri için bu yaklaşım şaşırtıcı olmaz.
Ya aydınlanma yaşamışsa o kişi, hele de sosyalistse?
Uç bir örnekle bilimi düşünelim örneğin;
Maddenin köklerine inen, atomu parçalayan da bilimdi, atomdan nükleer silah üretip, Hiroşima’da 350 bin kişiyi öldüren de…
İkisi de bilim…
Ya teknoloji?
Tarım makinesi ile tarımda, robotla sanayide devrim yapan, üretim patlamasına yol açan da teknoloji idi, üretim devrimi ile emeği ucuzlatan, işçinin çoğunu sokağa atan da…
Yapay zekâ için de aynı şey söylenebilir.
“Sınıfsız toplumun ayak sesleri” diye yorumlamak mümkün müdür?
Evet mümkün.
Ancak, milyonlarca işçinin işini yitirmesine, aç kalmasına da yol açmaktadır, kötü emellerde yıkıcı silah da olması da mümkündür.
Öte yandan sınıfsız toplum da kapı eşiğinin ötesi kadar yakın değil.
O halde, sınıfsız topluma giden yolda işleri daha da hızlandırıyor olması, yol açacağı yeni sorunlar hakkındaki uyarılara kulak tıkamayı gerektirir mi?
Gerektirmemeli.
Ama uyarıları duymayan, hatta bastıran tutumlar gördük.
Sonuç olarak, olaylara çoklu bakmayı kılavuz edinen sosyalistlerin ve Kemalistlerin, bu ilkeyi terk ederek gelişmelere karşı “ya herro ya merro” diye yaklaşmaları, kanımca maddecilerin sorunlarından biridir.
Sosyalist harekete giriş sırasında öğretilen teorileri, bisiklete binme hafızası gibi kabul ederek, sonraki süreçlerde tekrar ele almaya değer bulmamak, önemli hatalardandı.
Oysa tarihsel materyalist teori ve diyalektik yaklaşım, her durumda, her olayda tekrar tekrar güncellenecek kılavuzlardır.
Bugünlerde pusulayı yeniden güncellemek, bilinçleri tazelemek gerek…
Mehmet Akkaya