Bu yazıyı, Çayırhan’da madene inen, yeraltına kapanan 500 madenciyi selamlamak için yazıyorum.
Aylardır mücadele eden Çayırhan’ın Termik Santral ve Linyit işçilerini selamlamak için yazıyorum.
Vatanın bir kalesi daha satılmasın diye çaba gösteren Türkiye Maden-İş ve Tes-İş yöneticilerini selamlamak için yazıyorum.
Türkiye seslerini duyuyor. Milletimiz yanlarında.
NASIL BİR YER?
Çayırhan beldesi, Sarıyar barajının yapımı ile su altında kalan Çayırhan, Sarılar ve Yardibi köyleri birleştirilerek 1958’de kuruluyor. 1976’da temeli atılan termik santralle, Cumhuriyetin kamu eliyle yarattığı kentler listesine giriyor.
1976’da beldeye dönüşüyor, belediyelik oluyor.
“Çocuklara sevgi sokağı”, “Çiçek sokağı” gibi isimleri olan sokakları, bahçeli evleri, planlı kent mimarisi, işletmenin ve işçi lojmanlarının yarattığı emekçi kültürü, kütüphanesi ile cumhuriyetin kazandırdığı örnek kentlerden.
“Gökdelen” denilen çok katlı işçi misafirhanesi, ailelerin etkinlikler yapabildiği lokaller, gökdelenin tepesinde Çayırhan ovasına hakim ucuz lokanta… Beypazarı-Nallıhan hattında bir inci yani.
2000 yılında Park Termik’e devrin tamamlanmasının ardından Turgay Ciner’in gökdelenin tepesindeki lokantadan Çayırhan ovasına ve kente imrenerek baktığı, “bütün buralar benim mi şimdi” diye gülümsediği anlatılır.
İlk özelleştirme yıllarında nüfusu 6.000 olan Çayırhan, bugün 8.000 olmasına rağmen, Bütünşehir Yasası ile mahalle yapılıyor, belediye olanağı elinden alınıyor.
NASIL BAŞLADI?
Atatürk “Her fabrika bir kaledir” diyor ya! Bazı kaleler kimi özellikleriyle öne çıkarlar. İşte bunlardan biri, 2000 yılında sayılan Çayırhan Termik santrali ve Linyit İşletmesi, 22 yıldan sonra bir kez daha satılıyor.
Erbakan-Çiller Hükümeti Nisan 1997’de, 12 adet termik santrali satışa çıkarıyor. Satış, “işletme haklarının devredilmesi” şeklinde olacaktır. Bunlardan biri de Çayırhan Termik Santrali ve Linyit sahasıdır.
3 yıla yakın süren özelleştirme sürecinin sonunda, 30 Haziran 2000 tarihinde Ecevit-Bahçeli-Yılmaz Hükümeti döneminde ihale sonuçlanıyor, Turgay Ciner’in Ciner Grubuna ait Park Termik Elektrik Sanayii ve Ticaret A.Ş’ye 20 yıllığına devrediliyor.
Santral ve linyit işletmesi oldukça önemliydi.
NEDEN ÖNEMLİ?
- Kamu olanaklarıyla hizmette giren işletmelerdi.
- Enerji ve maden stratejik stratejiktir. Kamu eliyle işletilmeleri şarttır. Bu nedenle önemlidirler.
- Orta Anadolu’da Cumhuriyetin yarattığı bir sanayi merkezi idi.
- Ankara bozkırında kamu öğretisini, cumhuriyet kültürünü yayan karargâhtı.
- 2000’i aşkın işçiye birinci elden iş olanağı sağlanıyordu.
- Nakliyecisi, esnafı, küçük ve orta ölçeli yan sanayisi, köylüsü ile bölge ekonomisi için kalkınma üssüydü.
- İşletmelerin satılması, cumhuriyetin yarattığı birikim köreltilmesi ya da yok edilmesiydi.
- Satılması söz konusu olan linyit havzası, 104.209 hektar büyüklüğündedir.
- Yeraltında çıkarılmayı bekleyen daha 299.8 milyon ton kömür söz konusudur.
- Yılda yaklaşık 5 milyon ton kömür üretilmektedir. Saptanan yeraltındaki miktar ise santralin 60 yıllık ihtiyacını karşılamaya yetecek kadardır.
- Termik santral 620 MW kurulu gücündedir. Halen yılda 4. 4.030 GWh elektrik üretmektedir.
- 1987’de üretime başlayan santral, 2000 yılına kadar tamamen devlet olanakları ile işletilmiştir.
ÇAYIRHAN’I “CİNER’E USULSÜZ VERMİŞLER”
Daha da vahimi, 2000 yılındaki satış, usule uygun da olmamıştır.
Hürriyet Gazetesi 21 Ağustos 2003 tarihli haberinde “Ciner’e usulsüz vermişler” başlığını kullanmaktadır. O tarihte Turgay Ciner, Sabah gazetesinin de sahibidir. Haberden bir bölüm şöyle;
“TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, Çayırhan Termik Santralı’nın ‘‘işletme devir hakkının’’ Sabah’ın patronu Turgay Ciner’in şirketi Park Holding’e devrinde usulsüzlük olduğunu belirledi.
Ciner’in sağ kolu Erhan Aygün, Çayırhan Termik Santralı ihalesi sürecinde TEAŞ Genel Müdürü Muzaffer Selvi ile Yardımcısı Ünal Peker’e toplam 130 bin dolar rüşvet vermekten hüküm giymişti. Bu olayın ardından şimdi de Ciner’in şirketi Park Holding bünyesindeki Park Termik Elektrik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin, Çayırhan Termik Santralı’nın devrini almasında usulsüzlük olduğu da ortaya çıktı.
Santralın Ciner’in şirketine devrindeki usulsüzlük Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu raporunun ‘‘792. sayfasında’’ şöyle anlatılıyor:
“23 Haziran 2000 tarihinde imzalanan devir sözleşmesi, daha sonra yokluğu Ankara 7. İdare Mahkemesi tarafından saptanan 20 Haziran 2000 tarihli TEAŞ Yönetim Kurulu kararına dayandırılmıştır.
TEAŞ Ana Statüsünün 7. maddesinin 3. bendinde ‘Yönetim Kurulu üye tam sayısının salt çoğunluğu olan en az 4 üye ile toplanır ve kararlarını üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alır. Ancak yönetim kurulunun üye tam sayısı ile toplanması halinde oylarda eşitlik olursa başkanın bulunduğu taraf salt çoğunluğu sağlamış sayılır’ denilmektedir.
Bu hüküm uyarınca yukarıda anılan toplantının enaz 4 üyenin katılımı ile gerçekleştirilerek, kararın da yönetim kurulunun salt çoğunluğu olan 4 üyenin olumlu oyu ile alınması gerekirken 3 üye ile toplanmak ve karar almak suretiyle TEAŞ Ana Statüsü’ne aykırı hareket edilmiştir.
Bu karar aleyhine açılan davada Ankara 7. İdari Mahkemesi 25 Mart 2002 tarih, 2001/675 esas ve 2002/267 sayılı kararla dava konusu işlemin yok olduğuna karar vermiştir. Dava temyiz aşamasındadır.
Çayırhan Termik Santralı, yok sayılan bu TEAŞ Yönetim Kurulu kararına dayanılarak, gerekli izin ve ruhsatlar alınmadan görevli şirkete (Park Termik Elektrik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi) devredilmiştir.”
1997-2000 ARASI BÜYÜK MÜCADELE
Satış, basın savaşlarına da konu olacak gürültülerle gerçekleşti.
O yıllarda Ankara’da İşçi Partisi yöneticilerinden biri olarak, bu özelleştirmeye karşı destansı bir mücadelenin içinde olmuştum.
Özelleştirme vatana ihanetti.
Santralin ve madenin satılması vatanın satılmasıydı.
Cumhuriyetin önemli bir kamu işletmesi haraç mezat elden çıkarılacak, işçiler işsiz kalacak, bölge ekonomisi tahrip olacaktı.
Özelleştirmeye karşı çıkmak, işçinin, esnafın, gencin, herkesin, her partinin, sendikanın görevi idi.
Santral ve maden işçilerinin bir kısmı Çayırhan’da oturuyor, bir kısmı da Nallıhan ve Beypazarı’nda ikamet ediyordu. Her yerde canlar yanacaktı.
Nallıhan, Çayırhan ve Beypazarı’nda on binlerce bildiri dağıtıldı.
Pankartlar asıldı, duvar yazılamaları yapıldı.
Evlerde toplantılar yapıldı.
Kahvelerde toplantılar yapıldı.
Büyük ilgi gösteriyordu işçi. Kahve toplantıları hıncahınç oluyordu.
Esnaftan büyük sevgi görüyorduk.
Oysa ne Beypazarı ve Nallıhan’da, ne de Çayırhan’da İşçi Partisi’nin örgütleri yoktu. Sempati duyan birkaç arkadaş vardı sadece.
Bölgede MHP güçlü idi. Beypazarı, Nallıhan ve Çayırhan’da belediye başkanları MHP’li idi. Ama hem partilerinin, hem belediyelerin sessizliği, isyan ettiriyordu taraftarlarını.
Kısa sürede İşçi Partisi’ne yüzlerce denebilecek kadar üye oldu. Birkaç ay geçmeden hem Beypazarı’nda, hem de Nallıhan’da ve Çayırhan’da, Partinin yerel örgütleri kuruldu, binaları tutuldu, açılışları yapıldı. Kurucuların tamamı işçi idi. MHP’den, DYP’den, CHP’den, ANAP’tan istifa edip geliyorlardı.
Aylar, aylar boyu işçi rüzgârı, daha doğrusu İşçi Partisi rüzgârı esti bölgede.
Ancak o tarihteki meslek örgütlerinin, diğer partilerin ve belediyelerin suskunluğu yüzünden, sonuçta özelleştirme engellenemedi. Bölgeye kâbus çöktü. O gün bugündür bölge insanının yüzü pek gülmez.
ÇAYIRHAN’DA NERELER, NASIL SATILIYOR?
Bugün, devredilmiş işletme hakkı süresi bittiği için 2020 yılında kamuya iade edilen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit Madenini, AKP iktidarı yeniden satışa çıkarıyor. Hem de bu kez satılan, işletme hakkı da değil.
- Termik Santralinin taşınmazlarını ve taşınırlarını mülkiyeti ile satıyorlar.
- Linyit İşletmesinin taşınmazlarını ve taşınırlarını mülkiyeti ile satıyorlar.
- EÜAŞ’a ait 23405 ve 30963 numaralı ruhsatları ve bu ruhsatların kapsadığı maden sahalarını satıyorlar.
- Termik santrali “Varlık Satışı” yoluyla, maden işletme ruhsatlarını ise, “işletme hakkının devri” yoluyla satıyorlar.
- Uluköy ve Karaköy mahallelerindeki taşınmazları satıyorlar.
- Çayırhan’ın üçte ikisini, arsa ve arazileri satıyorlar.
- İşçinin 800 lojmanını satıyorlar.
- Sözleşme, büyük bir kıyımını da amaçlıyor.
- Son teklif verme süresi 4 Aralık 2024. Satışı 31 Aralık 2025’e kadar bitirmek istiyorlar.
YABANCI ŞİRKETLER BİLE ALABİLECEK
- Kendi ülkelerinde ya da Türkiye’de faaliyet sürdüren yabancı şirketlere de açık olmak üzere satıyorlar.
- İhale bedeli peşin olmaz ise, bedelin yüzde 20’si peşin, gerisi 12 ayda bir ödenmek üzere 72 ayda ödenebilecek. Yani ödeme 6 yıla yayılıyor. “Yağma Hasan’ın böreği” yani.
- Bu satıştan hiçbir şekilde vergi alınmayacak. Resim, harç ve KDV de alınmayacak.
- Şirketlerle gizlilik sözleşmesi imzalatılıyor. Şartnamenin ya da ihale sürecinin sızdırılması suç sayılacak.
ELEKTRİKTE KAMU ÜRETİMİ % 21’E GERİLEYECEK
- Daha 78’de devreye giren maden ve santral, kamunun ileri teknoloji uyguladığı işletmelerdi. 2020’de Ciner holdingden devralındıktan sonra kamu, madene ve santrale yeni yatırımlar yaptı, daha da geliştirdi üretim teknolojisini.
- Senede 100 milyon dolarlık kömür ve elektrik üretimi yapılmaktadır.
- Devlet sadece bu olanağını yitirmeyecek, 6 yıl vadeyle adeta yok pahasına verdiği sektörün eksikliği ile kamunun elektrik üretimi kurulu gücündeki payı yüzde 21’e gerileyecek. Daha 1980 yılında elektrik üretiminde yüzde 100 payı olan devlet, özelleştirmeci iktidarlar sayesinde üretim kapasitesinin yüzde 80’ini hazır yiyicilere ikram etmiş olacak.
İŞÇİ KIYIMI
Türkiye Maden-İş ve Tes-İş sendikaları Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı 31 Ekim 2024 tarihinde Çayırhan’da miting yaptılar. T. Maden-İş Genel Başkanı Nurettin Akçul şöyle dedi; “Bunun adı özelleştirme değil, varlık satışıdır. Ülkemizin geleceğini satmaktır. İhale şartnamesinin içeriğini gizli tutuyorlar. Ancak aldığımız bilgilere göre madencilerin kazanılmış haklarına ilişkin hiçbir madde yok”.
Şartnamenin 17. Maddesi “Çalışanlara İlişkin Hükümler” başlığını taşıyor. Çalışanlarla ilgili planların yer aldığı bu bölüm, sadece memur statüsündeki kamu çalışanlarının başka kurumlara aktarılacağından söz ediyor. Diğer personelin, işçilerin bu kapsama dahil olmadığı belirtiliyor.
Nurettin Akçul, “işçilerin yok sayıldı, büyük bir işçi kıyımı planlanıyor” diyor.
Şartname, ihalenin sonuçlanmasının ardından dört ay içinde 800 lojmanın boşaltılmasını şart koşuyor. 800 işçi ailesinin evi ellerinden alınacak, sokağa atılacaklar.
DIŞA BAĞIMLILIK ARTACAK
TMMOB Maden Mühendisleri Odası 20 Eylül 2024 tarihinde şu uyarıyı yapıyor;[1]
“TKİ tarafından ileri düzey teknoloji ile kurulmuş mekanize sistem sayesinde kamu kaynaklarıyla rahatlıkla üretim yapılabilecek Çayırhan havzasında, 2000 yılında yapılan işletme devri ile kamu, linyit üretiminden çekildi.
Madencilik ve enerjide piyasacı bir anlayış, enerjide ve enerji hammaddelerinin temininde ülkeyi daha da dışa bağımlı bir hale getirecektir.”
OLMAZSA OLMAZLAR
Nurettin Akçul başkan, “Üç gün boyunca madene kapanma olacak. Olumlu bir cevap gelmezse açlık grevi başlayacak” diyor.
Her şart altında yanlarındayız.
Ancak, 35 yıla yakın süredir özelleştirmelerle haşır neşir olan bir kardeşiniz olarak naçizane önerilerim şunlardır;
- Ailelere, sorunun sadece işsizlik tehlikesi olmadığını anlatılmalı, davaya sahiplenmeleri sağlanmalı. Süreç uzadıkça iş aramaya başlayanlarla fireler kitleyi dağıtabilir.
- Sorunu sadece Çayırhan’a değil, Nallıhan ve Beypazarı halkına sahiplendirmeden olmaz.
- Esnafa, demokratik kitle örgütlerine, meslek örgütlerine, sanayici ve tüccar örgütlerine sahiplendirmeli.
- Bölgedeki bütün partilerin tabanlarını silkelemek gerek.
- Madenci ve santral işçisi, sendikaları aracılığı ile topluma önderlik etmeli.
- Bütün milletvekilleri Çayırhan özelleştirmesini ruhlarında hissetmeli.
- Her iki sendikanın bütün merkez yöneticileri Çayırhan’a karargah kurmalı. Orada yatıp kalkmadan olmaz.
- Demokratik ve meşru eylemlerin ufku geniştir. Yaratıcı olmak gerekmektedir.
- Türk-İş’in ve diğer konfederasyonların ciddiyetle sahip çıkmalarını sağlamak gerek.
- Bildiğiniz gibi inanmak ve kararlı olmak, başarmanın yarısıdır.
*
Millet sizinle, hepimiz sizinleyiz.
İşçilere ve önderlik edenlere selam olsun!
[1] Basın açıklaması: “Çayırhan Termik Santralini ve Linyit İşletmelerini Kapsayan Özelleştirme Süreci Derhal Durdurulmalıdır!”