Evrendeki milyonlarca galaksi, güneş sistemi, gezegen göz önüne alındığında, yaşadığımız Dünya’nın bir toz zerresi kadar hükmü var.
Uzayın derinliklerinde yeni bir yaşam formu bulabilmek için ışık hızını kullanmanın ütopik düşüncesi heyecan verici…
Milyarlarca yılda oluşan galaksiler ve bizim güneş sistemimiz ele alındığında, uzayın bükülebilir olması durumunda insanoğlu uzak gezegenlere gidebilir mi? Yeni bir açıklamaya göre, evrende yaşanabilir gezegenlerin sayısı 1/5 olarak hesaplanıyor. Buna karşın milyonlarca yıl sürecek yolculuklar günümüzde ulaşımı imkansız kılıyor. Yine de uzaya gönderilen uydu ve keşif araçlarıyla bilimsel çalışmalar devam ediyor.
Adeta bir karınca yuvasının altındaki delikte insanoğlu birbiriyle uğraşırken, milyarlarca ışık yılının içindeki beş bin yıllık yazılı tarih kısa kalıyor. Tarih öncesi çağlardan bahsetmeye bile gerek yok, nihayetinde bir primat türü olan insanoğlu, Homo Sapiens’e terfi edene kadar epey bir zaman geçmiş.
Ve savaşlar başlıyor… Tarih öncesinde avlanma ve hayatta kalma mücadelesiyle geçen sürede, insanların birbiriyle savaştıklarına dair kesin bulgular yok. Ancak zamanla hem zekası gelişen hem de çoğalan insan türünün birbiriyle savaşmak üzere olanaklarının ve vaktinin çoğunu savaşmaya adaması düşündürücü… Bir yanda hayatta kalma kalmak için beslenme ve barınma mücadelesi, diğer yanda birbirini yok etme mücadelesiyle tüketilen kaynaklar…
Verimli topraklar ve su kaynakları uğruna verilen savaşlar yetmiyormuş gibi tabular, dogmalar ve dinsel öğretiler de hayatın içine girdi. Verimli toprakların paylaşım savaşı, görece hayatta kalma mücadelesine bir anlam ifade etse dahi, din savaşları için bu söylenemez. Nihayetinde bu, inanç dünyası ile ilgilidir. Sonuçta; milyonlarca insan savaşlarda birbirini öldürdü.
Gezegenimizde bunlar olurken, uzayda neler oluyor? Bilim insanlarının dünyası farklı elbette ve onlar insana ait en değerli şeyi, zekalarını kullanıyorlar. Dünya’ya bir göktaşı çarparsa, dinozorların yok olmasına benzer bir son yaşar mıyız? Mars’ta ya da Jüpiter’in uydularında su varsa başka yaşam formları da var mıdır? Evrendeki yaşam formları bizim dünyamızda bulunanlara benziyor mu? Gezegenler arasındaki süreyi kısaltacak ulaşım araçları yapılırsa, ileriki yüzyıllarda oradaki maden kaynaklarından faydalanabilir miyiz? Güneş sistemimiz enerjisini tüketip ışığı sönmeden önce, yeni bir dünya bulabilir miyiz?
Devasa uzay boşluğunda bir grup akılı insan türü buna odaklanırken, diğerleri anlamsız işlerle uğraşıyor. Kuşkusuz bilime yatırım yapılan ülkeler, insanoğlunun geleceğine de yön verecek. Hurafelerle uğraşanlar ise önce birbirini yiyecek, sonrasında yok olup gidecek…
Salgın hastalıklar, hiç hesaba katılmasa da insanoğlu için hali hazırda çok büyük tehdit. Günümüzde Covid-19 salgını bir kez daha insanları uyardı. Şu ana dek bilime ve bilim insanlarına yatırım yapmayan ülkeler, şimdi ellerini açarak bilim insanlarının bulacağı aşılar için neredeyse dileniyor. Gelişmemiş olmayı, sadece “Batılı dış güçlere bağlayıp” hurafeler dünyasında yaşayan ülkeler, bilime yatırım yapmış olan ülkelerden aşı gelmesini bekliyor. Ne kadar hazin…
Kocaman uzayda, bir güneş sisteminin içindeki, minicik bir dünyada yaşıyoruz. Ve ömrümüz, ABD’nin kendisini kurtardığı deli başkanı Donald Trump gibilerinin bıraktığı enkaza harcayamayacak kadar kısa… Sabahtan akşama kadar kavga eden durağan zekalı siyasetçilerin zamanımızı çalmasına izin vermeyecek kadar değerli bir hayatımız var. İzlenecek her belgesel, okunacak her kitap çok daha faydalı olacaktır.
Ayça Yılmaz
Yorumlar kapalı.