Değerli dostlar şu anda bilindiği gibi korona virüsü denen bir illet bütün dünyayı sardı ve dünya ülkelerine çok büyük zarar vererek tüm dünyayı tehdit etmektedir. Ülkemizde sağlık elemanlarımız hayatı pahasına bu virüsle mücadele etmektedir. Bu salgından dolayı sağlık bakanlığı ve ülke yönetimini elinde bulunduranlar bir dizi önlemler aldıkları görülmektedir. Lakin şu ortamda alınan tedbirlerin bazılarının çok mantıksız olduğu malumdur. Üç Y ile mücadele (Yoksulluk, Yolsuzluk, Yasaklar) edeceğiz diyerek iktidar olup ta yönetime gelenler, bırakın mücadeleyi daha da katmerlisini yaparak halkı canından bezdirdiler. Örneğin AKP mitinglerin de halk neredeyse üst üste yoğunlaşırken, Milli bayramlarda pandemi bahanesiyle yasaklar getirdiler. Ülkeyi adeta (KHK) Kanun hükmünde kararnamelerle T.B.M.M. olan yasama organını devre dışı bıraktılar. Bu arada hiç meclisin toplanıp ta bir yasa taslağı görüştüğünü görüyor musunuz? Ülkeyi karpuz gibi ikiye böldüler altmış beş yaş üstü altmış beş yaş altı artı bizden olan bizden olmayan bir tutum sergilemektedirler. Peki ama virüs adam seçiyor mu? Yaşa başa bakıyor mu? Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir tutum vardır? Bizi altmış beş yaş üstünü daha önceleri iki, iki buçuk ay gibi bir zaman esir ettiniz peki bu çare oldu mu? Bu çare olsaydı son zamanda salgın bu kadar artar mıydı? Birde hafta içi sokağa çıkmamızı üç saatle sınırlandırarak, artı toplu taşıma araçlarını da yasaklayarak adeta köle düzeni gibi bir durum sergilediler. Bu yasaklar bize bir tarihi vakayı hatırlatıyor. Irak tarafında Ninova denilen bir kentte Nemrut denen ve halka kendisini Tanrı diye kabul ettiren bir meczup varmış. Bu şarlatanlıkta o kadar ileri gitmiş ki halk üzerinde ağır baskı uygulamaya başlamış bir gün Nemrut gözlerini açtığı zaman kendisine haber verdiler, bütün müneccimler aşağı katta onu bekliyorlardı. Nemrut aşağı indir müneccimler diz üstü gelerek onu selamladılar, fakat bütün hepsi düşünceliydi. Nemrut “Her zaman bülbül gibi öterdiniz ne oldu size?” deyince baş müneccim “Sizin talihinize bakıyorduk, yıldızınıza bakarken birden ürktük” Nemrut yerinden sıçrayarak “Yıldızım ne diyor?” baş müneccim derki “Bu yıl bir oğlan çocuk dünyaya gelse gerek bu çocuk sizi tanımayarak size ileride fenalık yapmasından korkuyoruz.” Nemrut hiddetle “Çabuk söyleyin bu çocuk doğdu mu?” Baş müneccim cevap verdi “Hayır efendim.” Nemrut “Peki ana rahmine düştü mü?” Baş müneccim “Hayır efendim ne doğdu ne de ana rahmine düştü.” Nemrut “Öyle ise iş değişti onun çaresini buluruz.”
NEMRUDUN ÇARELERİ
Aradan birkaç saat geçmişti ki şehrin sokaklarında eli hançerli süvariler haykırıyorlar “Tanrı buyruğu var, tanrı buyruğu.” Herkes kulak kesilmişti “Nemrut hazretleri birazdan şehirden dışarı çıkacaklar siz de hemen dışarı çıkın bu dakikadan itibaren kimse karısı ile birlikte bir yatakta yatmayacak. Nemrudun emrine kim karşı duracak herkes akın akın şehirden dışarıya çıktılar.
Kıssası enbiya sayfa 60-66 Maarif kütüphanesi
Yani kısacası bu çocuk Hz. İbrahim’dir. Tarihin hükmüne göre ne yaptıysa bir türlü engelleyememiştir. Sonuçta belirtildiğine göre bir sivri sineğin elinden helak olmuştur. Demek oluyor ki yasaklarla ve baskıyla hiçbir yere varılamıyor. Ve bir şiir.
ASLA DEYİL
Benim kıblem dosttan yana
Canım kurbandır canana
Hırsım var Ebu Süfyan’a
Ol Resulullah’a değil
Dağda yabanda gezene
Zulmedip halkı ezene
İsyanım bozuk düzene
O yüce Allaha değil
Sana söylüyorum sana
Neden hor bakarsın bana
İhtiyacım var insana
Şaha padişaha değil
Hele bakın aç kurtlara
Kurtlar dadanmış yurtlara
İtirazım Nemrutlara
Haşa Beytullah’a değil
Bu meydanda vardır erler
Erleri ne bilsin körler
Rejim tehlikede derler
Henüz daha daha değil
AKAR düşmüşsün darlığa
Elin yetmiyor varlığa
Karşıyım sahtekarlığa
Hakka giden rah-a değil
Maniden mana kıssadan hisse saygılarımla Ahmet AKAR