Arsızı, uçkura bekçi ettinse/ Uçkur kopmuş, şalvar inmişse,
Ne şalvarda ara suçu/ ne de içindekinde!
Suçu kendinde arayacaksın, kendinde!
Kayyım Kurumunun, hukuk sistemimizdeki yerini boş verin şimdi.
Artık Yeni Türkiye var ve tüm tarifler değişti! Artık AKP ne derse o!
Cumhuriyet öncesinde Kayyımın görevini, dağdaki eşkıya yapardı.
Eşkıyabaşı, kendisine haraç vermeyen mal sahibinin evine adamları ile çöker,
malına el koyardı. Mal sahibini de el koyduğu malın bekçisi yapardı.
Bu tip kayyım işinde gasp vardı, soygun vardı, zulüm vardı ama katakulli yoktu.
Her şey açık ve netti. “Avantamı vermedin, ben de malına el koydum” mantığı işlerdi.
15 Temmuz’dan önce Kayyımın “Acemilik Dönemi” idi.
Kayyım Polisle-Toma ile- biber gazı ve tazyikli su ile gelen, mala el koyan belli bir zaman sonra da, girdiği yeri kapatan, Badem tetikçisi demek idi.
Cemaatin gazeteleri-televizyonları böyle kapatıldı.
Yakın zamanda Kayyım işi mafyanın da ilgi alanına girdi!
Bir eliyle Rabia, diğer eliyle Bozkurt işareti yaptıkları için, sürekli olarak pantolonu düşen ve kıçı açıkta kalan mafya babası, sizin alın teri ile onlarca yılın emeğiyle meydana getirdiğiniz malınız için sizden haraç, malınıza çökmek isterse kimden yardım isteyeceksiniz? Tabii ki devletten!
İyi de mafya babası, devletin tepesinden torpilli ise, iktidar ortağı Püskevitçi mafyanın koluna girerek onu topluma “Aziz gibi” tanıtıyorsa, devlet mafya babasına polis koruması ve eskort araç veriyorsa, yani devlet mafya olmuşsa nasıl şikayet edeceksiniz?
Tam da ananı öpen kadı, kimi kime şikâyet edeceksin, deyişinde olduğu gibi!
Yeni Türkiye’de Kayyımın “Ustalık” döneminde, öncekilerde olmayan bir şey var! Kahpelik… Kahpelik şöyle başlar;
Saray’da kimin malına çöküleceğine karar verilir. Tetikçi adalet görevlileri zaten bellidir. Yargı kararı ile mala çökülür. Atanan Kayyım, orasını elma soyar gibi soyar, herkes payını alır. Eh, Saraydan bir kararname çıkarıp, atanan kayyımları
kimsenin idari-mali açıdan yargılayamaması sağlanınca, soygun tadından yenmez. Kaymaklı baklava gibi!
Kahpeliğin daniskası ise şöyle yapılır;
Önce kişiye seçime katılma hakkı verilir. “Sen aday olabilirsin, yasal olarak bir engelin yok” denir, temiz kağıdı da verilir. Kişi seçimi kazanırsa, yargı kararı olmadan görevden alınır. Oraya Vali, Kaymakam veya eski bir milletvekili atanır. Soygun, İmar rantı yaratılır ve paylaşılarak yapılır.
Peki, görevden alınmış seçilmiş kişi, yargılanıp mahkum edilir mi?
Yoo, kişi serbestçe dolaşır. Birileri yol bulacak diye hem seçilmiş insanın hakkı yenir, hem de ona oy veren insanların iradesi paspas yapılır. Uyuşturucu kaçakçılığı dahil her pis iş, bu sepetlere yaptırılır. İşte esas kahpelik budur.
Gariban köylü, 5 adet kazını satmaya pazara gelir, dördünü satar. Köye dönmeden önce sinemaya gider. Kazı, şalvarının içine koyar ve girer.
Yanındaki koltukta yaşlıca bir kadın oturmaktadır. Kadın fındık yemektedir.
Film başlayıp ışıklar sönünce Kaz kafasını şalvardan çıkarıp, kadının elinden fındıkları kapar ve hızla şalvara döner. Kadın feryat ederek bayılır. Köylü kaçar.
Kadın ayılınca şunu der; “O neydi o? 40 yıllık çaçayım, her türlüsünü gördüm ama fındık yiyeni ilk defa gördüm!”
Ben de yaklaşık 50 yıllık siyasetçiyim, böyle hırsızını, böyle yüzsüzünü, böyle kahpesini görmedim!
Kahpelik kime yakışır, kimin üzerinde damatlık elbise gibi durur, onu bilemem.
Ama net olarak bildiğim şudur;
Devlete kahpelik yakışmaz. Devlet eşkıyalık yapamaz. Devlet mafyacılık oynayamaz… Oynamaya kalkarsa sonu, Silivri Kampüsünde ömür boyu eğitim olur…
Not; İki gün izin rica ediyorum. Malum Teşkilat işleri. Cuma günü görüşmek üzere…
Sağlık ve başarı dileklerimle
05 Kasım 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı