Beşar ESAD, Arap Birliği Zirvesine Davet Edilebilir

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Örnek Resim
Reuters haber ajansı, Suudi Arabistan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı Arap Birliği zirvesine davet etmeyi planladığını aktardı.

Aktarılan bilgiye göre Suudi ArabistanSuriye Devlet Başkanı Beşar Esad‘ı Mayıs ayında yapılacak Arap Birliği zirvesine davet etmeyi planlıyor.

Reuters’a konuşan kaynaklar, “Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan önümüzdeki haftalarda Şam’a giderek 19 Mayıs’ta yapılması planlanan zirve için Esad’a resmi davette bulunacak” dedi.

Reuters daha önce kaynaklara dayandırdığı haberinde Suriye ve Suudi Arabistan‘ın ilişkilerin bozulmasından on yıldan fazla bir süre sonra büyükelçilik açma konusunda anlaştıklarını öne sürmüştü.

Suudi Arabistan, 2012 yılında Suriye ile diplomatik ilişkilerini kesmiş, Şam’daki diplomatik misyonunu kapatmış ve Suriye Büyükelçisini sınır dışı etmişti.

Independent’ın  15 Şubat 2019 Tarihli Haberi

Independent Arabia’nın eski Suudi Arabistan İstihbarat Başkanı, Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri ve Washington Büyükelçisi ünlü Suudi siyasetçi Prens Bender bin Sultan ile gerçekleştirdiği özel röportajın bir önceki bölümünde Beşar Esad ile ilgili olarak Moskova tarafından Riyad’a sunulan dört öneriden bahsedilmişti.

Prens Bender bin Sultan bu bölümde, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın halkına karşı yaptığı zorbalıkların ve kimyasal silah kullanımının önlenmesi karşısında ABD eski Başkanı Barack Obama’nın takındığı kayıtsızlıktan bahsetti.

Prens Bender, ayrıca İngiltere eski Başbakanı David Cameron’un Prens’in Londra dışındaki çiftliğine yaptığı ziyareti ve kendisinden ‘Obama’yı harekete geçmesi hususunda ikna etmesi için Suudilerin olaya müdahil olmasını talep ettiği’ hikayeyi anlattı.

Obama’nın Esad’ın aşırılıkları karşısındaki kayıtsızlığına geçmeden önce ilk kez Beşar Esad ile Suriye’nin eski Başbakanı Riyad Hicab arasında yaşananlara ilişkin detaylar hakkında konuşan Prens Bender, Suriye devriminin genel atmosferi ve Beşar hükümetinin tepkisi hakkında açıklamalarda bulundu.

Prens Bender ile gerçekleştirdiğimiz röportaj kolay değildi. Çünkü Prens ara ara konuyu değiştirir ve farklı şeyler anlatırdı. Dolayısıyla sonradan bunları tertip etmek oldukça karmaşık ve zor oldu. Prens ele aldığı meseleler hakkında uzun konuşuyor ve ne zaman biri hakkında konuşmaya başlasa, bir şekilde konuyu farklı bir noktaya taşıyordu. Beşar ve Refik Hariri ile ilgili konuşmasının ardından  Obama’nın Esad rejiminin vahşiliği karşısında takındığı kayıtsız tavrı, Suudi Arabistan ve Suriye arasında yaşananları ve Kral Abdullah’ın Beşar Esad’a nasihatlerine dair açıklamalarda bulundu.

Prens Bender sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bilindiği üzere Suriye’deki olayların başlangıcında, 12-13 yaşlarındaki bazı çocukların duvarlara devlet aleyhine bazı yazılar yazmaları gibi hadiseler vardı. Suriye güvenlik güçleri bu çocukları tutukladı ve onlara işkence yaptı. İşkence, bu çocuklardan birinin ölmesine sebep oldu. Sonrasında çocukların aileleri de çağrıldı ve onlardan bazılarına da işkence yapıldı. Bunun ardından Esad’a bağlı güvenlik güçlerine yönelik protestolar başladı. Protestolar ilk başladığında talep edilen şeyler arasında rejimin değişmesine ilişkin herhangi bir şey yoktu. Esad, bu protestoları bastırdı. Sonrasında diğer bölgelerde de Dera halkıyla dayanışma amaçlı gösteriler baş gösterdi. Fakat bu gösteriler sırasında da talep edilen şey rejimin değişmesi değil, güvenlik birimlerinin taşkınlıklarına son verilmesi ve birtakım önlemlerin alınmasıydı.”

Suudi Arabistan’ın gelişmeleri yakından takip ettiğini, olaylar karşısındaki tutumunu açıklamadığını ve delegeleri Esad’a göndererek durumu ve gelişmeleri kontrol etmesi için ne gibi önlemler alması gerektiğini söylediğini belirten Prens Bender, sözlerini şöyle sürdürdü:

Kral Abdullah’tan Beşar Esad’a 200 milyon dolar

“Kral Abdullah Beşar’a, olaylar çığırından çıkmadan önce durumun kontrol altına alınması için acil siyasi önlemler alması gerektiğini dile getirdiği bir mesaj gönderdi. Beşar, bunu yapacağına dair söz verdi, fakat ne yazık ki baskıcı politikasını sürdürdü. Kral Abdullah ikinci kez Beşar’a bir delege gönderdi ve durumun daha da kötüye gideceği hususunda kendisini uyardı. Beşar’ın yanıtı, neler olduğunun farkında olduğu ve acil siyasi reform önlemleri alacağı yönünde oldu. Ancak bu ekonomik reformları ve ordunun maaşlarını yükseltmeyi gerektiriyordu. Kral Abdullah ona durumu sakinleştirmesi ve siyasi ve ekonomik sorunların üstesinden gelmesi için 200 milyon dolar gönderdi. Fakat Beşar ve ‘halkı dahil tüm insanları aldatabileceğini düşünen tuhaf zekası’ hiçbir şey yapmadan parayı aldı. Bilakis halka yönelik baskıyı ve şiddeti artırdı. Sonra eski Başbakan Riyad Hicab, Esad’dan ayrıldı ve kendisinden rejim içerisinde yaşananlara ilişkin çok acayip şeyler duyduk. Mesela Hicab, başbakanlık görevini üstlendikten sonra Beşar’la yaptığı ilk görüşmede, Esad’a Deyr-i Zor’da yaşanan iç sorunları anlatmaya çalışmış. Deyr-i Zor halkından birtakım kimseler tarafından şehirde yaşanan işkence ve öldürme olayları hakkında edindiği bilgileri iletmiş. Beşar buna cevap olarak, bu meselenin kendisini ilgilendirmediğini ve durumun kontrol altında olduğunu bildiğini söylemiş. Görüşmenin ardından Hicab’ın kanaati, ‘Dünya ve dünyada yaşananların bir vadide, Esad’ın ise farklı bir vadide’ olduğu yönünde olmuş.”

“Suudi Arabistan Beşar Esad’a iki kez mesaj gönderdi. Kral Abdullah ona durumu sakinleştirmesi ve siyasi ve ekonomik sorunların üstesinden gelmesi için 200 milyon dolar gönderdi. Fakat Beşar bu parayı harcadı”. 

Prens Bender Obama’nın kayıtsızlığı meselesine geçmeden önce sözlerini şöyle tamamladı:

“Beşar daha sonra roket ve patlayıcı variller ile Suriye şehirlerini vurmaya başladı. Bu durum Kral Abdullah’ı, bu kişiyle işbirliği yapmanın mümkün olmadığına dair ikna etti. Maalesef bugün tahrip edilmeyen ve insanların ölmediği herhangi bir ev, mahalle, köy veya şehir yok.”

Obama’nın kayıtsızlığı ve Rus müdahalesi

Prens Bender,  Washington’ın harekete geçmeyeceğinden emin olunmasının ardından İran ve Rusya’nın hızlı bir şekilde Suriye’ye müdahale ettiğini söyledi. Obama yönetiminin nükleer anlaşma konusunda İran’la müzakere ettiği dönemde, Beyaz Saray’ın Esad’ı defalarca birtakım kırmızı çizgilerin bulunduğu ve bunları aşmaması gerektiği konusunda uyarmasının sadece sözde kaldığını dile getiren Prens Bender, Rusya’yı ikinci ziyareti sırasında edindiği izlenimleri şöyle anlatıyor:

“Suriye’deki durumun bozulmasının ve Rusların ve diğerlerinin bölgeye müdahalesinin nedeni, Obama’ydı. Ruslar Obama’nın ciddi bir adım atmasını bekliyorlardı. Amerikalılar, İngilizler, Almanlar, Fransızlar ve Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün gibi büyük Arap ülkeleri ile bölgesel bir devlet olarak Türkiye, Esad’ın aşırılıklarını durduracaklardı. Ruslar bu devletleri karşısına alacağı bir tutum takınmaktan çekindi. Fakat Obama’nın ciddi olmadığını hissettikleri an harekete geçti.”

Cameron’un Prens Bender’in çiftliğini ziyareti

Tesadüfen yaşanan bir olay ‘Riyad’ın Obama’nın hile yaptığından, bahsedilen kırmızı çizgilerin sadece bir söylemden ibaret olduğundan ve Esad’ın patlayıcı varil ve kimyasal silahlarla sivilleri bombalamaya devam edeceğinden’ emin olmasını sağladı.

Londra dışında ailesinin yaşadığı bir çiftliğe sahip olan Prens Bender, şunları söyledi:

“İngiltere eski Başbakanı David Cameron, çiftliğin önünden geçmiş ve çocuklarımdan birini yanına çağırmış. Sonra beraber çıkmışlar ve evin önündeki küçük bir kulübeye gitmişler. Cameron’un yanında korumaları yokmuş. Oğlumla el sıkışmış ve kendisiyle biraz yürümek istediğini söylemiş. Cameron, oğluma, “Babanla görüşebilmenin bir yolu var mı?” diye sormuş. Oğlumda, “Evet” demiş ve nedenini sormuş. Bunun üzerine Cameron, “Ona, Obama’nın Suriye konusunda ciddi olmadığını, hiçbir şey yapmayacağını, Fransızlarla birlikte büyük çaba harcadığımızı ve Obama’nın bizi dinlemeyi reddettiğini söylemeni istiyorum” demiş. Cameron son olarak oğluma Suudi Arabistan’ın devreye girdiği takdirde bir hareketliliğin olabileceğini söylemiş. Cameron’un bu sözlerine cevap olarak oğlum, “Sayın Başbakan, babam bizi kendi işlerine karıştırmıyor. Bu nedenle size bu hususta herhangi bir söz veremem” demiş. Oğlum bana olanları anlattığında ona, en iyi şeyi yaptığını söyledim ve derhal bu durumdan Kral Abdullah’ı haberdar ettim. Kral Abdullah, bunun üzerine “Bu mümkün değil!” dedi. Bende ona bunun oğlumun sözleri olduğunu söyledim.”

 

Independent Arabia İngiltere eski Başbakanı David Cameron’un Ofisi ile irtibata geçerek bu hikaye hakkındaki yorumlarını sordu. Ofis, Başbakan Cameron ile Prens Bender’in oğlu arasında geçen görüşmeyi teyit etti, fakat dile getirilen ayrıntılar hakkında herhangi bir yorum yapmadı. İngiltere eski Başbakanı’nın Ofisi tarafından e-posta ile gönderilen cevapta, “Cameron’un başbakanlık yaptığı dönemde Prens Bender ile birkaç kez bir araya geldiler” ifadesi yer aldı.

Obama ve sahte vaatleri

Merhum Kral Abdullah bin Abdulaziz, Kraliyet Divanı’ndan Başkan Obama tarafından bırakılan çağrı hakkında Prens Bender’in bilgilendirilmesini istedi. Obama bu çağrısında, Esad’ın halkına karşı işlediği suçlar ve Suriyeli sivillere karşı kimyasal kullanması karşısında bir tutum takınmak için iki gün mühlet istiyordu.

Prens Bender’e göre Obama, güvenilmezliği ve verdiği sözlere riayet etmemesi bakımından Esad’a dönüşmüştü. Fakat Obama hükümetindeki yetkililer, Şam rejimi tarafından Suriyeli sivillere karşı işlenen suçların önüne geçilmesi yönünde bir adım atılması için Suudi arabuluculuğunu istiyorlardı.

Prens Bender, o dönemki ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile olan bir görüşmesinden şöyle bir diyaloğu aktardı:

“Kerry, Obama’nın kırmızı çizgiler hakkındaki sözünü yerine getirmemesi halinde istifa edeceğini söylemişti, fakat bunu yapmadı. Prens Suud el-Faysal kendisi ile yaptığı bir telefon görüşmesinde şakayla karşılık olarak, “Şimdi bir vatandaş mı yoksa dışişleri bakanı olarak mı sizinle konuşalım?” dedi. Prens Faysal bu ifadesiyle, Obama’nın verdiği sözleri yerine getirmemesi halinde Kerry’nin istifa edeceğine dair olan sözüne imada bulunmuştu.”

Obama’nın Beşar Esad’a karşı herhangi bir eylemde bulunmamasının detaylarından ilk kez bahseden Prens Bender sözlerini şöyle sürdürdü:

“ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) eski Direktörü David Petraeus ile Ürdün’deki bir toplantıda bir araya geldim. Petraeus bana, Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Beşar Esad’ın aşırılıklarına ve kimyasal kullanımına son verilmesi yönündeki tutumu kabul ettiğini, fakat imzalanması için her harekete geçtiklerinde Obama’nın bunu ya görmezden geldiğini ya da ertelediğini söyledi. Bu durum sadece Rusları değil, İranlıları da Suriye’ye müdahale etme hususunda cesaretlendirdi. İran’ın Suriye’deki kazanımlarının Obama’nın Tahran’la yaptığı nükleer müzakerelerden kaynaklandığını gören Washington’ın müttefikleri bu durum karşısında şok oldular.  İran tarafının yaptırımları kaldırmayı umduğu bir zamanda İran ile nükleer anlaşma konusunda müzakerelerde bulunan Obama’nın bu müzakereleri bozacak herhangi bir adım atmak istemediğini keşfettik. Obama, İranlıların nükleer müzakerelerden çekilmeleri konusunda endişeliydi. Gariptir ki Fransa ve İngiltere, ABD ile birlikte gerçekleştirdikleri kapsamlı bir askeri harekatta, Suriye’deki kimyasal hedefleri vurmak üzere Kıbrıs’a askeri uçaklar gönderdi. Bu ciddi bir kanıttır. Amerikalılar gerek istihbarat gerekse de kimyasalların hedef alınması hususunda katkıda bulunacaklarını söylediler. Şu durumda Rusya’nın henüz müdahale etmediğini düşünün. Kral Abdullah, Obama’nın tepkisi ve hilesi karşısında şaşırdı ve bundan hoşlanmadı. Obama ile Kral Abdullah arasında gerçekleşen son görüşmede Fransa eski Cumhurbaşkanı Francois Hollande ve İngiltere eski Başbakanı Cameron da vardı. Toplantı 40 dakikadan fazla sürdü. Kral Abdullah Obama’ya, “Bir ABD başkanının bana yalan söyleyeceği bir güne tanık olmayı ummuyordum” dedi. Obama ise benimsediği tutumu savunmaya çalıştı.”

Obama’nın İngiltere ve Fransa’yı aldatması

Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Kral Abdullah’a Obama ile olan son görüşmesini şöyle anlatı:

“Elysee’de Obama’nın benimle konuşmak istediğini söylediklerinde, gerçekten Suriye’ye müdahale etmek istediğini ummuştum. Askeri sektör başkanları da dahil olmak üzere ulusal güvenlik görevlilerini çağrıyı dinlemeye ve daha sonra gerekenleri yapmaya çağırdım. Esad’ın kimyasal silah kullanması karşısında Obama’dan net bir tutum sergilemesini bekliyordum. Fakat Obama’nın, “Onay için Kongre’ye geri dönmem gerekiyor. Bu biraz zaman alabilir” demesi karşısında şaşakaldım ve ona daha ne kadar bekleyeceğini sordum. Sonrasında görüşmemiz son buldu.”

Prens Bender’e göre Cameron, Obama konusunda hiç çaba sarf etmedi. Çünkü daha öncesinde bu konu hakkında kendisine bilgi verişmişti ya da bunu kendine has yollarla öğrenmişti.

Obama’nın İran ve Esad’a karşı tutumunun belirsizliğinin sebep olduğu Riyad ve Washington arasındaki güven kaybından dolayı Suudi yetkilileri, ABD yönetiminin attığı her adıma şüpheyle yaklaşıyordu. Prens Bender bu hususta başından geçen şöyle bir olayı anlattı:

“ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’den bir çağrı aldığım sıra Cidde’deydim. Bana Kral Abdullah ile temasa geçmemi ve biraz sonra CNN’den açıklamalarda bulunacak Obama’yı izlemesini söylememi istedi. O sıra hiçbir şeyin olmayacağını biliyordum. Çünkü Amerikan istihbaratının başından, Cameron’dan ve herkesten Obama’nın müdahale etmeyeceğini duymuştum. Kerry’e Kralın haber kanallarını takip ettiğini ve Başkan Obama’nın Suudi Arabistan’ı ve bölgeyi ilgilendiren herhangi bir açıklama yapması durumunda bunun Arap haber kanallarından aktarılacağını söyledim. Ayrıca kendisine Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri olduğumu hatırlattım ve kendisinin muhatabının Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal olduğunu belirterek onunla iletişime geçebileceğini söyledim. Bana Kral ile daha hızlı bir şekilde temas kurabileceğimi söyleyince, ben de ona bunun doğru olmadığını belirttim. 5 dakika sonra Prens Suud el-Faysal beni aradı ve “John seninle temasa geçti mi?” dedi. Ben de “Evet, bana fikrimi sordu. Ben de beni bu işe dahil etmemesini ve seninle iletişim kurmasını söyledim” dedim. Faysal bana Başkan Obama’nın ciddi olabileceği ve bir şeyler açıklayabileceği yönünde beklentimin olup olmadığını sordu. Faysal’ın bu sorusuna olumsuz yanıt verdim. Sonra bana Kral’ı haberdar edip etmemesi hususunda ne düşündüğümü sordu. Ben de ona, eğer onun yerinde olsaydım acele etmeyeceğimi söyledim. Haberlerin iyi olması durumunda zaten Kralın bundan haberi olacaktı.  Faysal bana, “Fakat bu ABD başkanının bir mesajı, nasıl olurda ulaştırmam” diye sordu. Ben de ona böyle bir şey söylemediğimi, fikrimi sorduğunu ve kendisine cevap verdiğimi söyledim.”

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Beşar ESAD, Arap Birliği Zirvesine Davet Edilebilir

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Sonsöz Gazetesi | İlkeli Gazeteciliğin Yerel Öncüsü ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin