1. Haberler
  2. Öne Çıkan
  3. Yılmaz ERSEZER yazdı: ‘Sağ’ kim, ‘sol’ kim, kim ‘faşist?’

Yılmaz ERSEZER yazdı: ‘Sağ’ kim, ‘sol’ kim, kim ‘faşist?’

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Örnek Resim

İngiliz emperyalizmine karşı 1939 yılında cephe açan Nazi Almanya’sını, “Ulusalcı” veya “Anti-emperyalist” olarak tanımlamak mümkün müdür? Emperyalist bir devletle yaşanan her tür çelişmenin anti-emperyalizm olamayacağını vurgulamak ve bugün Avrupa siyasetinde ABD’ye mesafeli “sağ” veya “ırkçı” partilerin güç kazanmasından dolayı, ABD’ye her karşı çıkışın anti-emperyalizm olarak tanımlanmasının doğuracağı ideolojik ve siyasal sapmalara dem vurmak amacıyla bir yoldaşımız tarafından sorulmuş sorudur. Ne kadar doğrudur bunu konuşalım.         

Ulusalcılık kavramının, emperyalizm çağında emperyalist sömürü ve işgale karşı bağımsızlık mücadelesi veren sömürge ve yarı-sömürge ülkelerin milli sınıflarının mensuplarının ortak isimlendirmesi olduğunu biliyorsak ve Almanya’nın da o dönem dünyanın dört bir tarafında sömürge ya da finans kapital transferi arayışı içinde olan emperyalist bir devlet olduğunu biliyorsak “Ulusalcı” diyemeyeceğimiz açık. Ulusalcı olabilmek için öncelikle emperyalizmin tahakkümü altındaki bir sömürge ya da yarı sömürge ülkenin iyi kötü bir devrimcisi olmak gerek şarttır. Ama yeter şart, sömürü ve işgali sonlandırmak için kendi politik tercihi dışındaki tercihlerle emperyalist sömürü ve işgali nihayete erdirmek için bir araya gelme iradesini göstermektir. Mesela Mustafa Kemal Atatürk, işgale karşı çıkan herkesi milli bir mecliste birleşerek mücadeleye çağırdığında bu çağrıya uyan Sosyalist, Milliyetçi, İttihatçı, Toprak Ağası, Tüccar ve İşçi, Ulus olma iradesinin farkında olsun ya da olmasın Ulusalcılık şemsiyesi altında toplanmış ve Ulusalcı olmuş oldu. Aynı dönemde emperyalist sistemin içinde bulunduğu yapısal krizi fırsata çevirmek ve bir işçi devrimi ile çözmek üzere İstanbul’da tramvay ve tersane işçileri arasında sınıf mücadelesi ve sınıf çelişkisi üzerinden siyasal çalışma yürüten “Sosyalist” ve padişahın sağlığı ve bekası için dua eden “Osmanlıcı”, ya da savaş yapılacaksa benim önderliğimde olacak diyen İttihatçı Ulusalcı olmadı. Tarihe bir katkıları da olmadı. Uzun lafın kısası Nazi Almanya’sı bu koşulları sağlamıyor, Ulusalcı değildi. Ya anti-emperyalist? İngiliz emperyalizmi ve diğer emperyalist devletlerle çıkarlarının çeliştiği çok açık ancak bu çelişki, eşitinin ya da benzerinin elindekilere göz koyan eşitler arası bir paylaşım çelişkisi. Kendisi emperyalist, yani anti-emperyalist de değildi.

Emperyalistler arasındaki çelişkiler de devrimciler açısından dikkate alınması ve faydalanılması gereken çelişkilerdir. SSCB ve Stalin bu çelişkileri devrimci bir şekilde değerlendirmeseydi saldırgan Alman emperyalizmine karşı diğer emperyalistlerle iş birliği yapmasaydı eğer Nazizm belası, ABD onu 21. yy’da Ukrayna’da yeniden hortlatana kadar yer altına gömülemeyecekti.        

Daha uzun lafın en kısası; Nazi Almanya’sı, Alman finans kapitalinin, diğer emperyalist devletleri ve Sovyetler Birliği’ni alt edebileceği ve tahakkümü altına alabileceği yeterli ekonomik ve askeri güce ulaştığını düşündüğü anda, faşizm kıyafetini ve çizmelerini giyerek bugünün ABD’si olmak amacıyla diğer emperyalist devletlere ve SSCB’ye cephe açtı. ABD’nin 2. Dünya savaşı sonrasında doların rezerv para olması sayesinde ve 1970’li yılların başında petrolün dolara endekslenmesi ile elde ettiği olağanüstü mali güçle 50 senede adım adım gerçekleştirdiği dünya hegemonyasını Almanya askeri güçle kısa sürede elde etmeyi planladı ama başaramadı. Dünya faşizm belasını başından uzaklaştırabilmek için büyük bedeller ödedi ve esas olarak da Komünistlerin önderliğinde ve Ulusalcıların kanı üzerinden.

Şimdi bugün, Avrupa’da “sağcı”, “ırkçı” etiketli partilerin güç kazanmasından dolayı sağın güçlendiği ya da tehlike sinyalleri çaldığı sonucuna varmak çok doğru bir analiz değil. Faşizmin tanımı Dimitrov tarafından, faşizmi diğer emperyalist formlardan ayıran özellikler ortaya konarak, “finans kapitalin en gerici en şoven en emperyalist kesimlerinin açık terörist diktatörlüğü” olarak yapılmıştı. O dönemde dünya üstünde birbiriyle rekabet halinde olan emperyalist devletler vardı. Diğer emperyalist güçler de gericiydi, sömürücüydü, kanlıydı ama finans kapital dünya üzerindeki sömürüsünü birbiriyle rekabet içinde ama tanımlı asgari uluslararası ilişkiler, hukuk ve benzeri süreçler üzerinden yürütüyordu. Hiçbir kural tanımayan ve tüm dünyayı isteyen Hitler ve Alman finans kapitali iktidarı ele aldığında durum değişti. Hitler ve Alman sermayesi, -burası çok önemli- nihayetinde bugünkü ABD olmak arzusundaydı, hedef dünyanın tek egemen gücü olmaktı. Nazi Almanya’sı tüm diğer emperyalist güçlerle ve SSCB ile savaşa girmeyi göze alabilecek kadar büyük bir ekonomi, büyük bir askeri güç, büyük bir emperyalist devlet. Ve bu devlet, finans kapitalin en gerici en şoven en emperyalist kesimlerinin eline geçiyor. Bunun dünyaya hediyesi çokça kan oldu. Esas olarak SSCB ama toplamda tüm dünyanın ona karşı birleşmesi ile durdurulabildi. Bugünkü Avrupa’da ise “sağ” ya da “ırkçı” etiketli partilerin güçlenmesinin ya da iktidarı almasının sonucu aynı değil. Bugün hiçbir Avrupa ekonomisi, ya da birlikte AB, dünya rekabeti yürütecek askeri ya da ekonomik güce sahip değil. O sebeple ABD yanaşması olarak dünyanın tek hegemonu ABD uşaklığında birbirleri ile rekabet halindeler. Bu ülkelerde ABD’ye mesafeli “ırkçı” ya da “sağ” hükümetler iktidara gelir de ABD ile ilişkilerine mesafe koyarlarsa, Ukrayna’da ya da Filistin’de ABD’yi desteklemeyi bırakırlarsa, Nato’dan çıkarlarsa, Çin ile Rusya ile kendi ekonomilerinin ihtiyacı olan ilişkileri geliştirirlerse “sağ” güçlenmez, ABD güç kaybeder. Bugün sağın ve faşizmin beyni, kalbi, akciğeri ABD emperyalizmidir. ABD emperyalizminin Hitler’in hayalini gerçekleştiren ülke olduğunu tespit edersek neden tüm siyasal analizimizi Amerika ve Nato karşıtlığı üzerinden yapılandırmamız gerektiğini de kavrarız. Stratejik ve teorik derinlik bilimsel analizden gelir. Tarihin hiçbir döneminde faşizm bugünkü kadar güçlü olmadı. Finans Kapital tarihin hiçbir döneminde bu kadar çürümemişti, bu kadar şoven değildi, bu kadar egemen ve saldırgan değildi. Faşizm bugün uluorta ve o faşizmin en büyük destekleyicileri “sol”, “yeşil”, “sosyalist” ve benzeri etiketleri ile Avrupa hükümetleri. Avrupa’nın “sol” u Ukrayna Neonazilerine para gönderiyor, silah gönderiyor, asker göndermek için çırpınıyor, İsrail’i destekliyor, Dostoyevski’yi yasaklıyor, Filistin halkına destek veren vatandaşlarını polise coplatıyor, Nazi subayını parlamento kürsüsünden konuşturuyor, savaşı dünyaya yaymak için ABD’nin kuyruğunda kraldan daha kralcı bir şekilde çırpınıyor. Avrupa’nın “sağ” ı Ukrayna’ya silah ve para gönderilmesine karşı, şu andaki hükümet temsilcileri gitsin savaşsın diyor, Ukrayna’ya destek vermeyeceklerini, ABD ve Nato’nun kendileri için en büyük tehdit olduğunu ilan ediyor. Savaş istemediğini ilan ediyor.

Yeni bir Nazi tehlikesi mi? Herkes rahat olsun, o konuda bir sıkıntı yok. Dünya ve insanlık, Hitler’e bile rahmet okutacak büyük bir faşist hegemonik gücün diktatörlüğü ve saldırısı altında zaten. Dolar hegemonyası sallanmakta ve büyük bir yıkıma doğru yelkenleri rüzgar dolu yol alıyor olsa da ABD emperyalizmi, açık diktatörlüğünü askeri gücü üzerinden ve dünyayı kan gölüne çevirme ya da nükleer savaşa yol açma pahasına sürdürme çabasında.

Nasıl 1939’da tüm insanlığın karşısındaki büyük düşman Nazi Almanya’sı ve işbirlikçileri idiyse, bugün insanlığın aşmak zorunda olduğu düşman ABD emperyalizmi ve işbirlikçileridir. Bugün tüm siyasal analizini Amerika ve Nato üzerinden yapmayan sosyalistlerin ya da ulusalcıların veya millicilerin yarına ne yazık ki bir katkısı olmayacak.                 

Yılmaz Ersezer

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Yılmaz ERSEZER yazdı: ‘Sağ’ kim, ‘sol’ kim, kim ‘faşist?’
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Sonsöz Gazetesi | İlkeli Gazeteciliğin Yerel Öncüsü ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin