Değerli vatandaşlar, yabancılaşma, siyasal, ekonomik, dini ve kültürel alanlardan uzaklaşma, kopma, ayrılma, kontrolü kaybetme anlamına gelmektedir. Yabancılaşmanın anlamı, hukukta; devretmek, sosyolojide; insanlardan, vatanından ve dininden ayrılmak, tıp ve psikolojide; şaşkınlık, çılgınlık ve ruh hastalığı olarak kullanılmasına karşın, günümüz dünyasında kişinin kendinden, devletin ilkelerinden uzaklaşması şeklindedir. Özetle; gerçek dünyadan kopma ve sahte dünyaya geçiş yapma şeklinde yorumlanabilir. İbni Haldun; “baskıcı yönetimlerin siyasi yabancılaşmayı, devletin insan emeğini değerinin altında almaya zorlamasının ekonomik yabancılaşmayı” getirdiğini ifade etmiştir. Atatürk ise; “Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 19. cilt, s. 30.) şeklinde ifade etmiştir.
AKP iktidarları; ticaretin serbestleştirilmesi, kamusal düzenin azaltılması ve/veya özelleştirme adıyla kaldırılması, yabancı sermayeye avantajlar sağlanması, ekonomik istikrar programların özünü oluşturan emek ücretlerinin düşürülmesi gibi politikaları ile yeni bir ticaret ve yatırım ortamı oluşturdu. Bu sayede sektörde büyükler daha da büyürken, küçükler ortadan kaldırıldı. Yani; başta gıda olmak üzere birçok ürün ihraç edilirken ithal edilmeye başlandı. Pazarı ele geçiren bu yabancı firmalar kazandıklarını yurt dışına transfer ettiklerinden dış ödeme dengesi bozuldu ve işsizlik aldı başını gitti.
İktidarın yaptığı özelleştirmelere neden karşısınız diye soruyor okurlar. Biz DOĞRU PARTİ olarak özelleştirmelere değil, bu metot üzerinden yabancılaşmaya karşıyız. İktidarları seçen insanlarımızın tercihlerini etkileyen en önemli gösterge ülkenin ekonomik durumudur. AKP’nin iktidara gelmesi tam da 2002 yılında yaşanan ekonomideki çöküşün sonucudur. 2002-2007 yılları piyasada dolar ve altın bolluğu yanında AKP iktidarının kurucu değerlerimizi yok pahasına satmasıyla elde edilen paralar sayesinde ülke uçuyor havası yaratıldı. Oysa; bu dönemde büyük oranda yapılan borçlanma, cari açığın artmasına sıcak paranın piyasadan çekilmesi ile de ekonomik alanda çöküş kaçınılmaz oldu. Çünkü; Devleti kazanç kapısı olarak gören AKP, özelleştirme adı altında yabancılaştırma yapmakla mali kaynaklar ülkemizde kalması gerekirken, yabancı ülkelere akmıştır. Nasıl mı?
AKP iktidarı, Özelleştirmeleri blok satış şeklinde yaparak, halka arz etmediği için hem sermayenin tabana yayılmasını hem de rekabetçi piyasanın oluşmasını engelleyerek milli varlıklarımızın yabancılara gitmesine sebep oldu. Böylece, AKP hükümetlerinin politikaları ile ekonomide yabancı özel sektör tekellerinin oluşması sağlandı. Yabancı, gerçek ve tüzel kişiler için, karşılıklılık ilkesi gözetmeden vatan toprağının satılmasını dahi özelleştirme kapsamına alan AKP Hükümeti ayrıca; Suriye, Afgan, Irak ve İran halkı başta olmak üzere yabancılara para ya da mülk edinme karşılığında vatandaşlık vererek demografimizi de yabancılaştırdı.
AKP iktidarının yabancılaştırma uygulamalarının bir kısmı; birçok bankanın yabancı sermayeye satılması, TEKEL İngiliz’e, POAŞ Avusturya’ya, PETKİM Azerbaycan’a, Türk Telekom Katar’a, Araç muayene işi Alman’a, Telsim İngiliz’e, Kuşadası limanı İsrail’e, Başak sigorta Fransız’a, FOX ABD’ye, Avea Lübnan’a ve daha yüzlercesi yabancılara verilmesi şeklindedir. Çünkü; AKP iktidarı özelleştirme yerine yabancılaştırmayı, milli ve yerli kalkınma yerine uluslararası pazar olma yolunu seçmiştir.
AKP iktidarının; ekonomide, sosyal yaşamda, dini konularda, kültürümüzde, tıp ve psikolojide yabancılaştırma politikalarının yansımaları insanlarımızı da etkiledi ve insanlarımızın kendi kendilerine yabancılaştığı bir toplum oluşturdu. Bizlere gerçek dünya yerine sahte dünya sunan iktidar, devleti tüm değerleriyle yok olmaya doğru götürmektedir. Bu tehlikeyi Atatürk; “Devletin, içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve gerçek çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. Çünkü o ciddi ve gerçek çare, kendilerini daha çok ürkütür.” (1927) ifadesiyle ortaya koymuştur. Özetlersek;
AKP iktidarları yaşadığımız sorunları çözemediği gibi vicdani sorumluluğunu da yerine getirememiştir. Bu konuda “biz bir şeyi vicdan bakımından iyi yaptığımıza, sözlerimizin gerçek olduğuna inanıyorsak ondan olduğu gibi açık, belli, tereddüt ve belirsizlikten uzak olarak söz etmeliyiz.” (1923 Atatürk’ün S.D.II, s.143-144) ifadesiyle Atatürk yöneticilerin halkına gerçekleri açıklaması gerektiğini belirtiyor. Aynı zamanda, Dinimizi siyasi çıkarlarına alet ederken gerçek dinden uzaklaşmaya ki bunu 100 yıl öce gören Atatürk “gerçek İslamiyet’ten uzaklaşanlar, kendilerinin düşmanlarının esareti altında bulurlar.” (Atatürk’ün söylev ve demeçleri, cilt:2, s.139.) ifadesiyle de insanlarımızı uyarmıştır.
Değerli vatandaşlar, Toplumun yönetime olan güven duygusunu yitirmesi, ahlaki değerlerinin yok edilmesi, yargı organlarının bağımlı olması, kişisel özgürlüklerin kısıtlanması, demokrasinin içinin boşaltılması, insanlarımızın dinimiz gerçeklerinden bilinçli olarak uzaklaştırılması, tüm kaynaklarımızın emperyal güçler ve işbirlikçilerine peşkeş çekilmesi gibi milli ve dini değerlerimize yabancılaşma AKP eylemleri sonucudur. DOĞRU PARTİ temsilcileri olarak bizler; safsatalarla aziz milletimizi aldatan, gerçekler yerine yalan ve iftiralardan beslenen ve hemen hemen tüm alanlarda milleti kutuplaştıran bu anlayışı şiddetle kınıyor, halkımızı bu durumlardan çıkarmaya talip DOĞRU PARTİ saflarında yer almaya davet ediyoruz. 10.Aralık.2023
Selam ve Saygılarımla
Cezmi Orkun
Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı
(Enerji, Tabii Kaynaklar ve Madencilik Politikaları Başkanı)