Geçtiğimiz Mayıs ayındaki Papalık Seçimi’nde Katolik Kilisesi’nin papası seçilen 14. Leo, ilk dış ziyareti gerçekleştirmek üzere, 27 Kasım’da Roma Leonardo Da Vinci Havaalanı’ndan hareket ederek, Ankara Esenboğa Havalimanı’na geldi.
Türkiye’yi ziyaret eden 5. Vatikan Devlet Başkanı olan Papa 14. Leo’nun ziyaret kapsamındaki ilk durağı ise Anıtkabir oldu.

Anıtkabir’deki ziyaret kapsamında Aslanlı Yol’dan yürüyen Papa ve beraberindeki heyet, buradan Atatürk mozolesine gelerek çelenk bıraktı ve saygı duruşunda bulundu. Ardından Missak-ı Milli kulesine de gelen Papa, Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladı. Papa’nın ziyareti, Anıtkabir Müzesi’ni dolaşmasının ardından son buldu.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un da eşlik ettiği ziyarette, Papa, Vatikan Devlet Sekreteri (Başbakan) Kardinal Pietro Parolin ve Devletlerle İlişkiler Sekreteri (Dışişleri Bakanı) Başpiskopos Paul Richard Gallagher gibi yetkililer de yer aldı.

Katolik Kilisesi’nin 267. lideri Papa 14. Leo, “Jübile Yılı” ve Birinci İznik Konsili’nin 1700. yıldönümü vesilesiyle bugün Türkiye’ye geldi.

30 Kasım’a kadar Ankara, İstanbul ve İznik hattında yapılacak ziyaretlerde, Mor Efrem Süryani Ortodoks Kilisesi’ndeki Hıristiyan liderle yapılacak buluşmadan Volkswagen Arena’daki ayine, birlik ve barış mesajları verilecek.
12.30’da Ankara Esenboğa Havalimanı’nda ruhani liderler ve bakanlar tarafından karşılanan Papa, ilk olarak Anıtkabir’i ziyaret etti. Aslanlı Yol’dan geçerek Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktı ve saygı duruşunda bulundu.
Anıtkabir özel defterini imzalayan Papa ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne gitti. Külliye’de resmi törenle karşılanan Papa 14. Leo, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile el sıkıştı ve ikili, özel olarak görüştü.
Heyetler arası yapılan görüşmenin ardından Papa ve Erdoğan davetlilere hitap etti.
Görüşme sonrası açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
“Saygıdeğer Papa 14. Leo’yu ve heyetini ülkemizde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bir kez de sizlerin huzurunda kıymetli misafirimiz ve heyetine ‘ülkemize hoş geldiniz’ diyorum. Kendilerinin göreve başladıktan sonra ilk yurt dışı seyahatini Türkiye’ye gerçekleştirmesini her bakımdan çok anlamlı buluyorum. Bu müstesna ziyaretin Türkiye ile Vatikan arasındaki köklü ilişkilerin dostluk, iş birliği ve karşılıklı anlayış temelinde güçlenmesine katkı sağlamasını canı gönülden temenni ediyorum.
Başta bu salondan yansıyanlar olmak üzere ziyaret boyunca Türkiye’den verilecek mesajların Türk-İslam dünyasına, tüm Hıristiyan coğrafyasına ulaşacağına, dünyada barış umutlarını daha da artıracağına yürekten inanıyorum. Kıymetli misafirimizin ziyareti bölgesel ve küresel olaylar bağlamında son derece kritik bir zamana tekabül ediyor. İnsanlığın yön arayışının hızlandığı, küresel düzeyde belirsizliklerin arttığı, Asya’dan Afrika’ya, Latin Amerika’dan Doğu Avrupa’ya gerilimlerin tırmandığı bir dönemde gerçekleşen ziyaretin tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını ümit ve arzu ediyorum. Nitekim bugün verimli geçen ikili görüşmemizde, küresel barışın ve istikrarın tesisi konusundaki gözlemlerimizi ve ortak beklentilerimizi paylaştık. İkili münasebetlerimizin yanı sıra insanlığın ortak vicdanını ilgilendiren güncel meseleleri ele aldık.
Göçe zorlanan insanlara sahip çıkmak kadar, insanları göçe zorlayan sebeplerin ortadan kaldırılmasının da önemine dikkat çektik. Çatışmalar, insani krizler, yoksulluk, adaletsizlik ve iklim değişikliği gibi küresel sınamalar karşısında barışı savunan, adaleti önceleyen, merhameti esas alan bir yaklaşım etrafında buluştuğumuzu görmekten şahsen büyük bir bahtiyarlık duydum.
Bin yıldır vatanımız olan bu topraklarda her ırka, dine, mezhebe, kökene mensup insanlar hiçbir endişe, hiçbir baskı olmadan özgürce yaşamıştır. İstanbul’a, Hatay’a, Mardin’e, Diyarbakır’a, birçok şehrimize gittiğinizde camilerle birlikte kilise ve sinagogları yan yana görürsünüz. İstanbul’da Aya İrini Müzesi ve Neve Şalom Sinagogu, Trabzon’da Sümela Manastırı, Van’da Akdamar Müzesi ve daha nicesi… İşte bu ortak yaşam kültürümüzün tanıklarından sadece birkaçı. Göreve geldiğimiz 2002 yılından bu yana 100’e yakın kilise, manastır ve ibadethanenin restorasyonunu tamamladık. Bunların bir kısmının açılışına bizzat iştirak ettim. Yıl sonuna kadar beş eseri daha ibadete açmayı hedefliyoruz. Kültürel, dini, etnik farklılıkları bir ayrışma unsuru olarak değil, tam tersine bir zenginlik kaynağı olarak addediyoruz. Her bir insanımız dili, dini, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci sınıf vatandaşıdır. Tek bir insanımızın dahi ayrımcılığa maruz kalmasına müsaade etmeyiz.
Ziyaret, ortak zeminimizi güçlendiren çok önemli bir adım
Herkes için adalet, herkes için refah, herkes için barış, herkes için huzur… Bizim gayemiz ve başarmak istediğimiz işte bunlardır. Bu ziyareti ortak zeminimizi güçlendiren çok önemli bir adım olarak değerlendiriyorum.”
Papa 14. Leo da Erdoğan’ın ardından konuşma yaptı. Papa, şu açıklamalarda bulundu:
“Nazik karşılamanız için çok teşekkür ederim. Papalık dönemimi yurt dışı yolculuklarına ülkenizi ziyaret ederek başlamaktan memnuniyet duyuyorum. Zira bu ülkenin Hıristiyanlığın kökenleri ile ayrılmaz bağları vardır. Bugün de İbrahim’in çocuklarını ve tüm insanlığı farklılıkları tanıyan ve takdir eden bir kardeşliğe davet etmektedir. Bir yandan insanlık tarihinde yüzyıllar süren çatışmaların olduğu ve dünyamızın hâlâ adaleti ve barışı çiğneyen hırslar, seçimler nedeniyle istikrarlı olmadığı doğrudur. Aynı zamanda karşımıza zorluklar çıktığında böylesine muhteşem bir geçmişe sahip bir halk olmak hem bir armağan hem bir sorumluluktur.
Yolcuğumun logosu olarak seçilen boğaz üzerindeki köprü imgesi, ülkenizin özel rolünü çok güzel ifade etmektedir. Akdeniz’in ve tüm dünyanın hem bugününde hem de geleceğinde önemi bir yeriniz var. Her şeyden önemlisi de iç çeşitliliğinize değer veriyorsunuz. Asya ile Avrupa’yı, doğu ile batıyı birleştirmeden önce bu köprü Türkiye’yi kendine bağlamaktadır. Ülkenin farklı bölgelerini bir araya getirerek ve bunu kendi içinde yaparak adeta duyarlılıkların kesişme noktasını oluşturmaktadır. Nitekim bir toplum, çoğulculuğu varsa canlıdır. Türkiye, adil ve kalıcı barışın hizmetinde halklar arasında istikrar ve yakınlaşma kaynağı olsun.”
Papa, saat 19.00’da İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan İstanbul’a uçacak. Yarınki programı kapsamında da İstanbul ve İznik’te ziyaret ve temaslarda bulunacak.

Papa 14. Leo: “Türkiye, farklılıklarıyla bir köprü ülkesidir”
Papa 14. Leo, Türkiye ziyaretinde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi. Erdoğan, yaptığı açıklamada “Bu müstesna ziyaretin Türkiye ile Vatikan arasındaki köklü ilişkilerin; dostluk, iş birliği ve karşılıklı anlayış temelinde güçlenmesine katkı sağlamasını canı gönülden temenni ediyorum” ifadelerini kullandı. Papa ise Türkiye’nin “Akdeniz’in ve tüm dünyanın hem bugününde hem de geleceğinde önemli bir yeri bulunduğunu” ifade ederek ‘tarihsel ve coğrafi konumunun barışın tesisinde merkezi rol oynadığını’ söyledi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi ziyaret eden Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo’yu resmi törenle karşıladı.
Konuk Devlet Başkanı Papa 14. Leo’nun makam aracını, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın önündeki caddede karşılayan süvariler, protokol kapısına kadar eşlik etti.
Erdoğan, Papa 14. Leo’yu Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın ana giriş kapısında karşıladı. Erdoğan ve Papa 14. Leo’nun tören alanındaki yerlerini almalarının ardından, 21 pare top atışı eşliğinde iki ülkenin milli marşları çalındı.
Papa 14. Leo, tören kıtasını, “Merhaba asker” diyerek selamladı.
Erdoğan ve Papa 14. Leo, birbirlerine heyetlerini takdim etti. Türkiye ve Vatikan bayrakları önünde gazetecilere poz veren Erdoğan ve Papa 14. Leo, daha sonra baş başa ve heyetler arası görüşmeye geçti.

Erdoğan ile Papa 14’üncü Leo, ikili ve heyetler arası görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ndeki Cihannüma Salonu’nda basın toplantısı düzenledi.
Erdoğan, “Saygıdeğer Papa 14’üncü Leo’yu ve heyetini ülkemizde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bir kez de sizlerin huzurunda kıymetli misafirimiz ve heyetine ülkemize hoş geldiniz diyorum. Kendilerinin göreve başladıktan sonra ilk yurt dışı seyahatini Türkiye’ye gerçekleştirmesini her bakımdan çok anlamlı buluyorum. Bu müstesna ziyaretin Türkiye ile Vatikan arasındaki köklü ilişkilerin; dostluk, iş birliği ve karşılıklı anlayış temelinde güçlenmesine katkı sağlamasını canı gönülden temenni ediyorum. Başta bu salondan yansıyanlar olmak üzere ziyaret boyunca Türkiye’den verilecek mesajların Türk-İslam dünyasına, tüm Hristiyan coğrafyasına ulaşacağına, dünyada barış umutlarını daha da artıracağına yürekten inanıyorum” dedi.
Erdoğan, Papa 14’üncü Leo’nun ziyaretinin bölgesel ve küresel olaylar bağlamında son derece kritik bir zamana tekabül ettiğini söyleyerek, “İnsanlığın yön arayışının hızlandığı, küresel düzeyde belirsizliklerin arttığı, Asya’dan Afrika’ya, Latin Amerika’dan Doğu Avrupa’ya gerilimlerin tırmandığı bir dönemde gerçekleşen ziyaretin tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını ümit ve arzu ediyorum. Nitekim bugün verimli geçen ikili görüşmemizde küresel barışın ve istikrarın tesisi konusundaki gözlemlerimizi ve ortak beklentilerimizi paylaştık. İkili münasebetlerimizin yanı sıra insanlığın ortak vicdanını ilgilendiren güncel meseleleri ele aldık. Göçe zorlanan insanlara sahip çıkmak kadar, insanları göçe zorlayan sebeplerin ortadan kaldırılmasının da önemine dikkat çektik. Çatışmalar, insani krizler, yoksulluk, adaletsizlik ve iklim değişikliği gibi küresel sınamalar karşısında barışı savunan, adaleti önceleyen, merhameti esas alan bir yaklaşım etrafında buluştuğumuzu görmekten şahsen büyük bir bahtiyarlık duydum” dedi.
Türkiye’nin üç kıtanın kalbinde Doğu ile Batıyı birleştiren, farklı kültür ve inançlar arasında köprü olan istisnai bir konuma sahip olduğunu söyleyen Erdoğan, “Biz, ilhamını çift başlı Selçuklu kartalından alan, yüzü ve yönü hem Doğu’ya hem Batı’ya dönük bir ülkeyiz. Bin yıldır vatanımız olan bu topraklarda her ırka, dine, mezhebe, kökene mensup insanlar hiçbir endişe, hiçbir baskı olmadan özgürce yaşamıştır. İstanbul’a, Hatay’a, Mardin’e, Diyarbakır’a, birçok şehrimize gittiğinizde camilerle birlikte kilise ve sinagogları yan yana görürsünüz. İstanbul’da Aya İrini Müzesi ve Neve Şalom Sinagogu, Trabzon’da Sümela Manastırı, Van’da Akdamar Müzesi ve daha nicesi. İşte bu, ortak yaşam kültürümüzün tanıklarından sadece birkaçı. Göreve geldiğimiz 2002 yılından bu yana 100’e yakın kilise, manastır ve ibadethanenin restorasyonunu tamamladık. Bunların bir kısmının açılışına bizzat iştirak ettim. Yıl sonuna kadar beş eseri daha ibadete açmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, “Kıymetli misafirimizin, yüzyıllardır farklı inançlara ait ibadethanelerin kandillerinin aynı semayı aydınlattığı Türkiye’yi ziyareti hem ülkemizin özel konumuna, hem de ortak değerlerimize dikkat çeken anlamlı bir vesiledir. Biz de farklı kültür ve medeniyetlerin bir arada, yan yana ve huzur içinde yaşadığı bir tarihin mirasçıları olarak küresel barış ve istikrar ortamının serpilmesi için üzerimize ne düşüyorsa yapıyoruz ve yapacağız. Medeniyetler çatışmasının kışkırtıldığı bir dönemde Türkiye ve İspanya olarak ilk adımını attığımız, Birleşmiş Milletler çatısı altında ilerleyen Medeniyetler İttifakı Girişimi bu hassasiyetimizin en somut örneğidir. 20’nci yılını geride bırakan, 160’ı aşkın ülke ve kuruluşun mensubu olduğu Medeniyetler İttifakı’nın ulaştığı seviye sadece ülkemiz adına değil, tüm insanlık adına çok sevindirici ve umut vericidir. Tıpkı 20 sene evvel olduğu gibi bugün de çevremizdeki çatışma, kriz ve zulümler karşısında sorumluluk alıyor; kolay olanı değil zor olanı seçerek barış, adalet ve istikrar için elimizi taşın altına koyuyoruz. Milli gelire oranla dünyada en fazla insani yardım yapan ülkelerden biriyiz” dedi.
13,5 yıl boyunca 3,6 milyonu aşkın Suriyeliye ev sahipliği yaptıklarını söyleyen Erdoğan, “Suriye’de olduğu gibi Ukrayna’da da savaştan kaçan mültecilere, bilhassa savaş mağduru çocuklara kapımızı açtık. Karadeniz Tahıl Girişiminden esir ve cenaze takaslarına, tarafları ortak bir zeminde buluşturan pek çok adım attık. Son günlerde Rusya-Ukrayna Savaşı’nı sonlandırmaya dönük hareketliliği yakından takip ediyor, gerekli desteği ve katkıyı sunmaya çalışıyoruz. Saygıdeğer misafirimizin barış ve diyalog yönündeki çağrıları da diplomatik sürecin başarısı bakımından son derece kıymetlidir. Herkes için adalet, herkes için refah, herkes için barış, herkes için huzur. Bizim gayemiz ve başarmak istediğimiz işte bunlardır. Sadi Şirazi’nin ‘Baştan başa bütün dünya bir damla kanın yere dökülmesine değmez’ sözündeki hikmetin rehberliğinde adil ve kalıcı bir barışın tesisi yolunda çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Çoğu çocuk ve kadın 70 binden fazla Gazzelinin katledildiği, 2 yılı aşkın süren saldırılarda bu acı hakikate bir kez daha şahit olduk. İsrail hükümeti aralarında kiliselerin, camilerin, hastanelerin, okulların da olduğu sivil yerleşim yerlerini aylardır bombalıyor. İsrail’in vurduğu ibadethanelerden biri de Gazze’deki tek Katolik Kilisesi olan Kutsal Aile Kilisesiydi. Kendilerine bu vesileyle tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Saygıdeğer misafirimiz ve seleflerinin özellikle Filistin meselesine yönelik dirayetli duruşlarını daima takdirle karşıladığımızın bilinmesini isterim. İnsanlık ailesi olarak Filistin halkına en büyük borcumuz adalettir. Bu borcu ödemenin yolu ise 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm vizyonunu bir an önce hayata geçirmektir. Öncelikle Gazze’de varılan ateşkesin tahkim edilmesi, sivillerin güvenliğinin teminat altına alınması ve insani yardımların kesintisiz biçimde Gazze’ye ulaştırılması gerekiyor. Aynı şekilde Kudüs-ü Şerif’teki tarihi statükonun korunması çok önemlidir. Doğu Kudüs’ün tarihi kimliğine zarar verecek her türlü mütecaviz eyleme karşı birlikte hareket etmeyi sürdüreceğimize inanıyorum.”
Haber ajansları
















