Tarih: 1 Kasım 2002
Dolar kuru 1,67, Euro kuru 1,66 TL.
Tarih: 6 Kasım 2020
Dolar kuru 8.56, Euro kuru 10,16
18 yıllık artışa bakarsak;
Dolar’da % 412, Euro’da % 512 artış gerçekleşmiş.
Yani, geçen 18 yılda Dolar her yıl ortalama yaklaşık % 23, Euro %28 artış göstermiş. Üstelik AKP iktidara geldiğinde Euro-Dolar kuru aynı seviyede hatta çok az bir miktarda düşük seyrediyordu.
Peki, ne oldu da biz bu hale geldik?
Bu durumun miladının 2001 yılında uygulamaya sokulan ki aralarında Telekom, Şeker, Tütün, Tuz, Doğalgaz Piyasası, Merkez Bankası, Bankacılık, Sivil Havacılık, Kamulaştırma, İhale ve Ekonomik ve Sosyal Konsey Yasası’nın da yer aldığı 15 maddelik “Kemal Derviş Yasaları”nın olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırız. Bu maddelerle;
Tarım destekleme alımları durduruldu, tarımdaki devlet desteği kaldırıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin tahıl stokları düşürüldü. Ormanlara kesim serbestliği getirildi. Türk bankalarının devlet desteğiyle yabancılara satışı serbestleştirildi. KİT’ler “zarar ettikleri” bahanesiyle özelleştirilme yoluyla ya elden çıkartıldı ya da âtıl hale getirildi. Kamu ihaleleri yabancılara açılarak, ulusal şirketler yok edildi. Şeker piyasasında “istikrarsızlık var” bahanesiyle şeker fabrikaları özelleştirilme yoluyla ya yabancılara satıldı ya da kapatıldı. GDO’lu şeker ithalatı patladı, yabancıların yapay tatlandırıcı yatırımlarına izin verildi. Tütün Kanunu ile devlet nam ve hesabına tütün alımı engellendi. TEKEL özelleştirme marifetiyle yabancılara satıldı, kurum ve kuruluşları yok edildi. Tuz Yasası ile Tuz işletmelerinde, devlet tekeli kaldırıldı, işletmelerin tamamı satıldı. Doğalgaz Piyasası Yasası ile doğalgazda devlet tekeli kaldırıldı, emperyalist kartellerin bu alana girebilmesi sağlandı. Aynı şekilde elektrik piyasası ve enerji sektörü de yabancılara açıldı.
Kısaca Şeker fabrikaları, TEKEL, TELEKOM, TÜPRAŞ, PETKİM, TÜRKSAT ve daha pek çok KİT’in elimizden çıkmasının temelinde bu 15 yasa vardır. Bugün Türkiye’de ekonomi adına ne sıkıntı yaşanıyorsa miladı işte bu 15 maddelik Kemal Derviş Yasalarıdır. Ancak haksızlık etmeyelim; ekonomik teslimiyetçilik için hazırlıklar 1945’li yıllarda başlamış, 1950 ve 1980 yıllarında âdeta tavan yapmıştır. Sonuçları ise Kemal Derviş Yasaları ile gelmiştir. Günümüz iktidarı da bu yasaları hem çok iyi uygulamış hem de katkı yapmıştır. Bu arada 1945’den günümüze Türkiye’nin nadir bitki örtüsü ile bezenmiş eşsiz doğa parçalarının da maden aranması için yabancı firmalara sonuna kadar açıldığını eklemeden geçmeyelim.
Hal böyle olunca da üretmeyen, tüketen bir Türkiye yaratılmış; işsizlik korkunç boyutlara ulaşmış, çiftçi ve hayvancılık bitirilme aşamasına getirilmiştir. 1950 yılında Menderes iktidarı ile aralanan ithalat kapıları, 80 ihtilâlinin yarattığı Özal iktidarı ile sonuna kadar açılmış, son yirmi yıldır ise kapanmaması için kapıların önüne gümrük vergileri dâhil her türlü kolaylık yığınak yapılmıştır.
2020 yılında yaşadığımız Kovit-19 salgınının kurların bu kadar fırlamasında elbette katkısı vardır ancak salgın, Türkiye’yi ekonomik açıdan çok kırılgan bir noktada yakalamıştır. Bu da sıkıntının çok daha artmasına neden olmuştur. Yani ekonomik göstergeler, Türkiye’de döviz kurlarının Kovit-19 salgını olmasa da yükseleceğine işaret etmektedir.
Hazine ve Maliye Bakanı’nın “Ben kurlara bakmıyorum” demesi talihsiz bir açıklamadır. Türkiye’de iğneden ipliğe her şey dövize endekslidir. Özellikle de doğalgaz ve petrol… Cumhurbaşkanı’nın geçmişte yaptığı “dövizden TL’ye dönün” çağrısı da sonuçsuz kalmıştır.
Bu kış ekonomik açıdan önceki yıllara nazaran çok daha zorlu geçeceğe benzemektedir.
Tülay Hergünlü
İstanbul, 6 Kasım 2020
Yorumlar kapalı.