12 Şubat Cumartesi günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun daveti üzerine, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Ankara’da bir araya geldiler.
Bu bir araya gelmeyi tarihi buluşma, ilke ortaklığı, ülkemizin demokratik hukuk devletine kavuşması, aydınlık yarınlar için atılmış büyük adım, her şey daha güzel olacak gibi abartılı ifadelerle niteleyenler olduğu gibi, şaşıranlar da vardı.
8 Temmuz 2019 tarihinde AKP’den ayrılan Ali Babacan, 2002-2015 yılları arasında AKP hükümetlerinde bakanlık yapmış ve ekonominin patronu olarak isimlendirilmişti. Türkiye’nin büyük kamu kuruluşları Tüpraş, Petkim, Tekel ve Telekom, Ali Babacan döneminde elden çıkartıldı, yaklaşık 50 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. IMF’nin sadık dostu ve neoliberal politikaların esiri olarak “sıcak para” balonuyla ülkeyi borç batağına soktu. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ “silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” iftirasıyla hapis yatarken, terörist Şemdin Sakık tanık olurken, Ali Babacan Türkçe Olimpiyatlarında ilkokul mezunu Fethullah Gülen’e övgüler düzüyordu. Teröristlerle pazarlık için masaya oturulurken, ‘T.C.’ tabelaları ülkenin her yerinden kaldırılırken, çözüm sürecinde yüzlerce şehit verilmişken Ali Babacan, 28 Ekim 2015 tarihinde “çözüm süreci inatla devam edecek” açıklaması yapıyordu.
9 Eylül 2019 tarihinde AKP’den ayrılan Ahmet Davutoğlu, 2002-2016 yılları arasında AKP hükümetlerinde dış politika danışmanlığı, bakanlık ve başbakanlık yapmıştır. Şam’da Emevi Camisinde namaz kılma hayaliyle ülkemizi ABD’nin peşinde Suriye bataklığına sokarak, milyonlarca Suriyeli sığınmacının ülkemize gelmesine neden oldu. Sınırlarımızı ihlal ettiği gerekçesiyle bir Rus savaş uçağının düşürülmesi emrini verdi. “Bir grup öfkeli genç” dediği IŞİD terör örgütünün Kilis’e attığı füzeler sonucu 20 kişi yaşamını yitirdi. “Hayatım CHP zihniyetiyle mücadele etmekle geçti” diyen Ahmet Davutoğlu döneminde cumhuriyet tarihinin en fazla terör saldırısı yaşandı. 617 günlük başbakanlık süresinde 466 güvenlik görevlisi ve 253 sivil öldürüldü; yaklaşık 2.500 insanımız yaralandı. Komşularla sıfır sorundan, sıfır komşuya gelme politikasının uygulayıcısı olarak tarihe geçti.
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak Oteli’ni basıp, yakanların yanlarına giderek; “bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el fatiha diyelim” sözlerinin ardından “gazanız mübarek olsun” diyen Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, eli kanlı bir katildir. Sivas katliamın bir numaralı sanığı olan dönemin belediye meclis üyesi Cafer Erçakmak’ın hiçbir suçu olmadığını savunan Temel Karamollaoğlu, Türkiye’nin çok büyük acılar yaşadığını ama hiçbirinin Madımak Otel kadar istismar edilmediğini söylemiştir.
6 Mayıs 2012 tarihinden beri Demokrat Parti genel başkanlığı görevini yürüten Gültekin Uysal, 2018 yılında yapılan seçimlerde Millet İttifakı listesinden milletvekili seçilmiştir ve nurcularla sıkı ilişkileri olduğu bilinmektedir.
Fethullah Gülen’in Türkçe olimpiyatlarında boy gösteren İyi Parti genel başkanı ile “laiklik tehlikede değildir, yargıda cemaatçi yapılanma var diyemem” sözleriyle tarafını belli eden CHP genel başkanı, eylem ve söylemleriyle topluma umut olamazlar. Açıkça yazmaktan çekinmemeliyiz: Ülkemizi siyasi ve ekonomik yönden büyük sıkıntılara sokan AKP’nin artıklarıyla, Sivas katliamcısıyla, nurcularla, Fethullah Gülen sevdalılarıyla yapılan böyle bir birlikteliğin, ülkemizi aydınlığa ulaştırabilme olasılığı yoktur.
Sivas katliamcısı Karamollaoğlu’nun şu sözlerini de iyi değerlendirmek gerekir: “Milli Görüş Hareketinin son ve tek temsilcisi Saadet Partisi’nin olduğu masada 28 Şubat’ı olumlayacak, bu mesajı verecek, hatta bunu ima edecek olanlara biz haddini bildirmesini biliriz. Böyle bir şeyi akla bile getirmek hayal dışı, imkân dışıdır. Kaldı ki sadece biz değil, 28 Şubat’ın gerçek mağdurları var o masada.” Stratejik derinlikçi Davutoğlu ise “o masada oturanın hepsi 28 Şubat’a karşı olduğunu ilan etmiş zaten…” diyerek vurucu darbeyi yaptı.
İYİ Parti Genel Başkanı, 28 Şubat 1997 tarihinde İçişleri Bakanı olarak bu kararları imzalamış ve yayınladığı yönetmelikle, MGK Kararlarına en çok sahip çıkan Bakan olmuştur. CHP genel başkanı “geçmiş 28 Şubat’ta demokrasi rafa kaldırılmıştı. Bu 28 Şubat’ta demokrasiyi raftan indireceğiz. Ben de 28 Şubat mağduruyum, fişlendim” dedi. Ancak neden fişlendiğini söylemedi. 1996 yılında ‘Batı Çalışma Grubu’ tarafından hazırlanan “Sosyal Sigortalar Kurumu’ndaki Bölücü ve Mezhepçi Kadrolaşma ile Yapılmakta Olan Yolsuzluklar” adlı rapordan aklanmadan, proje olarak siyaset yapanları da Türk Milleti bilmelidir.
28 Şubat 1997 tarihinde alınan 18 karar tam olarak uygulanabilseydi, ülke olarak bugün her yönde çok daha farklı yerlerde olacağımız kesindi. Bugün karanlığı değil, aydınlık geleceği konuşuyor olacaktık. Ancak hain iç güçler ile dış odakların çabalarıyla ülkemiz bugün ortaçağ karanlığını yaşamaktadır. 28 Şubat’ın en önemli amacı, laik devletin uzun yıllar yaşamasını sağlayacak girişimleri başarmaktı. O gün herkesin desteklediği bu süreç, günümüzde yok sayılmaktadır. Dinci, yobaz, gerici partilerin tek dertleri laikliktir, programlarında ne Atatürk vardır, ne laiklik vardır. Ne yazık ki Atatürk’ün kurduğu CHP, bugün sadece gericilerle işbirliği yapmaktadır; bu karanlıklara ortaklıktır, destektir. Benzer şekilde tarikat ve cemaatler konusunda da yeni CHP yönetimi sessizdir ve diğer muhafazakâr partilerle aynı düşüncededir. Bu durumda 28 Şubat kararlarının haklılığı her geçen gün daha da anlaşılmaktadır, çünkü laiklik tehlikededir.
28 Şubat kararları alınırken görevde olan Türk Ordusuna hizmet etmiş 14 emekli subay ‘Darbeye Teşebbüs’ suçu ile ömür boyu hapis cezasına çarptırılıp, cezaevine atılmış ve rütbeleri sökülmüştür. Ancak Altılı Ganyan’ın bu konuda söyleyeceği söz yoktur. Bu Altılı Ganyana umut bağlayanların, Türkiye’nin aydınlık geleceğinin, karanlık politikaların esas ortakları ile kurulamayacağını anlamaları gerekir.
Altılı Ganyanın toplantısından sonra yayınlanan bildiride “herkesin inandığı gibi yaşayabildiği demokratik bir Türkiye” var ama laiklik konusunda tek bir sözcük yok. Anayasa’nın ilk dört maddesinden de hiç söz edilmemiş. Türkiye üzerinde yeni ve büyük bir oyun oynanmaktadır. Gerek siyasi iktidarın, gerek Altılı Ganyanın ittifaklarının, ülkemizin yararına olmadığı, olamayacağı bilinmelidir. Ulusalcı, demokrasiden ve laiklikten yana, aydınlık gerçek bir ittifak yapmak gereklidir. Bunun için büyük, küçük tüm partilere sorumluluk düştüğünü bilmeliyiz.
Suay Karaman / 21 Şubat 2022