Kirpiklerin arasında kristal küre, içine akan yağmur damlası,
Ve içinde büyüyen aşk…
Havaya açık eller, göğe kalkan baş,
sağanak yağmur…
Uzaktan gelen bir ses, bulanıklaşan bir hayal,
Orada mısın?
Merhaba!
Bu filmi daha önce görmüş müydün?
Senaryoyu yazan kimdi, hatırladın mı?
Mağdur suçludur,
suçlu ise mağdur…
Daha önce gördün mü bu filmi sen?
Kazanan aynı, kaybeden de,
Aldırma!
Sevgi, nefret, ızdırap aynı,
Belki mutluluk da…
Ezen, ezilen, sömürülen, horlanan aynı,
Hatta yöneten de…
İsyan eden düzene, yalana aynı kişi,
Kabullenen de öyle…
Senaryo aynı!
Gözlerini görüyor musun onun?
Sislerin arasına gizlenen kişinin?
Küller, molozlar ve tozların arasından;
Görüyor musun?
Haksızlığa uğrayan sen, mağdur o,
Üzülen sen, üzen o,
filmi başlatan da o…
Bir rüzgar gibi, bir tufan gibi, bir ordu gibi gelsin hadi!
Kazanamaz…
O mu yazdı ki senaryoyu, kazanacak?
Kazanamayacak, göreceksin!
Korkaklara göre olmasa gerek yaşam,
Ya da korkaklar mı yazıyor bu senaryoyu da, mutlu-mesut yaşıyorlar?
Kim yazıyor bu senaryoyu?
Ve kimler başrolde, kimler figüran?
Diğerleri seyircisi mi hayatın,
tükenen yolların, biten sevgilerin…
Bir simülasyonun içinde miyiz,
aynada kendimize bakan ruh muyuz?
Hatayı o yapıyorsa, cezayı neden sen çekiyorsun?
Hırsızın çaldıkları için, neden sen suçlanıyorsun?
Kalbini o kırıyorsa, neden sen acı çekiyorsun?
Ve yolları sen tüketiyorsan, ödülü neden o alıyor?
Bu senaryo hatalı, bu senaryo eşitsiz, dengesiz
Ve kötü…
Sömürüyü yapan neden daha mutlu;
onun bir adalet duygusu yok mu?
Sömürü, sömürene acı vermiyor mu?..
Acıyı çeken neden bu kadar rahat;
acı, onu rahatsız etmiyor mu?
Hayır, devam edemez bu senaryo böyle,
bitemez…
Yumruklarına ne oldu senin?
Senariste sakla onları, bulabilirsen…
Bu senaryo böyle bitemez…
Kalemine ne oldu senin?
Ve asla öne eğilmeyen onurlu başına…
Baştan yazılmalı bu senaryo,
evet baştan…
Suçmuş meğer dürüst, başı dik olmak,
Değiştireceksin!
Meğer paracı olmamak, hesapçı olmamak da suçmuş,
İnsanca yaşamayı hayal etmek, sarılmak ve hatta sevmek de…
Değiştireceksin bu senaryoyu!
Nasıl bir dünyaya geldik?
Sormayacaksın!
Nasıl düştük içine bu derin, dipsiz kuyuların?
Ve bu bitmez-tükenmez karanlıkların…
Umutsuzluğa kapılmayacaksın!
Kirpiklerin arasında donmuş bir küre,
İçine akan gözyaşları,
Bitmek-tükenmek bilmeyen yolculuklar,
Yollar…
Ortada bir senaryo,
Yazan kim, oynayan kim?
Koridorlar, yollar, zaman tünelleri,
Hayat savaşçıları, kalpler ve bedenler…
Yaralanan kim?
Ayça Yılmaz / 30 Kasım 2025


















