Kaybetmek bir alışkanlık, kazanmak bir korku haline gelebilir. Çünkü kaybettiğiniz koşulların sürüklediği alanda başka bir dünya, başka bir sistem, başka insan ilişkileri geliştirmiş olabilirsiniz. Türkiye’de kaybetmeye bağımlı olmuş muhalefetin durumu da buna benziyor.
Dün eski il genel meclisi üyesi ve yakın dostum Ayten Üren’le konuştuğumda “Muhalefet kazanmak istemiyor, kazanmaya korkuyorlar, çünkü kazandıklarında ne yapacaklarını bilmiyorlar” seklinde bir değerlendirme yaptı. Siyaseti ve içindeki insanları uzun yıllar gözlemleyen insanlardan biri olarak, muhalefetin bulunduğu duruma buradan bakmanın uygun olacağını düşündüm.
Güç karşısında uzun süre boyun eğmiş kitleler, bir süre sonra onunla yaşamaya alışırlar ve kendilerince hayatta kalmanın yollarına başvururlar. Muktedir karşısında kazanamayınca ondan nefret etseler bile, alıştıkları koşulları sürdürmeye devam ederler. Tarihte toplumlara vurulan zincirlerin kırıldığı olaylar olmuştur. Mustafa Kemal ATATÜRK, bunun için emperyalizme karşı topyekun bir savaşın öncülüğünü yapmıştır. Ardından asıl mücadele olarak “cehaleti” hedef almış ve devrim kanunlarıyla Türk toplumunu çağının ötesine taşımıştır.
Önümüzde iki seçenek var; ya barışçı bir yolla ama “adil yarışın olmadığı” SEÇİM yoluyla bunu başaracağız… Ya da haksızlık, hukuksuzluk ve çalınan oylara karşı demokratik haklarımızı kullanacağız.
Türkiye, 14 Mayıs’taki genel seçimlerin ardından yine büyük bir şok yaşadı. Ve Cumhuriyet tarihinin 21 yıllık en kirli iktidarı, parlamentoda çoğunluğu ele geçirdi. İktidarın başındaki sözde sultan (!) Tayyip Erdoğan % 49,5 ile barajın altında kaldı. Muhalefetin en güçlü adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise % 45 civarında oy aldı. Ve Cumhurbaşkanlığı yarışı 2.Tura kaldı.
Muhalefetin Sadullah Ergin gibi Fethullahçı, gerici, bölücü adaylara milletvekili listelerinde yer vermesi nedeniyle benim gibi milyonlarca insan Millet İttifakı’na oy vermedi. Ancak geniş yetkilere sahip, asıl hedef olan Cumhurbaşkanlığı makamının alınması ve yarışın 1. Turda bitmesi için Kemal KILIÇDAROĞLU’na oy verdim.
Atatürkçü ve Cumhuriyete gönülden bağlı milyonlarca insan, Milletvekili listeleri açıklandıktan sonra, ya benim gibi listeleri ve siyasi partileri inceleyip farklı bir siyasi partiye oy verdi, ya da sandığa gitmedi. Cumhurbaşkanlığı tercihinde ise pek çok insan, aday listelerinde hayal kırıklığı yaşasalar bile, sırf Tayyip Erdoğan seçim yoluyla gitsin diye, Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verdiler. Ancak gerek seçim öncesinde Millet İttifakı’nda yaşanan krizler, gerekse iktidarın depremi kullanarak erkene aldığı seçimlerin sonucu hezimet oldu.
Şayet yapılan hatalar ortaya konmazsa, açıkça konuşulmazsa, görmezden gelinirse insanlar içlerinde öfkeyi biriktirir. Birinci turdaki kararsız seçmenlerin büyük çoğunluğunu, benim gibi Atatürkçü, laik, teröre sıfır tolerans talep eden insanlardan oluştuğunu düşünüyorum. Oysa muhalefetin başını çeken CHP, kurucusu olan büyük ATATÜRK’e ihanet ederek gericilere, tarikatlara oynayarak onlardan gelebileceğini zannettiği oyların peşine düştü. Ama bir yıldır anlatmaya çalıştığımız sonuç gerçekleşti ve kendi tabanını sandıktan uzaklaştırdı. Ortaya çıkan sonuca göre, CHP listesinden seçime giren 4 küçük siyasi partinin milletvekilleri kendi partilerine döndükten sonra, bir önceki döneme göre CHP’nin elinde daha az milletvekili kalacak.
Deprem bölgesinden AKP’nin birinci parti çıkması üzerine…
Deprem yaşayan insanların psikolojisini anlamak için EMİLE ZOLA’nın maden işçilerinin yaşamını yansıttığı GERMİNAL romanının okunması ve bu kitabın uyarlandığı filmin izlenmesi faydalı olacaktır. Her şeyini kaybetmiş çaresiz insan, en zayıf insandır… Türkiye’de 2014 yılında SOMA’da 301 madenci hayatını kaybetmiş, seçimlerden sonra iktidar partisi AKP şaşırtıcı şekilde SOMA’dan birinci olarak çıkmıştı…
Sosyal Medyadan Yayılan İddialar
14 Mayıs Genel Seçimlerinden önce son haftalarda ortaya çıkan ve Sedat Peker’le başlayan iktidarı ifşa süreçlerinin devamı niteliğinde, sosyal medya üzerinde bazı açıklamalar yapıldı. Bir dönem iktidara yakın olan ve ayrıntılı şekilde iş ve sosyal ilişkilerini aktaran Muhammet Yakut ve Ali Yeşildağ’ın iddialarının seçim sonuçlarını ne kadar etkilediğini kestirmek zor. Milyonlarca insanın okuma-yazma bilmediği, evinde internetinin olmadığı, iktidarın yaygın TV kanallarını kullandığı göz önüne alınırsa, sadece sosyal medyayı yoğun olarak kullanan genç ya da bilinçli seçmen üzerinde bir etkisi olmuş olabilir. Ancak her ne olursa olsun, verilen bilgiler okur-yazar oranı yüksek, bilinçli, eğitimli kesimler için farkındalık açısından önemlidir, diye düşünüyorum. Bu farkındalık, geleceğimiz açısından, midemizin bulanmayacağı bir gelecek kurabilmemiz açısından gerçekten önemlidir.
ATA İttifakı ve Sinan OĞAN Ne Yapacak?
Seçimlerden sonra % 5 civarında oy alan ATA İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sinan OĞAN’ın 2.Tur için kilit nokta haline geleceği, daha sandıklar kapanmadan ortaya çıktı. Sinan OĞAN ve ittifakın kurucu bileşenlerinin lideri AP genel başkanı Vecdet ÖZ ve Zafer Partisi genel başkanı Ümit ÖZDAĞ hep beraber oy aldıkları tabana dayanarak bir karar vereceklerini belirtiyorlar. 2.Tur için birtakım pazarlıklar yapılıyor ki, normal zamanlarda olsaydı bu konu endişeleri içinde barındırmazdı. Belirttikleri üzere, 2. Tur’da Tayyip Erdoğan’ı mı yoksa Kemal Kılıçdaroğlu’nu mu destekleyeceklerine dair kendi tabanlarının da görüşlerini alarak ve yapılan görüşmeler neticesinde bir karara varacaklardır elbette… Ancak ATA İttifakı açısından Tayyip Erdoğan’ın desteklenmesi gibi bir seçenek olmamalıdır diye düşünüyorum. Zira bu kadar kirli bir iktidar, bir bataklık gibi sizi içine çekip yakın siyasi gelecekte tamamen siyasetten silinmenize yol açabilir.
Millet İttifakı, şayet 2.Tur’da topyekun olarak Tayyip Sultanlığı’nın karşısına çıkmak istiyorsa, yeni bir mutabakatla Sinan OĞAN’ı kurulması muhtemel cumhurbaşkanlığı yönetimine taşımalıdır. Yeni bir mutabakat ve birliktelik, sandığa gitmeyen milyonlarca vatansever insanın oy kullanmaya ikna edilmesini sağlayabilir.
SEÇİMDEN NOTLAR
CHP, iletişimden sorumlu başkan yardımcısı Onursal Adıgüzel’i görevden aldı. Ne zaman, seçimden sonra… Bravo size, Tuncay Özkan eksik kalmış…
Son bir yıldır CHP’nin Millet İttifakı’nın diğer bileşenleriyle aldığı yanlış kararlar:
1) Diyanet Akademisi’ne onay,
2) Türban yasa önerisi,
3) CHP, Millet İttifakı’nın 4 küçük partisinin Fethullahçı eski AKP milletvekillerini ve etnik ayrımcı açıklamaları olan şahısları, kendi listesinden milletvekili olarak TBMM’ye soktu.
Muharrem İNCE’nin Cumhurbaşkanlığı’ndan Çekilmesi
Muharrem İNCE’ye seçimden önce kaset komplosu kuruldu. CHP lideri Kemal KILIÇDAROĞLU, “Rusya yaptı” dedi. Kimilerine göre FETÖ, kimilerine göre MOSSAD…
Muharrem İNCE, sadece CHP’nin değil AKP’nin de oylarını bölüyordu. Muharrem İNCE’den kopan oylar nereye gitti? Muharrem İNCE’nin seçmen kitlesinden sandığa gitmeyenlerin oranı kaç?
Sinan OĞAN’ın anketlerde % 2-3 civarında görünen o oy oranı, seçimlerden birkaç gün önce Muharrem İNCE’nin çekilmesinin ardından sandığa % 5 olarak yansıdı.
Bu da Muharrem İNCE’nin % 7 civarında görünen oyunun dağıldığını gösteriyor.
AKP’nin kaybedeceği bir seçime girmeyeceğini bir yıldır söylüyoruz. Bu konuda sandık güvenliğiyle ilgili olarak DOĞRU Parti genel başkanı Rifat SERDAROĞLU pek çok yazı yazdı ve açıklamalarda bulundu.
AKP’nin aldığı % 49’5 oy hiç inandırıcı değil. Şayet 0,5 kadar açığı kalsaydı, bunu rahatlıkla kapatır ve % 50’ye tamamlardı, diye düşünüyorum. Amaç ilk turu 1. tamamlamış gibi gösterip, psikolojik üstünlüğü ele geçirmek.
Geldiğimiz noktada, Sinan OĞAN’ın kiminle ittifak içine gireceği önem kazanıyor. Şayet bu kirli iktidarla yoluna devam ederse, Sinan OĞAN iktidarı kurtarıp kendi varlık sebeplerini ortadan kaldıracaktır. Millet İttifakı’yla olursa ülkeyi beraber yönetmek için bir şansı olacaktır. Millet İttifakı kaybetse bile, Oğan siyasetteki iddiasını sürdürebilir. Tarafsız kalırsa ilerisi için ne olacağını bilemeyiz; ancak Türkiye’nin bu zor dönemecinde tarafsız kalmak da bir iddiasızlık olarak değerlendirilebilir. Bana kalırsa Millet İttifakı’yla zor olanı başarmalı ve bu iktidarın gitmesine yardımcı olmalıdır.
CHP’nin ATA İttifakı’yla olması ve iktidara karşı topyekun bir duruş sergilemesi, 28 Mayıs’ta yapılacak 2. Tur Cumhurbaşkanlığı Seçimleri için büyük bir psikolojik avantaj sağlayacaktır. Üstelik seçimin kazanılması halinde milliyetçilerin masada olması, halkın bölünme ve güvenlik endişelerine karşı güven verecektir.
Güce, otoriteye, sefalete, gericiliğe karşı savaşmak gerekiyor. Öğretilmiş korku, alışılmış çaresizlik içindeyiz. Yeni bir yol bulmak, yeni bir alternatif yaratmanın barışçı tek yolu budur: Tüm muhalif unsurların bu kirli iktidara karşı bir araya gelmesi gerekiyor.
Ayça Yılmaz
Yorumlar kapalı.