Değerli vatandaşlar, çok partili hayatın başlangıcından itibaren din ve siyaset ilişkileri bağlamında Türk siyasal sisteminde söz konusu olan pek çok olay seçmen davranış ve tercihlerinde dinsel değerler üzerinden etkili olmuştur.
Toplumsal bağın en önemli faktörlerin
den olan din, ülkemizde kurallar ve inançlardan çok yönetenlerin davranışlarına dayalı sebep-sonuç ilişkisine dayalı olmakta ve bu da siyasal İslam
savunucuları için dayanak teşkil etmektedir. Nasıl derseniz; yakın tarihimizde rahmetli N. Erbakan’ın bir MGK toplantısını takiben verilen yemekte Güven Erkaya’nın masada rakı içmesi, zamanın Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’in bir ramazan günü Anıtkabir ziyaretinde su içmesi sonuç olarak siyasal İslam savunucuları için istismar alanı açmıştır.
Özellikle AKP yönetiminin siyasi hesaplar uğruna dinimizi istismar etmesi sonucu
Müslümanlık namaz ve oruca, demokrasi ise oy vermeye indirgenmiş durumdadır. Bunların Siyasal İslam anlayışına göre namazını kıl orucunu tut ve oyunu kullan başka şeye karışma anlayışı hakimdir. Oysa; İnsanların dini hassasiyetlerinden faydalanmak, dine karşı yapılan en büyük saygısızlık ve ihanettir. Genel Başkanımız sayın Rıfat Serdaroğlu’nun her platformda dile getirdiği “Demokrasinin özgürlüğünden yararlanan ve iktidarda kalmak için din istismarı yapan bu zihniyeti sandıkta yıkmak oldukça zordur ancak imkansız değildir.” düşüncesi ne kadar doğru bir tespit değil mi?
Değerli vatandaşlar, genel anlamda harbiye ve tıbbiyeye dışarıdan müdahale edemiyoruz.
Ancak diğer tüm alanlarda din üzerinden sızmalara sessiz kalıyoruz. Örneğin bir hastalık halinde başvurduğumuz doktorun inancı, ırkı ve siyasi görüşü nedir diye sorgulamak ve ona göre davranış sergilemek aklımızdan dahi geçmezken, ülkeyi tedavi etsin diye oy vererek
seçtiğimiz siyasiler için maalesef aynı hassasiyeti gösteremiyoruz.
Rahmetli Süleyman Demirel, “Kışlaya, okula, camiye ve yargıya siyaset sokmayın” derken bu alanlarda ki görevlerin siyasetçinin maşası olmaması hassasiyetini ifade etmiştir. Ancak,
AK Parti iktidarlarında siyaset-cemaat iş birliği ile hiçbir dönemde olmadığı kadar din istismar edilmiş ve maalesef Demirel’in de ifade ettiği gibi, siyasî tartışmalardan
korunması gereken bu alanlar siyasetin elinde kullanışlı bir malzeme haline gelmiştir.
Böylece AKP iktidarının siyasal, sosyal ve ekonomik çöküntüler yanında en çok zarar
verdiği alanlardan birisi de kaçınılmaz olarak dinimiz olmuş ve insanlarımızın tercihlerinde aldatma aracına dönüşmüştür.
DOĞRU PARTİ, Cumhuriyetin kurucu değerlerini hakim kılma ve hurafelerden
arındırılmış inancını yaşayan, uygulayan ve demokrasiyi bugün olduğu gibi araç değil amaç olarak kabul eden, yaşananları sorgulayan bir toplum olma konusunda öncü olacak, laik demokratik Cumhuriyeti savunmaya devam edecektir. Çünkü; Milletin ve ülkenin kurtuluşunu kurucu değerlerin yaşatılmasında gören ve dinimiz gereği ibadetin Allah için, siyasetin ise halka hizmet için yapılmasını ilke edinmiştir DOĞRU PARTİ. Sizlerin desteği
ile birlikte başaracağız.
5.Haziran.2023
Selam ve saygılarımla
Cezmi Orkun
Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı
(Enerji, Tabii Kaynaklar ve Madencilik Politikaları Başkanı)
Yorumlar kapalı.