Bir siyasetçinin yüreğine “Rakiplerinden korkmak” duygusu yerleşmiş ise o kişi, köküne kibrit suyu dökülmüş ağaç gibi kurur ve siyaseten ölür!
Korku, siyasetçinin zor ve tartışmalı konulardan kaçmasına neden olur. Gerekli olsa bile riskli reformları yapamaz, uzun vadeli çözümler yerine kısa vadeli popülist önlemleri tercih eder.
Cesaret gerektiren dürüstlük ve hesap verebilmek yerine, kendi güvenliğini ve pozisyonunu korumayı öne alır.
AKP 2002 Yılından bu yana dolu-dolu 23 senedir TEK BAŞINA iktidarda!
Siz, bir defa olsun Erdoğan’ın, bir muhalefet partisi Genel Başkanı ile canlı TV yayınında bir tartışma programına çıktığını gördünüz mü?
Bırakalım Erdoğan’ı, bir AKP’li Bakanın, bir AKP’li Milletvekilinin, siyasi rakipleriyle beraber herhangi bir kanalda programa katıldığını gördünüz mü?
Başta Erdoğan olmak üzere AKP’li Bakan ve Milletvekilleri, bizlerden üstün ve ayrıcalıklı insanlar mıdır? Erdoğan, evliya veya ermiş bir kişi midir?
Elbette hayır. O da bir fanidir. Görevleri ve sorumlulukları Anayasada yazılı, belli bir süre için seçilmiş, süresi bitince makamı terk edecek bir görevlidir.
Maalesef, CB Erdoğan’da, “Kaybetme ve Hesap Verme” korkusu ciddi olarak bulunmaktadır. Hele “Benim en büyük aşkım” dediği İstanbul’da, İmamoğlu’na üst üste ÜÇ KEZ seçim kaybetmesi, üstelik her seçimde aralarındaki farkın artması, Erdoğan’ın başını koyduğu yastıkları dikenle doldurdu. Onun deyimiyle, “Turpun Büyüğü” olan Mansur Yavaş da her gün aradaki farkı açıyor, neredeyse tur bindirecek!
CB Erdoğan, yanlışlarını-hatalarını-eksiklerini gidereceğine, yüreğine yerleşmiş korkuya yenildiği için, yargı yoluyla rakiplerini tasfiye etmeye çalışıyor! Bileğini bükemediği ve üç kez yenildiği İmamoğlu’nu, Adalet Bakanı Yardımcısı yaptığı SİYASİ kişiyi, Savcı olarak atayıp, İmamoğlu’nu hapse attırıyor. Yetinmiyor, esas ve en güçlü rakibi Mansur Yavaş’ın üzerine de yargı kanalıyla yürümeye başlıyor.
Bu yol çıkmaz yoldur. Ne bu yola sapana, ne de cüppesini iktidara kiraya veren yargı mensubuna yarar.
Hele bir siyasetçi kendi yanlışları, kendi iş bilmezlikleri yüzünden bu ve benzeri yollara saparsa, hem kendisini, hem partisini, hem de ülkesini rezil eder.
CB Erdoğan maalesef tam da bu durumda!
-Kendisi ve ailesi için ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye dışında edinilmiş yasal olmayan mal-para yatırımları için “Araştırma Komisyonu” kurma kararı almış!
-Reza Zarrab yüzünden, Türk Devleti ABD Yargısı tarafından sıkıştırılıyor. Yüklü bir tazminatı ödemek zorunda kalabiliriz. Bakanlarının rüşvete bulaştığı bir Başbakan’ın bu sorumluluktan kurtulması mümkün değildir.
-CIA uşağı FETÖ elemanlarına, Yüksek Yargıyı, devletin idari makamlarını, TSK üst kademelerini peşkeş çekmesi, affolunmaz bir ihanettir.
-15 Temmuz’un gerçekleri ortaya çıkınca, bu düzenbazlığın altından kimse kalkamaz.
-Ekonominin-Tarımın-Eğitimin-Sosyal Yaşamımızın-çocuklarımızın geleceğinin bitirilmesinin-Kul hakkı yemenin sebebi olan iktidarın, halkın azabından kurtulması mümkün değildir. Daha neler, neler!
Allah kimseyi, özellikle bir siyasetçiyi, kendi insanlarının yüzüne bakamaz hale getirip, kokunun esiri yapmasın…
Sağlık ve başarı dileklerimle
14 Ekim 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
AKLI FİKRİ İŞ BAĞLAMADA!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılay Genel Kurulunda konuşurken kelimesi kelimesine şunları söylüyor;
“Biz çözüm süreci dedik. Bunlar ALDATTILAR ve her NUMARAYI yaptılar. Bunların hiçbir sözüne inanılmaz. Artık geçti. Şimdi İŞİ bitireceğiz. Her şeyi BAĞLAYACAĞIZ ve Allah’ın izniyle huzur ve refah ÜLKESİ bir GÜNEYDOĞU’YU ortaya koyacağız!”
“Anayasa Mahkememiz kendi varlığına İHANET edercesine anayasaya aykırı karar verebiliyor. Bu böyle olmaz. Türkiye şu anda terör örgütleriyle en yoğun mücadeleyi veren ülkedir. İşte Washington’un yarım saat mesafesinde Türk-Amerikan medeniyet Merkezinin açılışını yaptık. Muhteşem bir eser inşa edildi!”
“Azeri gazeteci kızımız önümüzü kesti. Azeri gardaşlarımız şehit oldu, ne dersiniz Cumhurbaşkanım dedi. Ben anlattıkça duygulandı ağladı.
Yanımda Diyanet İşleri Başkanı vardı. Şimdi bir Azeri gazeteci kızımıza bakıyorsun, bir de bizimkilere bakıyorsun. Fark bu!”
Bu konuşmanın tamamını iki uzman kişiye okuttum;
-Halen devlette simültane (anında) tercüme yapan bir arkadaşıma ve
-Diplomasında “Sağlık Bakanı” olarak imzam olan, Sinir ve Beyin Cerrahı bir Profesör dostuma!
Anında tercüme yapan arkadaşım, şunları söyledi;
Sayın Erdoğan’ın irticalen yaptığı konuşmalarda hepimiz çok zorlanıyoruz. Çünkü bizler, küfür-kabadayı lisanı- Kahvehane konuşmalarını bilmiyoruz.
Örneğin, “Biz işi bitirip, bağlayacağız! Numara yapıyorlar! Yesinler senin gazeteciliğini! Lagara lugara yapma ulan” dendiğinde, tercüme edebilmek için anamızdan emdiğimiz süt, inanın burnumuzdan geliyor.
Tercüme edemeyince bizler de başka şeyler söylemek zorunda kalıyoruz…
Profesör dostum ise çok ilginç şeyler söyledi;
Konuşmanın tamamını okuduğumuzda, kişinin çok karmaşık bir ruh hali taşıdığını net olarak görüyoruz. Korku, özellikle gelecek korkusu ciddi şekilde etkili. İfade bozuklukları var ki, bu çok önemli bir problem. En önemlisi bir konu üzerinde konuşurken, cümleyi nasıl bağlayacağını ve bir sonra ne söyleyeceğini unutuyor, sıklıkla da söylememesi gerekenleri ağzından kaçırıyor!
Güneydoğu bölgemizi ayrı bir ülke olarak tanımlaması ise kafasının içindeki gerçek düşüncesidir. Bu, Manik Depresif Bozukluğun başlangıcıdır ki, bir klinikte tedavi edilmezse, hasta tamamen içine kapanır, yemeden içmeden “zehirlenme korkusu” gerekçesiyle kesilir ve intihara kadar gider.
Bu ruh halindeki kişilerin kesinlikle yapamayacağı işler şunlardır;
Savcılık- Yargıçlık-Avukatlık-Otobüs ve Kamyon Şoförlüğü- Kasaplık- Güvenlik Görevlisi yani Polis ve Asker- Gemi ve Yat Kaptanlığı- Dalgıçlık…
Değerli Okurlar;
Kimsenin kültür durumu, eğitimi, konuşma tarzı, hastalığı bizi hiç ilgilendirmez. Kim nasıl ve ne şekil isterse öyle konuşsun, ister tedavi olsun isterse olmasın.
Bu onun problemidir. Fakat kişi, bizlerin kaderini doğrudan etkileyecek bir görevde bulunuyorsa o zaman ilgilendirir, hem de çok ilgilendirir.
Cumhurbaşkanının konuşmalarını kişinin kimliğini unutup, gözleriniz kapalı olarak dinlerseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız!
Bu konuşulanların akıl işi olmadığını ve Türk Milletinin iyiliğine, güzelliğine olmadığı net olarak ortaya çıkar.
Cumhurbaşkanının epilepsi ve hipoglisemi hastası olduğunu, kolorektal kanser sebebiyle defalarca ameliyat olduğunu, tedavi uygulamaları nedeniyle ilaçların organlarda tahribata yol açtığını hepimiz biliyoruz. Ortağı Bahçelinin durumu daha ağır! Eli ayağı tutmadığından Ankara’dan Nevşehir’e bile gidemedi!
Zaten itiraz eden de yok!
Başımıza daha büyük dertler açmadan, bu sağlık kontrollerinin derhal yapılması gerekir. Bu kontrole sadece iş bağlayanları değil, önlerinden kamyon-kamyon bombalar, ağır silahlar geçerken, mahallelerde kilometrelerce barikat ve tünel yapılırken, trene bakar gibi seyreden tüm devlet görevlilerini katmak gerekir. Kontrol sonucu aklı başında çıkanları ise “Vatana İhanetten” yargılamak, diğerlerini ise önce tedavi ettirmek ve sonra yargılatmak aziz şehitlerimize, gazilerimize olan vefanın ve borcun gereğidir…
Sağlık ve başarı dileklerimle
13 Ekim 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı