TDK’ya göre Cillop kelimesinin iki anlamı vardır;
-Pürüzsüz
-Kirden pastan arınmış. Tertemiz.
Anayasayı ihlalde, Anayasayı paspas yapmakta AKP-MHP-HÜDA PAR-DEM
Yıkım-İhanet çetesinin eline su dökecek adamı henüz analar doğurmadı!
Bırakın Cumhur İttifakının rekorunun kırılmasını, egale bile edilemez…
Açıklayalım;
15 Temmuz 2016 “Örtülü” Darbe Girişiminden sonra 30 adet Kanun Hükmünde Kararname çıkarıldı. Bu kararnamelere dayanarak, 150 binden fazla insanın işine son verildi, 50 binden fazla insan hapsedildi. Sayılarını şimdilik bilemediğimiz kişinin malına-mülküne-parasına çöküldü.
TMSF gibi devlet kurumları aracılığıyla, holdingler-fabrikalar-servetler el değiştirdi. Bu KHK’ler sonra TBMM’de KANUN haline getirildi ve süreklilik kazandı.
Yani basit anlatımıyla, en önce ve altta KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME,
İkinci sırada ve onun üstünde, TBMM’de kabul edilip KANUN olan KHK,
Üçüncü sırada ve en üstte bu yasal güvencelere dayanarak alınan kararlar!
Fakat, her yapılanın KANUNA UYGUN OLMASI için, öncelikle Anayasaya uygun olması şart! Hukuk Devletinde işler böyle yürüyor!
Amma ya KHK’ler Anayasaya uymuyorsa ve en alttaki KHK’yı çekip alırsanız, neler olur? Öyle bir gürültü kopar ki, yer yerinden oynar!
Anayasa Md; 119/7;
Savaş ve mücbir sebeplerle TBMM’nin toplanamaması hali hariç olmak üzere, Olağanüstü hal sırasında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri
ÜÇ AY içinde TBMM’de görüşülür ve karara bağlanır. Aksi halde olağanüstü hallerde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi KENDİLİĞİNDEN YÜRÜRLÜKTEN KALKAR.
TBMM İçtüzüğü de Anayasanın emrine uyarak 128’nci Maddesini şu şekilde düzenledi;
TBMM İçtüzüğü Md 128;
Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ÜÇ AY içinde, TBMM’de öncelikle görüşülür ve karar bağlanır. Söz konusu Kararnameler BİR AY içinde Komisyonlarda görüşülmediği takdirde, Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır. Genel Kurul, kalan İKİ AY içinde bu kararnameler hakkında karar verir. ÜÇ AY İÇİNDE GÖRÜŞÜLÜP KARARA BAĞLANMAYAN Cumhurbaşkanlığı kararnameleri KENDİLİĞİNDEN YÜRÜRLÜKTEN KALKAR…
Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin TBMM’ye gelmesi ve kabul edilmesi hakkındaki süreçler, Resmi Gazetenin 08.03. 2018 ve 30354 sayılı mükerrer
ve 03.11.2018 tarih ve 30584 sayılı sayısında yayınlanmıştır.
HİÇ BİR KHK, ANAYASADA EMREDİLEN SÜREDE KABUL EDİLMEMİŞTİR.
DOĞRU Parti olarak, “Devletin ve Resmi Kurumların rakamlarına göre yaptığımız incelemede, Anayasanın ve TBMM İçtüzüğünün emirlerine uyulmadığını gördük.
Türk Milletinin onayından geçerek kabul edilen T:C ANAYASASININ EMİRLERİNE bilerek, isteyerek, CB Hükümeti tarafından uyulmaması bu
CB Kanun Hükmündeki Kararnameleri YOK HÜKMÜNDEDİR.
Peki, CB KHK’leri YOK HÜKMÜNDE ise, Anayasaya aykırı kanunların yürürlükte kalması mümkün müdür?
Aziz Türk Milleti! Soru şudur;
-Türkiye’de şu an “Olağanüstü Hal Uygulaması mı var?
-Türkiye’de Hukuk Devleti kalmadığını görüyoruz da, Anayasaya aykırı yasalar da yürürlükte midir?
-Şu an dahi, yok sayılması gereken KHK ve Kanunlara dayanarak, insanların mallarına tedbir uyguluyorsunuz! Açılmış herhangi bir dava, mahkeme kararı olmadan nasıl ve hangi hakla insanların malına mülküne parasına
tedbir uygulayabiliyorsunuz?
Sizler Türk Milletinin başına bela mısınız?
Sağlık ve başarı dileklerimle
11 Mart 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
Z TAKIMI
“Türkiye’de ekonominin sorumlusu benim ben” diye damar patlatırcasına bağırmışsın.”
Cumhuriyet’in tüm eserlerini 70 Milyar Dolara satmışsın.
79 senede yapılan dış borcu, 23 senede 512 Milyar Dolara çıkarmışsın.
Ceza Gelirleri ve Turizm Gelirlerini de eklerseniz yaklaşık 4 Trilyon Dolar,
Türk Milletinden vergi toplamışsın. Bunlarla yetinmemişsin, “Hazine Garantili” işlerle hem 1’e mal olan işi 10’a fatura edip Türk Milletini kazıkladığın gibi, önümüzdeki 25 yılımızın gelirlerini de kapmışsın.
2003 yılında 100 TL ile 11 kilo Kıyma alırken, 2025’de ancak 330 gram kıyma alacak hale getirip, fakir fukarayı, garip gureba’yı perişan etmişsin!
Tarımı bitirip, çiftçinin-köylünün- üretenin başını eğdirmişsin.
Hukuk Devletini, Laik Cumhuriyeti yaralamış, Anayasamızı paspas etmişsin.
Sınırımıza 1 adet TERÖRİSTAN, 1 adet de CİHATİSTAN kurmuşsun.
Bir gecede dövizi patlatarak insanları fakirleştirmişsin.
Bu arada ailenin ekonomisini, dünyanın en zenginleri arasına sokuvermişsin.
“Tüm bunların sorumlusu sensin, sen! Hesap vereceksin, hesap…”
İktidardaki Z Takımı ülkeyi bu hale getirirken, Türkiye’nin Z takımının muhalefet partileri ne yaptı, daha doğrusu ne yapmadılar?
2002’den bu yana ister tek başlarına, ister birleşerek girdikleri tüm seçimleri kaybettiler, hiç ders almadılar.
Fakat, kendi Genel Başkanlık koltuklarını korudular!
Yargının önce FETÖ’nun, sonra da AKP’nin eline geçmesini engellemediler.
Türk Ordusunun çökertilmesini sadece seyrettiler.
Türkiye’nin, iktidar tarafından soyulmasını engelleyemediler.
Atatürk’e ağır hakaret eden, bir İhvancı Diyanetçinin hakkından gelemediler.
Kendi milletvekillerini hapse atacak uygulamayı bile, kendileri yaptılar…
Allah taksiratını affetsin, eski muhalefet partilerinden Bahçeli, kendini-partisini-geçmişini-geleceğini satıp Saray’a taşındı. O şimdi Sarayda sekerat halinde !
Koskoca CHP’yi, tavan yüksekliği %25 olan bir alçak binaya hapsettiler. Partisi bir türlü ayağa kalkamıyor, emekliyor.
Siyaseti bilmiyor, stratejik düşünemiyor. Diploması kayıp AKP Genel Başkanının oyunlarının peşine takılmış, ters yöne giden trende, aksi istikamete doğru koşarak iktidar olacağını zannediyor. O da dostlarıyla beraber!
Tek başlarına seçime girme gücü ve cesareti olmayan diğer muhalefet partilerinin, ülkenin durumuna sağlıklı ve doğru bir çözüm üretmeleri mümkün değildir. Bunlar Türkiye’nin partisi olamaz.
Salı’dan salıya yapılan, ilkokul müsameresi gibi toplantılara bakınca gerçek değerleri çok net görülüyor…
Bir siyasi parti, öncelikle muhalefette başarılı olacak ki, iktidara talip olabilsin!
Muhalefet etmekte, çözüm üretmekte, ülkenin varlığını ve rejimini korumakta acze düşmüş bir partiden veya partilerden çözüm bekleyen, Ağustos ayında Antalya’da kartopu oynamayı beklesin daha iyi.
Dünyayı iyi bilen, dijital gelişmeleri takip eden ve kullanan, milli değerlere bağlı, çevreye ve kadına saygılı, ekseriyetinin ikinci bir dil bildiği gençlerimiz, niçin bunları tercih etsin ki? Elbette etmeyecekler.
Hep söyledik, yine tekrar edelim;
DOĞRU Parti bu gençlerimize, parti içi demokrasinin olduğu, eşit yarışma olanağının tanındığı, Genel Merkez etkisinin en az düzeyde olacağı, siyasetin paralı ve pahalı bir konumdan çıkarılacağı, liyakatin ve çalışkanlığın en önde olacağı bir siyasi yapıyı armağan edecektir.
Kimsenin kimseyi azarlamadığı, yönetenlerin kendilerini seçenleri soymadığı, kimsenin inancından ve etnik kökeninden dolayı ötekileştirilemeyeceği, yeniden hür dünyanın itibar edeceği, zengin ve huzurlu Türkiye’yi Atatürk’ün gençleri kuracaklar.
Hem de sevgiyle, kardeşçe ve el ele!
Sağlık ve başarı dileklerimle
10 Mart 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı