BM Genel Sekreteri’nin Siyasi ve Barış İnşası İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Rosemary DiCarlo, Güvenlik Konseyi’ndeki büyükelçilere yaptığı açıklamada, yaklaşık bir yıldır devam eden Mavi Hat’taki saldırı ve çatışmaların “kapsam ve yoğunluk bakımından genişlediğini” söyledi.
Bazı durumlarda Lübnan ve İsrail topraklarının çok daha derinlerine kadar ulaşarak her iki taraftan on binlerce insanı yerinden etti ve siviller de dahil olmak üzere çok sayıda can kaybına neden oldu.

İsrail ve Lübnan silahlı kuvvetlerini ayıran sınır olan Mavi Hat’ın her iki yakasındaki evlerde, sivil altyapıda ve tarım arazilerinde de önemli hasarlar meydana geldiği bildirildi.
Tüm tarafları azami itidal göstermeye ve sivilleri korumaya çağıran DiCarlo,, nüfuz sahibi üye devletleri de daha fazla tırmanmayı önlemek için kararlılıkla harekete geçmeye çağırarak, “Bu şiddet döngüsünün daha da genişlemesi riski son derece ciddidir ve Lübnan, İsrail ve tüm bölgenin istikrarı için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır” uyarısında bulundu.
Derin şok ve panik
Bayan DiCarlo ayrıca 17 Eylül’de Lübnan genelinde iletişim cihazlarının eş zamanlı olarak patladığını ve ertesi gün aynı bölgelerde telsizlerin karıştığı daha küçük ancak ölümcül ikinci bir patlama dalgası yaşandığını söyledi.
Evlerde, arabalarda, süpermarketlerde ve sokaklarda cihazların patladığını belirten Lübnan sağlık yetkilileri, art arda meydana gelen patlamalarda ikisi çocuk 37 kişinin öldüğünü, 3 bin 400’den fazla kişinin de yaralandığını bildirerek, “Sağlık çalışanları ve hastaneler yaralılara yardım etmek için gece gündüz çalışıyor. Lübnan toplumu – yaşlı ve genç – derin bir şok ve panik içinde” dedi.
Bayan DiCarlo ayrıca Lübnan’ın geçici Başbakanı Necip Mikati’nin ifade ettiği kınamaya dikkat çekti. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ve İran da patlamalara tepki göstererek İsrail’i suçladı.
“İsrail Hükümeti bugüne kadar bu gelişmeler hakkında resmi bir açıklama yapmadı” dedi.
Saldırılar yeni normal olamaz
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk de Güvenlik Konseyi’ne yaptığı açıklamada, söz konusu saldırılardan kaynaklanan insan hakları ve insancıl hukuk endişelerine değinerek konuya ilişkin daha fazla bağlam sağladı.

Türk, ” Bu saldırılar, iletişim araçlarının silaha dönüştüğü, günlük hayatın akışı içinde pazar yerlerinde, sokak köşelerinde ve evlerde aynı anda patladığı, savaşta yeni bir gelişmeyi temsil ediyor ” dedi.
Yetkililerin ayrıca üniversiteler, bankalar ve hastanelerdeki patlamamış mühimmatları imha ettiği bildirildi.
Saldırıların, Ekim 2023’ten bu yana giderek daha da istikrarsızlaşan bir durum ve ciddi ve uzun süredir devam eden bir ekonomik krizle boğuşan Lübnan halkı arasında “yaygın bir korku ve paniğe yol açtığını” sözlerine ekledi.
“Bu yeni normal olamaz.”
Savaşların bile kuralları vardır
Volker Türk, savaşların bile insan haklarını ve onurunu korumak, toplumsal değerleri savunmak amacıyla kurallarla yönetildiğini kaydetti.
Hedef alınan cihazların kimde olduğu, nerede olduğu veya çevresi bilinmeden, siviller veya silahlı grup üyeleri olsun binlerce kişinin aynı anda hedef alınmasının, uluslararası insan hakları hukukunu ve uygulanabilir olduğu durumlarda uluslararası insancıl hukuku ihlal ettiğini vurgulayarak, “Uluslararası insancıl hukuk, patlayıcı madde içermek üzere özel olarak tasarlanmış ve üretilmiş, görünüşte zararsız taşınabilir nesneler biçimindeki bubi tuzağı cihazlarının kullanımını yasaklamaktadır ” dedi.
“Siviller arasında terör yaymayı amaçlayan şiddet uygulamak bir savaş suçudur.”
Bağımsız soruşturma çağrısı
Yüksek Komiser, bu patlamaların koşullarına ilişkin bağımsız, kapsamlı ve şeffaf bir soruşturma yapılması çağrısını yineleyerek, “Bu saldırıları emreden ve gerçekleştirenlerden hesap sorulmalıdır. Açıkça söyleyeyim – bu savaş yöntemi yeni ve alışılmadık olabilir. Ancak uluslararası insani ve insan hakları hukuku her durumda geçerlidir ve savunulmalıdır” dedi.
Yorumlar kapalı.