KİMSE BOŞ KONUŞMASIN VE ÜLKEMİZİ ARZU EDİLEN KARANLIK MACERAYA SOKMASIN.!
ZİRA TARİHİ SORUMLULUK, MİLLİ VE TARİHSEL BERABERLİĞİN ÖNEMLİ BİR TEZAHÜRÜDÜR..
Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettiği gibi başta Filistin olmak üzere hiçbir Ortadoğu ülkesiyle bu manada bir beraberliğimiz ve dolayısıyla olanlar ve olacaklar karşısında da tarihi bir sorumluluğumuz yoktur.!
Bilakis bölge ülkelerinin ecdadımıza ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı ezeli bir husumeti ve düşmanlarımıza karşı aşırı bir sempatisi ve beraberliği vardır. Bu durum tarihi hadiselerle sabittir..
Türkiye’nin tarihi sorumluluğu misakı milli sınırımız ve başta KKTC olmak üzere Türk devletleri ile ve çeşitli ülkelerde yaşam mücadelesi veren Türk toplulukları ile sınırlıdır..
Buna rağmen T.C. Devleti olarak başta Filistin olmak üzere benzer şekilde herhangi bir ülkede ırk, etnisite, din, mezhep ayrımı gözetilmeksizin zuhur eden her türlü insanlık dramına, vahşete ve soykırıma karşı olmak sadece insani görevimizdir..
Savaş, nefsi müdafaa ve barış için yapılırsa; sivilleri, hastaneleri, okulları ve ibadethaneleri hedef almadan, sadece askeri güçler arasında cereyan ederse meşrudur. Bizler hilafsız sadece bu meşruiyete taraf olmak zorundayız..
Uluslararası konularda uluslararası hukuk ve diplomatik yollarla hareket etmek mecburiyetindeyiz, aksi halde meşruiyetimiz tartışılır..
Bu nedenledir ki Filistin konusunda yapılacak tek şey; din kardeşliği üzerinden istismar ve iç siyasete yönelik tribün şov yapmak yerine devlet ciddiyeti içinde tüm dünya kamuoyu önünde aktif üyesi olduğumuz ve 193 üyesi bulunan birleşmiş milletler topluluğu ile yine aktif üyesi olduğumuz ve 31 üyesi bulunan NATO’yu acilen uyarmak, üst düzey diplomatik girişimleri devreye sokmak ve eş zamanlı toplanarak duruma müdahil olmalarını ısrarla talep etmektir..
Uyarılara cevap vermedikleri takdirde ise diplomatik uyarıları devreye sokmak ve başta ABD olmak üzere tüm NATO üslerini ve bağlantılı birimlerini kapatacağımız konusunda kararlı olduğumuzu belirterek karşı yaptırım uygulamak ve gerekirse sözümüzün arkasında durmamız gerekir..
Bunu geçmişte Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit hükümetleri yapmış ve netice almıştır..
Artık bu konuda çok geç kalındı, devlet gibi davranılmadı ve bilakis basiretsizlik yüzünden büyük bir itibar kaybına uğrandı ve tüm dünyanın gözü önünde binlerce cana kıyıldı..
“Devlet denilen şeyin muktedir bir güç ya da bir hiç olduğunu, biraz devlet olunmayacağını unutmamak gerekir..”
Devletin devlet gibi olacağı günlere erişmenin yolu milletin millet gibi olmasından geçer..
Bunun ilk emaresi 29 Ekim günü ortaya çıkmıştır, devamı gelmelidir ve bu heyecan bölünmeden tek parça halinde siyaseten ete kemiğe bürünmelidir..
Dr. Vecdet Öz
Yorumlar kapalı.