1. Haberler
  2. KÖŞE YAZISI
  3. TOPLUMLAR İÇİN EN BÜYÜK TEHDİT BİREYSEL GÜÇ ZEHİRLENMESİDİR.!

TOPLUMLAR İÇİN EN BÜYÜK TEHDİT BİREYSEL GÜÇ ZEHİRLENMESİDİR.!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Örnek Resim

(Sabırla okumanızı dilerim)

Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de Psikoloji Profesörü olan Dacher Keltner, güç zehirlenmesi üzerine yaptığı araştırmalarda, gücün bireyler ve toplum üzerindeki etkilerini derinlemesine incelemiştir.

Keltner, özellikle University of California, Berkeley’deki Greater Good Science Center’ın kurucu direktörü olarak, güç, duygu, sosyal etkileşim ve ahlaki davranışlar arasındaki ilişkiyi ele alan önemli çalışmalara imza atmıştır.

Güç zehirlenmesi konusundaki araştırmaları, özellikle The Power Paradox: How We Gain and Lose Influence (2016) adlı kitabında ve çeşitli makalelerinde detaylı bir şekilde yer alır.

Bu makalemde sizlere Keltner’in güç zehirlenmesi üzerine yapmış olduğu araştırmaların temel noktalarını ve toplumsal etkilerine dair bulgularını özetlemeye çalışacağım. Umarım toplumsal olaylara bakış açınıza önemli katkılar sunar..

Keltner, güç paradoksu kavramını şu şekilde tanımlar:

Güç, bireylere genellikle sosyal gruplar tarafından verilir ve bu güç, empati, cömertlik ve iş birliği gibi olumlu sosyal davranışlar yoluyla kazanılır. Ancak, güç elde edildikten sonra, bu gücü elinde bulunduranlar sıklıkla bu erdemleri terk ederek bencil, duyarsız ve etik dışı davranışlar sergilemeye başlar. Bu durum, güç zehirlenmesinin temelini oluşturur.

Keltner’in çalışmaları, güç sahibi bireylerin davranışlarındaki bu dönüşümü, kişiye göre değişken olan psikolojik ve nörolojik mekanizmalarla açıklamaktadır.

Keltner, gücün bireylerin psikolojik durumlarını ve kişiliklerini nasıl dönüştürebileceğini detaylı bir şekilde ele almıştır.

Keltner’in ortaya atmış olduğu Power Paradox teorisi; gücün başlangıçta bireylere empati, iş birliği gibi olumlu sosyal davranışlar kazandırdığı ancak güç elde edildikten çok sonra bu özelliklerin zaman içinde kaybolabileceğini öne sürmektedir.

Keltner, güç zehirlenmesinin kişilik değişiminde yol açtığı temel etkileri şu şekilde açıklamaktadır:

  1. Empati ve Sosyal Duyarlılıkta Azalma: Güçlü bireyler, başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlama yeteneklerinde azalma yaşayabilir. Yapılan deneysel çalışmalar, yüksek güç verilen bireylerin, başkalarının bakış açılarını anlamada zorlandığını ve nörolojik empati ağlarının daha az aktif olduğunu göstermiştir. Kişilik değişiminin başlamasıyla birlikte normalde empatik veya sosyal odaklı olan bir birey, güç zehirlenmesiyle birlikte daha soğuk, duyarsız ve benmerkezci bir kişiliğe bürünebilir. Bu kişi yönetici ise astlarının ihtiyaçlarına karşı kayıtsız hale gelebilir.
  2. Narsisizm ve Kendini Üstün Görme: Güç zehirlenmesi, bireyin kendine olan güvenini abartılı bir şekilde artırabilir ve narsistik eğilimleri tetikleyebilir. Güçlü bireyler, kendilerini diğerlerinden üstün görme eğiliminde olabilir ve bu, kibirli veya kendini beğenmiş bir kişilik yapısına dönüşebilir. Kişilik değişiminin başlamasıyla birlikte normalde daha mütevazı veya iş birliğine yatkın bir birey, güç zehirlenmesiyle birlikte kendini beğenmiş, eleştiriye kapalı ve aşırı özgüvenli bir hale gelebilir. Bu kişi yönetici ise astlarının fikirlerini küçümseyebilir veya sürekli övgü bekleyebilir.
  3. Dürtüsellik ve Kontrolsüz Davranışlar: Güç, bireylerin dürtü kontrolünü zayıflatabilir. Yapılan “Cookie Monster Study” gibi deneyler, güçlü bireylerin daha dürtüsel ve sosyal normlara aykırı hareket etme gibi kural tanımaz davranışlar sergilediğini göstermiştir. Kişilik değişiminin başlamasıyla birlikte normalde kontrollü ve saygılı olan bir birey, güç zehirlenmesiyle birlikte daha pervasız, kaba veya sınırları zorlayan bir kişiliğe bürünebilir. Bu kişi yönetici ise sosyal ortamlarda ve kurumsal yapılarda uygunsuz davranışlar sergileyebilir veya riskli kararlar alabilir.
  4. Ahlaki ve Etik Değerlerde Erozyon: Güç zehirlenmesi, bireyin ahlaki pusulasını bozabilir. Güçlü bireyler, kendi çıkarlarını toplumun veya başkalarının çıkarlarının önüne koyabilir ve yolsuzluk, manipülasyon veya gücün kötüye kullanılması gibi etik dışı davranışlara yol açabilir. Kişilik değişiminin başlamasıyla birlikte normalde dürüst ve ilkeli olan bir birey, güç zehirlenmesiyle birlikte pragmatik, manipülatif veya etik sınırları esneten bir kişiliğe kayabilir. Bu kişi yönetici ise güç uğruna ilkelerinden vazgeçebilir.
  5. Eleştiriye Kapalılık ve Savunmacılık: Güçlü bireyler, güç zehirlenmesiyle birlikte eleştiriye karşı daha hassas ve savunmacı hale gelebilir. Kendi kararlarını ve otoritelerini sorgulanamaz görme eğilimindedirler. Kişilik değişiminin başlamasıyla birlikte normalde daha önce açık fikirli veya yapıcı eleştirilere açık bir birey, güç zehirlenmesiyle birlikte inatçı, otoriter ve eleştiriye tahammülsüz bir kişiliğe dönüşebilir. Bu kişi yönetici ise astlarının tüm tasarruflarına müdahil olur ve otoriter bir yönetim ortaya koyar.

Keltner temel etkilerin oluşumundaki bilimsel mekanizmayı şu şekilde açıklamaktadır:

  1. Dopamin Etkisi: Güç, beyindeki ödül sistemini (dopamin salınımı) harekete geçirir ve bu durum bireyin kendine olan güvenini artırırken dürtüselliği ve risk alma eğilimini güçlendirebilir. Bu da narsisistik ve bencil davranışları tetikleyebilir.
  2. Empati Ağlarının Zayıflaması: Nörolojik çalışmalar, güçlü bireylerin empatiyle ilişkili prefrontal korteks ve ayna nöronları gibi beyin bölgelerinin daha az aktivite gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu ise sosyal duyarlılıkta azalmaya yol açar.
  3. Sosyal Mesafe: Güç, bireyi sosyal bağlardan uzaklaştırabilir. Güçlü bireyler, başkalarına daha az bağımlı hissettikleri için sosyal normlara uyma ihtiyacı hissetmeyebilir, bu da bencil ve duyarsız davranışlara neden olur.

Güç zehirlenmesinin yol açtığı kişilik değişimleri, özellikle liderlik pozisyonlarındaki bireylerde toplumsal düzeyde aşağıda ifade edildiği gibi ciddi sonuçlar doğurabilir:

  1. Liderlik Kalitesinin Düşmesi: Güç zehirlenmesi, liderlerin empati, iş birliği ve adalet gibi liderlik için kritik olan özelliklerini kaybetmesine neden olabilir. Bu ise kötü yönetim kararlarına ve toplumsal güvensizliğe yol açar.
  2. Kurumsal Yozlaşma: Kişilik değişimi, liderlerin etik dışı davranışlara yönelmesine neden olabilir, bu da yolsuzluk, kayırmacılık ve kurumsal çöküş gibi sorunlara yol açar.
  3. Toplumsal Kutuplaşma: Güç zehirlenmesiyle birlikte liderlerin otoriter ve eleştiriye kapalı hale gelmesi, toplumda kutuplaşmayı ve çatışmayı artırabilir.

Keltner; Eğitim, Kültür ve Görgünün Güç Zehirlenmesi üzerinde olumlu ya da olumsuz etkileri konusunda şu tespitleri yapmıştır:

Eğitim, kültür ve görgü, bu olgunun ortaya çıkışı, seyri ve etkileri üzerinde önemli bir rol oynar. Bu üç faktör, bireyin güçle olan ilişkisini şekillendirerek güç zehirlenmesini ya artırabilir ya da azaltabilir. Bu doğrultuda yapılan çalışmaları ve psiko-sosyolojik araştırmalar ışığında, güç zehirlenmesi ile eğitim, kültür ve görgü arasındaki ilişkiler aşağıdaki başlıklar altında sıralanabilir..

  1. Eğitim ve Güç Zehirlenmesi:
    Eğitim, bireyin dünya görüşünü, değerlerini ve sosyal becerilerini şekillendiren temel bir unsurdur. Güç zehirlenmesiyle ilişkisi şu şekilde açıklanabilir:

Olumlu Etkiler:

  • Empati ve Eleştirel Düşünce: Kaliteli bir eğitim, bireyin empati, eleştirel düşünce ve öz farkındalık gibi becerilerini geliştirir. Yapılan çalışmalar, empatinin güç zehirlenmesini önlemede kritik olduğunu gösterir. Eğitimli bireyler, güç sahibi olduklarında başkalarının bakış açılarını daha iyi anlayabilir ve bencil davranışlardan kaçınabilir.
  • Etik ve Ahlaki Değerler: Eğitim, etik karar alma ve sorumluluk bilinci gibi değerleri güçlendirir. Örneğin, liderlik veya etik üzerine eğitim alan bireyler, güçlerini topluma hizmet için kullanma eğiliminde olabilir.
  • Hesap Verebilirlik Bilinci: Eğitimli bireyler, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi demokratik değerlere daha yatkın olabilir, bu da güç zehirlenmesini sınırlar.

Olumsuz Etkiler:

  • Elitizm ve Kibir: Aşırı rekabetçi veya elitist bir eğitim sistemi, bireylerde üstünlük kompleksi yaratabilir. Bu, güç zehirlenmesini tetikleyerek bireyin kendini diğerlerinden üstün görmesine ve empati kaybına yol açabilir.
  • Eğitim Eksikliği: Yetersiz eğitim, bireyin öz farkındalık ve duygusal zekasını sınırlayabilir. Bu durumda, güç sahibi olan birey, güç zehirlenmesine daha yatkın hale gelebilir, çünkü duygusal düzenleme ve etik karar alma becerileri zayıf kalır.

Eğitimli bir lider, güç zehirlenmesine karşı daha dirençli olabilir; ancak, eğer eğitim sistemi yalnızca başarıyı ve bireysel kazanımları ödüllendiriyorsa, bu lider narsisistik eğilimler geliştirebilir. Bazı elit eğitim kurumlarından mezun olan yöneticilerin, güç zehirlenmesiyle kibirli veya bencil davranışlar sergilediği gözlemlenmiştir.

  1. Kültür ve Güç Zehirlenmesi:
    Kültür, bireyin değerlerini, sosyal normlarını ve güç algısını şekillendiren toplumsal bir çerçevedir.

Farklı kültürel bağlamlar, güç zehirlenmesini farklı şekillerde etkiler:

  • Toplulukçu (Kolektivist) Kültürler: Toplulukçu kültürler (örneğin, birçok Asya veya Ortadoğu toplumu), grup uyumuna ve topluma hizmete vurgu yapar. Bu kültürlerde, güç genellikle topluma hizmetle ilişkilendirilir ve bireyler, güç zehirlenmesine karşı daha dirençli olabilir, çünkü sosyal normlar bencilliği ve kibirli davranışları kınar. Ancak, bu kültürlerde hiyerarşik yapılar güçlüyse, liderler eleştiriye kapalı hale gelebilir ve güç zehirlenmesi, otoriter bir yönetim tarzıyla kendini gösterebilir.
  • Bireyci Kültürler: Bireyci kültürler (örneğin, Batı toplumları), bireysel başarıyı ve özerkliği vurgular. Bu, güç zehirlenmesini artırabilir, çünkü bireyler güçlerini kişisel kazanç için kullanmaya daha yatkın olabilir. Yapılan çalışmalar, bireyci toplumlarda güç sahibi bireylerin daha fazla narsisistik ve bencil davranış sergilediğini göstermiştir. Öte yandan, bireyci kültürlerdeki demokratik normlar ve hesap verebilirlik mekanizmaları, güç zehirlenmesini sınırlandırabilir.
  • Kültürel Normlar ve Güç Dinamikleri: Gücü meşrulaştıran veya eleştiriye kapalı kültürler, güç zehirlenmesini körükler. Örneğin, otoriteye sorgusuz itaat beklenen kültürlerde, liderler güç zehirlenmesine daha yatkın olabilir. Öte yandan, eleştiri ve şeffaflık kültürün bir parçasıysa (örneğin, İskandinav ülkelerindeki eşitlikçi kültürler), güç zehirlenmesi daha az görülür. Örnek: Japonya gibi toplulukçu bir kültürde, bir liderin güç zehirlenmesi, aşırı otoriter davranışlarla sınırlı kalabilir, çünkü toplum liderden grup çıkarlarını gözetmesini bekler. Buna karşılık, bireyci bir kültürde (örneğin, ABD’de), bir CEO’nun güç zehirlenmesi, kişisel kazanç veya gösterişli davranışlarla daha belirgin olabilir.
  1. Görgü ve Güç Zehirlenmesi:
    Görgü, bireyin sosyal etkileşimlerdeki nezaket, saygı ve alçakgönüllülük gibi davranışlarını ifade eder. Görgü, güç zehirlenmesiyle şu şekilde ilişkilidir:

Olumlu Etkiler:

  • Nezaket ve Alçakgönüllülük: Görgü kurallarına bağlı bireyler, güç sahibi olduklarında bile başkalarına saygı göstermeye devam edebilir. Alçakgönüllülük güç zehirlenmesini önlemede kritik bir faktördür. Görgülü bireyler, güçlerini kötüye kullanmaktan kaçınabilir ve sosyal bağlarını koruyabilir.
  • Sosyal Normlara Uyum: Görgü, bireyin sosyal normlara uygun davranmasını teşvik eder. Bu, güç zehirlenmesinin yol açabileceği dürtüsel veya kaba davranışları sınırlayabilir.

Olumsuz Etkiler:

    - Görgüsüzlük ve Güç: Görgü eksikliği, güç zehirlenmesini daha görünür hale getirebilir. Örneğin, güç sahibi bir birey, görgü kurallarına uymazsa (örneğin, astlarına kaba davranırsa), bu, empati kaybını ve narsisizmi daha belirgin kılar.
    - Statüyle Bağlantılı Görgü: Bazı toplumlarda, görgü, statü ve güçle ilişkilendirilir. Güçlü bireyler, görgü kurallarını bir statü sembolü olarak kullanabilir ve bu, kibirli veya elitist bir tavra dönüşebilir. Örnek: Görgülü bir lider, astlarıyla nazik ve saygılı bir şekilde iletişim kurarak güç zehirlenmesinin etkilerini azaltabilir. Ancak, görgüsüz bir lider, güç zehirlenmesiyle birlikte daha kaba ve duyarsız davranışlar sergileyerek toplumsal tepkiyi artırabilir.

Eğitim, kültür ve görgü, güç zehirlenmesini etkileyen birbirine bağlı unsurlardır:

  • Eğitim ve Kültür: Eğitim, bireyin kültürel değerleri içselleştirme biçimini şekillendirir. Örneğin, eşitlikçi bir kültürde eğitim alan bireyler, güç zehirlenmesine karşı daha dirençli olabilir, çünkü bu kültürler empati ve iş birliğini teşvik eder.
  • Kültür ve Görgü: Kültür, görgü kurallarını belirler. Örneğin, toplulukçu kültürlerde görgü, grup uyumuna hizmet ederken, bireyci kültürlerde görgü, bireysel nezaket ve statüyle ilişkilendirilebilir.
  • Eğitim ve Görgü: Eğitim, bireyin görgü kurallarını öğrenmesini ve uygulamasını sağlar. Örneğin, liderlik eğitiminde görgü ve etik davranışlar vurgulanıyorsa, birey güç zehirlenmesine karşı daha hazırlıklı olabilir.

Eğitim, kültür ve görgünün güç zehirlenmesi üzerindeki etkileri, toplumsal düzeyde şu sonuçları doğurur:

  • Toplumsal Güven: Eğitimli, görgülü ve eşitlikçi bir kültürden gelen liderler, güç zehirlenmesine daha az yatkın olur ve bu, toplumsal güveni artırır.
  • Adalet ve Eşitsizlik: Yetersiz eğitim, otoriter kültürler veya görgüsüz davranışlar, güç zehirlenmesini körükleyerek eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri artırabilir.
  • Kutuplaşma: Görgüsüz ve empati yoksunu liderler, toplumda kutuplaşmayı ve çatışmayı tetikleyebilir, özellikle bireyci veya hiyerarşik kültürlerde.

Güç zehirlenmesini önlemek için eğitim, kültür ve görgü şu şekilde kullanılabilir:

  • Eğitim Sistemleri: Empati, etik karar alma ve öz farkındalığı teşvik eden eğitim programları geliştirilmelidir. Liderlik eğitimlerinde alçakgönüllülük ve hesap verebilirlik vurgulanmalıdır.
  • Kültürel Dönüşüm: Toplumlar, eşitlikçi ve şeffaf değerleri teşvik eden kültürel normlar geliştirmelidir. Bu, güç zehirlenmesini azaltabilir.
  • Görgü Eğitimi: Sosyal nezaket ve alçakgönüllülüğü teşvik eden görgü kuralları, özellikle güç sahibi bireyler için vurgulanmalıdır.

Sonuç olarak:

Eğitim, kültür ve görgü, güç zehirlenmesini şekillendiren kritik faktörlerdir. Kaliteli bir eğitim, empatik ve eşitlikçi bir kültür ve görgülü davranışlar, güç zehirlenmesini önleyerek bireylerin güçlerini topluma fayda sağlayacak şekilde kullanmasını teşvik eder. Buna karşılık, elitist eğitim, otoriter kültürler ve görgü eksikliği, güç zehirlenmesini körükleyerek bireysel ve toplumsal zararlara yol açar. Keltner’in çalışmaları, bu faktörlerin güç paradoksunu anlamada ve önlemede ne kadar önemli olduğunu vurgular.

Dr. Vecdet Öz

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
TOPLUMLAR İÇİN EN BÜYÜK TEHDİT BİREYSEL GÜÇ ZEHİRLENMESİDİR.!
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Bizi Takip Edin