Türkiye’nin 23 yıllık iktidar Partisinin Genel Başkanı Erdoğan’a ve onun özel Savcılarına göre, 17/25 Aralık 2013, FETÖ tarafından yapılan bir darbe girişimidir!
Onun ağzından çıkanı “Emir” kabul eden Bademlere göre de 17/25 bir darbedir!
Muhalif medya-Haram Havuzu medyası ve TV’lere AKP tarafından çıkartılan adamcıklara göre de 17/25 kesin bir darbedir!
Bir an için, Erdoğan’ın dediği gibi 17/25 Aralık’ın, FETÖ Paşa, Savcı ve Polisleri tarafından yapılmış bir darbe girişimi olduğunu kabul edelim!
Peki, 17/25 Aralık günü ortalığa dökülen ve Türkiye’yi dünyaya rezil eden, komedi şovlarına malzeme olan hırsızlıklar-yolsuzluklar-rüşvetler-evde sıfırlanan milyonlarca dolarları-avroları ne yapacağız? Ne oldu o cukkalar?
Milyarlarca dolar-avro, Rıza Zarraf’ın kasalarından kendi kendilerine çıktılar, kimi banka genel müdürünün evindeki ayakkabı kutularına girdi, kimi saat oldu Zaferin koluna, kimi piyano oldu Zafer’in evine, kimi Bakan çocuklarının kasalarına, kimi çikolata kutularına, elbise torbalarına girip Egemen’in cebine girdi! Öyle mi? Elbette ki paraları, darbe yapmak için CIA uşağı FETÖ koymuştur, değil mi?
17/25 Aralık sebebiyle istifa eden dört Bakan da FETÖ elemanıydılar, di mi?
TOKİ Bakanına, “Ben her şeyi Başbakan Erdoğan emrettiği için yaptım. Ben niçin istifa edeyim ki, istifa edilecekse önce Başbakan Erdoğan istifa etmelidir” sözlerini NTV canlı yayınında FETÖ söyletmiştir, di mi?
“Babacığım, dünden beri hepsini sıfırlayamadık. 30 Milyon avro daha kaldı. Bununla Şehr-i Zar Konaklarından Avukatımızın üstüne 4 tane alalım diyoruz” cümlesini de FETÖ söyletti, di mi?
Hee, di, di! Aynen öyle oldu!
Tarih 17/25’i nasıl yazacak biliyor musunuz, Sayın Savcılar?
17/25 olayı, TC Devleti içinde yuvalanmış iki organize suç örgütünün İKTİDAR KAVGALARI sonucu, birbirlerinin k.çlarını-suçlarını açık etme işidir.
17/25 haram paranın kullanıldığı, Türkiye’nin pisliğe boğulduğu, Türk Adalet sisteminin yerlerde süründüğü, Türk Tarihinin en zengin (!) darbe girişimidir…
Erdoğan ve AKP’nin üzerine toz kondurmadığı Badem Paşalarından biri de Hilmi Özkök’tür. Ergenekon-Balyoz davaları sırasında “Kasaptaki ete soğan doğramam” sözüyle ünlenen Badem Paşa, Savcılar ile 8 saat köfteli süren piyazlı bir görüşme yapmış ve kendi Komutanlarına sahip çıkmamıştı.
Aynı tavrını daha sonra, Erdoğan’ı satarak yineledi!
“2004 yılındaki MGK Toplantısında biz askerler olarak, Fethullah Terör Örgütünün çok tehlikeli olduğunu, orduya sızmaya çalıştığını ısrarla söyledik. Fakat zamanın iktidarı bizi dinlemedi” dedi!
Sayın Savcılar;
Hilmi Özkök, sıradan biri değildir. Kurfallı Köyünün Kır Bekçisi hiç değildir.
O bir Badem Paşasıdır. Adamcağız TBMM Komisyonunda demek istiyordu ki;
“FETÖ’nü kim korudu, kim büyüttü, kim devlete soktu diye arıyorsanız, bırakın garibanlarla uğraşmayı, 2004’teki MGK’daki kararları kim hasıraltı ettiyse onun yakasına yapışın’”
Hadi Sayın Savcılar, lütfen bir de sizler hatırlayın Badem Paşasını!
Bakalım sizin etinize soğan doğrayacak mı? Zekeriya Öz diye güçlü bir FETÖ elemanı vardı bir zamanlar, hatırlar mısınız? Hani Erdoğan onun altına zırhlı Mercedes vermişti.
Siz, siz olun 17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Soygun olayına bir defa daha bakın. Birilerinin elinde öyle kasetler (Renkli-Görüntülü-Sesli), öyle belgeler var ki, soygunu kapatan dönemin Savcı-Yargıçları, Zekeriya Öz’ün yanına kaçsalar da kurtulamayacaklar…
Sağlık ve başarı dileklerimle
19 Aralık 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
SERVET NASIL ELDE EDİLİR?
Genel anlamda, servet iki ana kaynaktan gelmektedir.
Birincisi, miras yoluyla elde edilen servet!
İkincisi, çalışarak, üreterek, gelir elde ederek sağlanan, vergisi ödenmiş servet!
(Tarihsel anlamda çok önemli olmasına rağmen, Hırsızlık-Soygun-Rüşvet-Kaçakçılık yoluyla elde edilen servetler, bu yazıda konu dışında bırakılmıştır.)
Demokratik rejimlerde kamu kaynaklarını kullanan her yönetici, ister seçilmiş ister atanmış olsun hesap vermek zorundadır.
Hesap verebilir olmak ve bundan yüksünmemek, rejime ve yönetenlere olan güveni perçinler, kamu yönetiminin performansını iyileştirilir ve meşruiyetini sağlar.
Aksi, şüpheleri acabaları getirir ki, bu durum giderek toplumun huzurunu bozacak seviyeye yükselir.
“Ben seçimle geldim, sadece Allah’a ve seçimde millete hesap veririm” demek hem antidemokratiktir, hem ilkelliktir, hem de “Ben hırsızlık yapacağımı peşin- peşin ilan ediyorum” demektir.
Yazının burasına kadar, her namuslu insanla mutabık olduğumuzu, bizi yönetenlerin de hesap vermek zorunda olmalarının mutlaka olması gerektiğini varsayıyoruz. Aşağıda anlatacağım suçlama-hakaret karşısında, bizim devlet yetkililerinin suskun kalmaları, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak beni çok üzmüş ve utandırmıştır. Olayı sizlerle paylaşıp, ardından bazı sorular sormak istiyorum!
ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Eliot Engel (Demokrat) ve üye Mike McCaul (Cumhuriyetçi), 435 üyeden oluşan Temsilciler Meclisine, “Erdoğan ve ailesinin Türkiye dışındaki mal varlığının ve iş ilişkilerinin” araştırılıp, bir rapor haline getirilmesi için bir önerge verirler.
Önerge, 8 Mayıs 2020 günü, 435 üyenin 419’unun katılımıyla oylanır ve 16 oya karşı 403 evet oyu ile kabul edilir.
Eliot Engel, yaptığı açıklamada da şu aşağılayıcı sözleri söyler;
“ABD Başkanı Trump’ın, T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la rahat hissetmesi karşısında “midem bulanıyor…”
Sözüm AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a;
Bu suçlamalar ve hakaretler karşısında, bugüne kadar olduğu gibi, yine sessiz kalırsanız, dolaylı şekilde tüm suçlamaları- hakaretleri kabul etmiş olursunuz.
Binlerce yıllık Türk Tarihinde, ne bir Hakan ne bir Sultan ne de bir Cumhurbaşkanımız, böyle ahlaksızca suçlanmadı, saldırılmadı.
Sessiz kalamazsınız. Yapacağınız iş çok basittir;
Birincisi;
Bu günkü servetinizin (Örneğin Kısıklı Villaları-Urla Villaları-Şehri-Zar Konakları- Çatalca Villaları vs) ve eğer var ise, yurtdışındaki mal varlıklarınızın, sandal kaptanı olan rahmetli babanızdan miras yoluyla kalan servetle alındığını, veraset ilamlarıyla açıklayıp, belgeleri Amerikalıların gözlerine sokun!
İkincisi;
Yurtiçi varlıklarınızın ve eğer var ise yurtdışı varlıklarınızı, ticaret yaparak veya Karkas Et alıp sucuk yapma işinizde çalışarak elde ettiğinizi, tamamının yasal ve vergilendirilmiş kazançla satın alındığını, ödediğiniz her yılın vergilerini ve satın alma belgelerini gösterip, yine Amerikalıların götzüne sokun!
Ben olsam bunları yapardım. Bir de o sarıkafalı, Türkiye’ye gelip Türk Milletinden özür dilemeden onunla tüm şahsi ilişkilerimi keserdim…
Sizin çeşitli unvanlarınız var. Taraftarlarınız, sizin uğrunuza katliam yapmaya dahi hazırlar. İnanın korkudan tir-tir titriyor ve sokağa çıkamıyoruz!
Her biri birer kahramanlık sıfatı olan “Reis- Delikanlı-Cesur Uzun Adam” gibi lakaplarınız var.
Yapın bu dediklerimi, kaldırın artık utançtan eğilen başları, kükreyin Asım’ın Nesli gibi… Hadi Ya Hacı! Ya Allah Bismillah…
Sağlık ve başarı dileklerimle
20 Aralık 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı