(Lütfen uzun deyip geçmeyin, sabırla okuyun ve okutun.!)
Özgürce yaşadığımız bu vatan, alelade bir toprak parçası değildir!.
Ömrünün tamamını milletine ve istiklal mücadelesine adamış koca yürekli insan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bu uğurda canını siper etmiş kahraman silah arkadaşlarının kanla sulanmış kutsal emanetidir.!
Bu emanet, maalesef ki senaryosu ustalıkla yazılmış kirli bir emperyal oyuna ve işbirlikçi siyasi taşeronların işlediği organize bir anayasal suça sahne olmaktadır..
Tıpkı bir kabus tünelinden geçercesine yaşanan onca olayı olağan bir siyasi sürecin neticesi olarak kabul ederseniz çok yanılırsınız..
İktidarın yıllardır süren planlı ve kasıtlı icraatlarını klasik bir muhalefet anlayışıyla sadece basit bir siyasi beceriksizlik, yandaşa rant ve irtikap mantığı içinde açıklamak gözü açılmamış bir saflık olur.!
AKP, alıştığımız manada bir siyasi parti değil bilakis ihvancı geleneğin temsilcisi olan içgüdüsel reflekslere sahip Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı bir partidir..
Hatta bu marjinal yapıya, siyasi parti ifadesinin ötesinde; içeriği, faaliyetleri ve bağlantıları itibarıyla arzuladığı hedefe ulaşmak için her şeyi göze almış örgütsel bir yapı demek daha doğru olur.
Bu yapı, FETÖ mihmandarlığında dış destekli bir proje olarak iktidarı ele geçirdiği günden itibaren Cumhuriyet Türkiye’sini yönetilecek değil darülharp mantığı içinde fethedilecek bir ülke olarak görmüştür..
Türkiye Cumhuriyeti, bu örgütsel yapı nezdinde laik bir kafir zihniyet tarafından kurulmuştur ve şeriatçı yapıya dönüştürülmesi gereken bir devlettir..
AKP kurucuları ile geçmişte illiyet bağı bulunan ve Almanya’da Alman istihbaratı destekli örgütlenmiş olan Kara Ses’in de ifade ettiği gibi baş kafir ise her Cumhuriyet bayramında maketini sembolik olarak idam ettikleri Mustafa Kemal Atatürk’tür..
Bu yüzdendir ki küffar devlet olarak kabul ettikleri Türkiye Cumhuriyeti’nin malını, mülkünü yemek, banka faizini almak, talan etmek, içini boşaltmak uyguladıkları darülharp nedeniyle hak ve helaldir..
Onlar yıllardır bu ülke ve laik toplumla hep savaş halinde oldular ve bunun için de çaldıklarını hırsızlık malı değil hep savaş ganimeti olarak gördüler..
Kendilerine göre yok ettikleri milletin hazinesi değil küffarın kasasıydı.!
Küffar olarak kabul ettikleri böylesi bir toplumun iffeti ve namusu da yine malı gibi hak ve helaldi.
İşte bu yüzdendir;
Hazinenin tamtakır boşaltılması..
Onca malın, mülkün haraç, mezat satılması..
Her türlü milli servetin iç edilip ganimet misali paylaşılması..
Milletin malıyla büyük bir ihtişam ve saltanat içinde yaşam sürdürülmesi..
Buna rağmen milletin ve evlatlarının sefalete terk edilip borç batağında yaşatılması ve bundan da büyük bir zevk alınıyor olması..
Sübyanlara tasallut edilmesi ve kızlara çocuk yaşta cariye misali hoca nikahları kıyılması..
Toplumla alay edercesine akıl dışı garip açıklamaların yapılması..
Tüm ekonomik kuralların yok sayılması..
T.C. ibarelerinin parçalarcasına sökülmesi..
Milli bayramları kutlamama girişimleri ve garip bahaneleri..
Haddini aşan keşke Yunan kazansaydı söylemleri..
Bu söylemi yapan hain feslinin cenazesine yapılan devlet töreni ve hep birlikte tabutuna omuz verilmesi..
Büstleri kıran sapkın meczupların baş tacı edilmesi..
Huzur bozmak için her milli bayramda
Atatürk posterinin baş aşağı asılması..
Her törende Anıtkabir’de yapılan saygısızlıklar ve edepsizce atılan sloganlar..
Türk’ün destanı Ergenekon’un terörle özdeşleştirilip kara çalınması..
Onca generalin tutuklatılması ve rütbelerinin büyük bir zevkle sökülmesi..
TSK’nın tahrip edilmesi, ona bağlı kurumlar olan GATA’nın, Harp Akademileri’nin ve Askeri liselerin kapatılması..
Milli ve stratejik bir kurum olan Tank Palet Fabrikası’nın Katar’a peşkeş çekilmesi..
Türk bayrağının üzerinde bağdaş kurarak oturmaları ve çöpe atarak değersizleştirme girişimleri..
İstiklal Marşı okunurken saygısızca yayılarak oturmaları..
Andımıza karşı çıkmaları ve sonunda mahkeme kararıyla yasaklattırmış olmaları..
Anayasa’nın ilk dört maddesi ve Türklük ifadesine olan büyük düşmanlıkları..
Atatürk’e ve kahramanlara yapılan onca hakaret ve saygısızlıklar..
Cemaat ve tarikatlara bağlı faaliyet sürdüren dernek ve vakıfları birer STK gibi dayatıp meşrulaştırma çabaları..
MEB’nın hayat boyu öğrenme projesindeki ‘değerler eğitimi’ başlığı altında bu dernek ve vakıflarla eğitimde işbirliği protokollerinin imzalanması ve bu kapsamda devlet okullarına sözde din adamlarının tayin edilmesi..
Yine bu protokolle okullarda düzenlenen seminer, yarışma ve gezi gibi faaliyetlerde tarikatların fikirlerini empoze eden yayınlar dağıtması ve genç beyinlerin yıkanma girişimi..
Öğrenci yurtlarında, geçmişteki FETÖ örneğinde olduğu gibi bu kez de diğer tarikat yöneticilerinin eğitmen olarak görev yapıyor olmaları..
Bu tür irticai faaliyetlere karşı Cumhuriyetin teminatı olan orduya karşı bu nedenle duyulan ezeli kin, öfke ve büyük alerji..
Ordunun her kademesine tarikatçı personelin yerleştirilmesi ve 10 Kasım’da Atatürk resmi takmayan, yırtıp atan zihniyetin koruma altına alınması ve karşı çıkanların ihraç edilmesi..
Milli orduyu itibarsızlaştırmak, sindirmek ve azmini kırmak için subayına cuntacı, şehidine kelle, erlerine tane denilmesi..
Askerimizin başına çuval geçirildiği gün ‘ABD’ye nota verilsin’ diyenlere ‘müzik notası mı bu’ diye alaycı bir edayla cevap vermeleri..
BOP gibi ülkemizi hedef alan bir projeye eşbaşkanlık yapılması ve mahiyeti müphem bir şekilde tarihinde ilk defa Yahudi olmayan birine verilen üstün liyakat nişanının alınmış ve hala muhafaza ediliyor olması..
Sınırlarımızdaki mayınların sökülmesi ve ardından ülkenin bir yol geçen hanına çevrilmesi..
Demografik yapıyı tahrip etmek ve ihvancı yapıya uygun yeni bir toplum inşa etmek için adeta bir kavimler göçüne dönüştürülmüş milyonlarca sığınmacının ülkeye girmesine göz yumulması ve sorgusuz sualsiz vatandaşlık verilmeye başlanması..
Her türlü itiraza rağmen pişkin ve soğukkanlı tutumları..
Kayıp silahlar ve bir türlü çözülmemiş olan akıbeti..
Kendi yandaşlarına verilen aşırı silah ruhsatları..
Muhalefet edenlerin havadan sudan sebeplerle tutuklanmaları..
Adaletin sopa gibi kullanılması ve bir korku imparatorluğunun kurulmuş olması..
Yandaş gazeteciler üzerinden aralıksız olarak her gece tüm yandaş televizyonlarda saldırgan bir üslup içinde yoğun bir algı yönetimi..
Ege’de işgal edilen ve ardından ABD üssüne dönüştürülen adalara, burnumuzun hemen dibinde tarihin en büyük askeri yığınağı yapılarak devasa bir üs haline getirilen Dedeağaç tehlikesine karşı yıllardır sessiz kalınması..
Ve derin tahribata yönelik daha yazmadığım onca şey.!
Tüm bunları yaparken de Osmanlı sosuna batırılmış, din ceketi giydirilmiş; ecdat ve İslamla alakası olmayan çakma bir düzeni mehter, ezan, selâ ve sözde tarihi diziler eşliğinde dayatarak muhafazakar toplumu uyutma çabaları..
Şimdi soruyorum sizlere;
Harcadıları böylesi büyük bir emeği bir anda yok kabul ederek sıradan bir seçimle çekip giderler mi sanıyorsunuz?
Kazanamayacakları ve kendi kontrollerinde olmayacak bir seçimi yaptırırlar mı sanıyorsunuz?
Güçlü bir muhalefetin oluşmasına seyirci kalırlar ve muhalefet partilerinin içini karıştırmadan, kurgulamadan bırakırlar mı sanıyorsunuz?
Öyleyse çok yanılıyorsunuz.!
Bu nedenledir ki 2023 seçimlerini; YSK’yı yoğun bir baskı altına alarak, anayasayı ihlal edip hukuk dışı dayatmayla Cumhurbaşkanı adaylığını kaparak, muhalefeti sinsice karıştırarak, özel yetiştirilmiş ekiplerle sandık hilesi yaparak, mültecilere ve konut alan yabancılara apar topar vatandaşlık vererek, ülkeye sayısı belirsiz ithal seçmen sokarak, orantısız para ve devlet gücü kullanarak alenen müdahale ettiler ve gasp ettiler..!
Şu gerçeği asla göz ardı etmeyiniz.!
29 Ekim 2023 günü idrak ettiğimiz 100. yıl, bunlar ve dolayısıyla hamileri için bir rövanş tarihiydi. Kapanması gereken bir parantez olarak gördükleri Cumhuriyet’i devre dışı bırakmak için başlattıkları nihai çalışmanın ilk günüydü.!
Bu nihai çalışma, yukarıda ifade etmiş olduğum yıkım sürecinin son hamlesi ve altın bir vuruş olacak köklü Anayasa değişikliğidir.!
Farkındaysanız manidar bir şekilde 10 Kasım gibi anlamlı bir günün hemen ardından düğmeye basıldı ve Anayasanın koruyucu teminatı olan Anayasa mahkemesine yargı üzerinden büyük bir operasyon başlatıldı..!
Amaç, İrfan Fidan’ı aday göstermelerine rağmen ele geçiremedikleri Anayasa Mahkemesi’ni devre dışı bırakmak, böylelikle içeriği anayasal suç teşkil edecek yeni anayasayı Anayasa Mahkemesi engeli olmadan yürürlüğe sokarak kendi düzenlerini meşru hale getirmek ve bu topraklarda kendi himayelerinde eskiye dair tüm izlerin ve suçların silindiği yeni bir devlet tesis etmektir..
Cumhuriyet rejimine yönelik bu girişim örtülü bir darbedir, anayasal bir suçtur ve asla kabul edilemez..!
Ezeli kin ve öfke içinde gözler kararmış, bunun için de artık her yol mübah sayılmıştır..
Vakit uyanma, bu gerçeği görme ve gidişata demokratik yollarla dur deme vaktidir.!
Artık deniz bitmiş kara görünmüştür.!
Ülke siyaseti klasik ve alışılmış misyonunu tamamlamıştır.!
Bundan böyle;
Cesametine bakılmaksızın Atatürk Milliyetçiliği’ni esas almış tüm siyasi partilerin artık tek bir ittifak çatısı altında ve yeniden bir Müdafaa-i Hukuk anlayışı içinde bir araya gelmeleri; bu oluşumun içinde olup TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin ivedi olarak alacakları ortak kararla AKP iktidarını en sert şekilde uyarmaları; bu uyarıyla iktidarın her türlü gayrı milli faaliyetten, Anayasa ihlallerinden, Anayasa değişikliği düşüncesinden, başkanlık sisteminden vazgeçmediği, yeniden demokrasiye ve parlementer sisteme dönme kararı almadığı, seçim sistemi değişmediği, seçim kanunu demokratik hale getirilmediği takdirde sine-i millete döneceklerini ifade etmeleri milli bir zarurettir, tarihi bir görevdir.!
Aksi halde de gereği yapılmalıdır..!
“Yoksa hepimize geçmiş olsun..”
Dr. Vecdet Öz
Yorumlar kapalı.