BİLİYORUM UZUN YAZI OKUMAYI PEK SEVMİYORSUNUZ ANCAK BUNU LÜTFEN OKUYUN..!!
“BİR YIKIMIN ANATOMİSİ VE YAPILMASI GEREKENLER..!!”
İşe Erbakan hocalarını satmakla başladılar..
Milli gömleği çıkarıp FETÖ gömleği kuşandılar..
Amerika, İngiltere ve Vatikan’la anlaştılar..
Hep birlikte kalkan ihanet trenine doluştular..
Hoca efendileri sayesinde iktidarı kaptılar..
Kadrolaşmayı FETÖ imamlarına bıraktılar..
Daha başından ihanete bulaştılar..
İlk icraat olarak tehdit kabul ettikleri kurumlara el attılar..
Orduyu ele geçirip komuta kademesini dağıttılar..
Ergenekon’u terörle özdeşleştirip Türk ismine ve destanına kara çaldılar..
Böylece ezeli intikamlarını almış oldular..
Açılım adı altında PKK ile müzakere edip teröre taviz verdiler..
Teröristleri sınırda devlet töreniyle karşılayıp şehir meydanında hep birlikte ağıt yaktılar..
Terör meydanı boş bulup şehirlere sızdı, patlayan bombalarla yüzlerce yavruyu babasız bıraktılar..
Gözü yaşlı anaların ahını aldılar..
Kürt kökenli vatandaşları ötekileştirip hedef haline getirdiler..
Bin yıllık kardeşliği ve vatandaşlık ilkesini ortadan kaldırdılar..
Tüm bunlar olurken FETÖ tezgahında çırak, kalfa, usta olup işi kaptılar..
10 yıl sonra çıkarlar ters düştü, kendi tezgahlarını kurdular..
Kandırıldık, pişmanız, Allah’tan af, milletten özür dileriz deyip hocalarıyla yolları ayırdılar ve mağduru oynadılar..
Öfke içinde karşılıklı sırlar ifşa edildi, hep birlikte dünyaya rezil oldular..
Çıkar dalaşının adını darbe koydular ve binlerce mağdur yarattılar..
Bunu da bir güzel kullandılar..
Siyasi ayak söyleminden de bu nedenle hep rahatsız oldular..
Zira ucu kendilerine uzanır diye korktular..
Bu yüzden de FETÖ ile mücadeleyi terör ağacından meyve koparma hikayesine çevirip gövdeyi hep korudular..
FETÖ’den kalan mal varlıklarının akibetini hiçbir zaman açıklamadılar..
O tarihte basın tarafından, FETÖ’nün kasası denilen Akın İpek’in otelinin dehlizinde bulunduğu ve el konduğu iddia edilen 18 ton altın, 500 milyon Euro ve 250 milyon dolar konusuna ise nedense hiçbir zaman için açıklık getirmediler..
Terör başı Gülen’in iadesi için beklenen çabayı da hiçbir zaman için sarf etmediler..
Başta yere göğe konduramadıkları savcı Zekeriya ÖZ olmak üzere, FETÖ’cü kaçakların peşini ise nedense bıraktılar..
Bunları hiçbir zaman için dillendirmediler ve gündem konusu dahi yapmadılar..
FETÖ’cülüğü yargı ve muhalefet üzerinde hep bir sopa gibi kullandılar..
Bu sayede üstü kapalı bir korku rejimi yarattılar..
Her zaman rüzgara göre yelken açtılar..
Hiçbir zaman için samimi olmadılar..
Sürekli din istismarı yaptılar, cemaat hurafelerini din diye dayatarak dini rayından çıkardılar..
Başörtüsüne bürünüp ahlak örtüsünü çıkardılar..
Sürekli gözyaşı döküp Müslüman taklidi yaptılar..
Ayasofya camiini bile istismar amaçlı açtılar..
Diyanet İşleri Başkanlığını ve camileri siyasi birer karargaha çevirdiler..
Hutbeleri istedikleri gibi okuttular..
Her türlü cemaat yapılanmasını baş tacı edip ülkeyi tarikat yuvasına çevirdiler..
Kur’an’da yeri olmayan bir ruhban sınıfı yarattılar ve şeyh-mürit ilişkisi içinde beyin yıkayıp toplumun büyük bir kesimini kontrol altına aldılar..
Yargıyı payanda edip hak, hukuk, adalet kavramları üzerinde siyasi baskı kurdular..
Kutsal olan Savcılık ve Hakimlik mesleğini zora soktular..
2017 yılında bir halk oylaması icat ettiler ve sandık oyunuyla yapılan anayasa değişikliği sayesinde demokrasiyi devre dışı bırakarak, ‘hangi asseti (varlığı) satacağımı size mi soracağım’ diyebilen bir tek adam düzeni kurdular..
Anayasal devlet yapısını by-pass edip kararnameli bir partizan devlet anlayışı yarattılar..
Fabrika ve barajlar kurmak, üretim ve istihdam yaratmak yerine lüks saraylar inşa ettiler..
Avenelerine her biri milyonlarca liralık yüzlerce makam aracı tahsis ettiler..
Üretim ekonomisini tahrip edip tüketim, israf ve rant ekonomisi icat ettiler..
Özelleştirme adı altında Cumhuriyetin tüm kazanımını babalar gibi sattılar ve binlerce istihdamı ortadan kaldırarak devasa bir işsizler ordusu yarattılar..
Rüşvetle yatıp rüşvetle kalktılar ve bağış adı altında aldıkları milyarlarca doları kurdukları vakıflara aktardılar..
Geçmişte kurumlarıyla anılan devleti ENSAR, TÜRGEV, TÜGVA ve TÜRKEN gibi vakıflarla anılır hale getirdiler..
Harcamaları kontrol edip hesap soran IMF’yi devre dışı bırakıp hesap sormayan yabancı tefeci kuruluşlardan yüksek faizle borç alıp rant kanalına akıttılar..
Ülkeyi, tefecinin eline düşmüş müflis esnaf misali ödenmesi mümkün olmayan milyarlarca dolarlık borç batağına soktular..
Hazineyi tarihinde ilk kez eksi bakiyeye düşürerek henüz doğmamışları da içine alan borçlu bir nesil yarattılar..
Bağımsız olması gereken Merkez Bankasını siyasi operasyonlarına payanda ettiler..
Sürekli ranta dayalı yatırımlar yapıp millete hizmet diye dayattılar..
Paylaşımı ise ayakkabı kutularıyla yaptılar..
Ekonomiyi çökertip milletin anasını ağlattılar..
Ölümü unutup dünya malına taptılar..
Yabancı bankalara altın ve dolar stokladılar..
Vakıflar üzerinden İngiltere ve Amerika’da devasa mülkler aldılar..
Bu yüzden de WikiLeaks belgelerinde anıldılar..
Bunlara el konulmasından ise hep korktular..
Rıza Sarraf davası ve evlatları üzerinden yürütülen soruşturmalar şantaja dönüştü, zor durumda kaldılar..
Bu yüzden de her türlü efelenmelere rağmen ABD ve AB yaptırımlarına boyun eğmek zorunda kaldılar..
Rahip Brunson’la başlayan bir seri yaptırım şimdilik Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya alınmasına destek olunmasıyla son buldu..
İçeride aslan kesilirken dışarıda hep kedi oldular..
Seçmenlerini konsolide etmek için sürekli müjdelerle oyaladılar ve 2023 yalanını pazarladılar..
Müjdelerin arkası gelmedi, 2023 yalanı ortaya çıktı, yalana doymadılar şimdi de 2053 yalanını devreye soktular..
Seçmen pembe hayaller kura dursun onlar hep çıkar menfaat hesabı yaptılar ve akla hayale gelmeyecek sinsi oyunlar kurguladılar..
Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir ‘Kur Korumalı Mevduat’ hesabı icat edip birilerini ihya ederken hazineyi milyarlarca dolar zarara uğrattılar..
Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaparak aradaki makası açtılar ve ülkenin teminatı olan orta direği yok ettiler..
Seçim öncesi din istismarı yapıp NAS pazarladılar ve faizi enflasyona sebep gösterip milletin gazını aldılar..
Seçim sonrası gerçek ortaya çıktı döviz, enflasyon ve zamlar tarihi bir rekor kırdı; anında NAS’tan vaz geçerek dini, imanı unutup faize sarıldılar..
Memur ve işçi maaşına zam yapar gibi yapıp ağızlara bir parmak bal çaldılar; emekliyi, dulu, yetimi bütçe müsait değil diyerek açlığa mahkum ettiler..
Bir de utanmadan ve dalga geçer gibi 2024’ü emekli yılı ilan ettiler..
Tüm bu felaketler yetmezmiş gibi sınırları kevgire çevirerek ülkeyi yol geçen hanıma çevirdiler..
Dünyadaki en büyük mülteci akınına neden oldular ve bunu adeta bir kavimler göçüne dönüştürerek demografik yapıyı tahrip ettiler..
İçinde kimlerin olduğu meçhul 10 milyonun üzerindeki mülteciye milletin alın teri olan 50 milyar doları harcarken kendi insanı için yaptıkları bütçenin hesabını dahi yapmadılar..
Böylelikle %98’i yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren, geçimden başka bir şey düşünmesini istemedikleri, hayattan koparılarak günlük yaşatılan ve sürekli yardım edilmiş bir toplum yarattılar..
Sosyal hayatı ortadan kaldırıp ruh sağlığı alarm veren ve çaresizlik içinde bir mahkum gibi evinde oturan bir toplum yapısı icat ettiler..
Ekonomiyi iflasın eşiğine getirdiler ve sonunda mecbur kalıp bir zamanlar düşman ilan ettikleri körfez ülkelerine giderek varlıklarımız üzerinden örtülü pazarlıklar yaptılar ve onursuzca para dilendiler..
İşsizliğin, açlığın, sefaletin, derinleşen ekonomik kriz ve körfez ziyareti detaylarının üstünü örtmek için de toplumu oyalayacak bir seri yapay gündem yarattılar..
Bu yüzden de büyük bir tepki alıp yerel seçimlerde hezimete uğradılar..
Her zaman olduğu gibi kuyruğu dik tutup bu kez de muhalefeti kurgulamaya ve genel seçimleri garanti altına alacak yeni çalışmalar başlattılar..
Evet sevgili dostlar,
Olanları sakın yadırgamayın, iktidar mensuplarını normal bir siyasi aktör olarak görmeyin ve son seçimi aldık diye sakın rehavete kapılmayın.!
Bunlar, geçmişten gelen kin ve nefret duygusu içinde Türk milletine, Türk devletine ve kurucu değerlerine daha başından itibaren düşman olan Osmanlı sonrası bakiyelerdir..
Bu yüzdendir ki 22 yıldır başta büyük önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kahraman ecdada ve milli değerlerimize hakaret eden kim varsa sürekli baştacı ettiler..
Andımızı yasaklatıp T.C. ibarelerini, Atatürk resimlerini, büstlerini ve heykellerini baş aşağı ettiler..
İstiklal Marşı’nda oturanların, keşke Yunan kazansaydı diyen hainlerin önünde hep reverans yaptılar..
T.C. Devleti ve Cumhuriyet’in garantisi olan Lozan Antlaşması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Anayasa’nın ilk dört maddesini sürekli sorun ettiler..
Amerika’nın Yunanistan Dedeağaç limanına yaptığı devasa askeri yığınağa ve işgal edilerek birer askeri üs haline getirilen Ege adalarına yıllarca göz yumdular..
Ülkeyi yönetiyormuş gibi yapıp talimat üzere içeriden dönüştürdüler ve darülharp mantığı içinde koskoca bir harabe yarattılar..
Dışarıdan kuşatılmasını ise sineye çekip hep seyirci kaldılar..
Taraftarı ikna etmek ve safları sık tutmak için de Osmanlı sosuna batırılmış, din ceketi giydirilmiş; ecdat ve İslam’la alakası olmayan çakma bir düzeni sürekli olarak mehter, ezan, sela ve tarihi diziler eşliğinde dayattılar..
Nihayet kapatılacak bir parantez olarak gördükleri Cumhuriyet’i 100. yılında hedefe koyup arzu ettikleri çarpık düzeni meşru hale getirecek yeni bir ANAYASA telaffuz ettiler..
Sıra geldi bu telaffuzu kuvveden fiile geçirerek olan altın vuruşu yapmaya.!!
Ve ardından yedi düvelin yapamadığını tek başlarına yaparak bu topraklarda kendi vatanlarını kurmaya ve Yugoslavya’da olduğu gibi özerk yapıların ve dışa bağlı devletçik teşebbüslerinin önünü açmaya..
Eğer Anayasa 2028 genel seçimlerimden önce değiştirilirse yapılmış olan yerel seçimin ve bundan böyle yapılacak hiçbir seçimin yasal hükmü kalmayacaktır..
“Şimdi anladınız mı bir vasiyet niteliği taşıyan gençliğe hitabenin neden kaleme alındığını ve büyük önderin ne kadar ileri görüşlü olduğunu.!”
Ne demişti son bölümünde?
“…..iktidara sahip olanlar, gaflet (aymazlık) ve dalalet (sapkınlık) ve hatta hıyanet (hainlik) içinde bulunabilirler.. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin (işgal güçlerinin) siyasi emelleriyle tevhit edebilirler (birleştirebilirler).. Millet, fakruzaruret (ileri derecede yoksulluk) içinde harap (yıkılmış) ve bitap (yorgun) düşmüş olabilir.. Ey Türk istikbalinin evladı!. İşte, bu ahval (durum) ve şerait (koşullar) içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır..
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur..”
Tekrar söylüyorum; “Yerel seçim galibiyetinin ve zafer sarhoşluğunun rehavetine kapılarak bundan sonra hiçbir şey olmaz demek çok yanlış olur.!
Büyük önderin sözlerini her an kulağımıza küpe etmekte yarar vardır.!
Şunu unutmamak gerekir ki su uyur düşman uyumaz.!
Yarından tezi yok her türlü şahsi ve siyasi meseleleri, ideolojik görüş ayrılıklarını, şişmiş olan egoları bir kenara bırakarak; birlik, beraberlik ve Müdafaa-i Hukuk anlayışı içinde geniş tabanlı bir ‘milli mutabakat ittifakı’ kurmak artık vatani bir zaruret haline gelmiştir..
Mazereti ne olursa olsun aksini yapan bir siyasi anlayış; ucu dışarıda olan gizli işbirlikçidir, iktidarın bir başka versiyonudur, mevcut projenin nöbetçi taşeronudur.!
Böyle bir çalışma Yurt Partisi, Doğru Parti, ATA Parti, Milliyetçi Türkiye Partisi ve Adalet Partisi tarafından başlatılmıştır ve önümüzdeki günlerde yeni katılımlarla genişleyerek devam edecektir..
Herkes aklını başına almak zorundadır zira emperyalizm, yıllarca onca emek harcadığı böylesi zorlu bir yıkım projesini tek bir parti ya da tek bir adama endekslemez ve alternatifi mutlaka olacaktır..!
Önümüzdeki süreçteki gelişmeler ve özellikle YENİ ANAYASA konusundaki işbirlikleri kimin kim olduğunu ve bağlantılarını gösterecektir. Dolayısıyla milli hassasiyete sahip olan partileri ve vatan evlatlarını da…!!
Dr. Vecdet Öz