İkinci Çözüm (İhanet) süreci öncesi bir gazete başlık attı; TERÖR PATLADI…
Geç be kardeşim, hiç terör patlar mı? Araba lastiği mi bu patlasın?
Terör patlamaz, patlatır! Neyi patlatır? Bombaları patlatır.
Hangi bombaları patlatır? Bu bombalar bakkallarda mı satılır, nasıl bulunur? Terör denen meret, nereye gidip te “Abi bana 5-6 tane bomba ver” diyecek! Nereden bulacak da patlatacak? Hem öyle az bir şey değil ki!
Geçenlerde, üç ilimizde patlayan bombaların kamuoyuna yansıyan ağırlıklarının toplamı 17 ton idi!
7 Haziran 2015! AKP’nin tek başına iktidar olamayacağının anlaşıldığı bu tarihten itibaren, yaklaşık bir yılda Türkiye’de patlatılan bombaların toplam ağırlığı 900 tondan fazla! Yani 90 Kamyondan fazla bomba. Henüz patlatılmayan, gömülü olarak bekletilen daha kaç ton bomba var, biz bilmiyoruz!
Kim satar, nasıl alınır, para nasıl sağlanır, ödeme nasıl olur, nakliye ne şekilde yapılır, kamyon-kamyon bombalar sınırlarımızdan nasıl geçer ve şehirlerimizde nerelerde depolanır?
Ve en önemlisi, TC Devletinin Cumhurbaşkanlığı-Başbakanlığı-İçişleri Bakanlığı- Adalet Bakanlığı-Genelkurmay Başkanlığı- MİT Müsteşarlığı-Emniyet Genel Müdürlüğü koltuklarında oturan bu 7 kişinin bombalar ve 80 bin uzun namlulu ağır silahın ülkeye girişinden nasıl haberleri olmaz?
Bu sorunun iki yanıtı olur, üçüncüsü yoktur!
-Ya tüm bu sorumluların hepsi birden uyuyup, çağımızın modern “7 Uyuyanları” oldular!
-Ya da 7’si birden, içlerinden birinden aldıkları kanunsuz emre uyup, beraberce ihanet ettiler…
MİT Müsteşar Yardımcısının Oslo’da, PKK Baronlarına dediği, “Şehirlerimizi bomba deposu haline getirdiniz, ama biz hepsini biliyoruz” ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın “Gönderirim üç-beş adam, attırırım oradan dört-beş füze, görürler günlerini” sözlerine bakınca olayın 7’li ihanet olduğu kabak gibi ortaya çıkar…
Gerçeğe ve doğrulara yüz çevirip, kendi kendinizi aldatmak veya görmek istememeniz sizin tercihiniz ve bileceğiniz bir iştir.
Ama siz görmek istemeseniz de gerçek şudur;
Türkiye’nin başına bu güne kadar gelen belaların tamamının tek sorumlusu Erdoğan’dır. Erdoğan görevden el çektirilmedikçe her gün yeni-yeni belalar başımıza gelecektir…
-Birinci Çözüm Süreci diye, PKK’nın tonlarca bombayı ülkeye sokması sırasında, Valilere “Görmezden gelin, sakın müdahale etmeyin” diye emir veren kim?
-Sırf bu yüzden PKK’nın şehir kadrolaşmasını tamamlayıp, askerimizin-polisimizin-sivil vatandaşlarımızın ölümlerine, yaralanmalarına sebep olan kim?
-Habur Rezaletini, Türk Milletine yaşatan kim?
-Türk Devletinin kuruluş ilkelerine ve kurucularına açıkça ve defalarca karşı çıkıp, 2002’ye kadarki 79 yıllık dönemi “Zulüm Dönemi” diye adlandıran kim? Atatürk’e “Ayyaş-Deccal” diyen kim? Lozan’ı tanımayanlar kim?
-1990’lı yıllardan beri Fethullah Gülen’e itibar eden, destek veren, ellerini öpen, en son olarak ta FETÖ’nü Türk Devletinin içine sokup beraberce kucak kucağa 12 yıl aşk yaşayan kim?
-Bakanlıkları Tarikatlar arasında paylaştıran kim?
-Bugün gerekçe göstermeden tutuklanan işadamlarını ziyaret edip, onlarla konuşan kim?
-Ülkeye 13 milyondan fazla Suriyeliyi sokan kim? Türk çocukları üniversiteye girebilmek için çırpınırken, Suriyeli gençlere imtihansız üniversite hakkı veren kim?
Bu soruların tek yanıtı var; Kim 23 yıldır Türkiye’yi tek başına yönetiyorsa, bu soruların cevabı o kişidir. Yani Erdoğan’dır…
Devlet yönetmeyi istemek kolaydır ama bir şey dilediğiniz zaman önce sonuçlarını düşüneceksiniz.
“Ankaralı bir gariban, bahçede bir lamba bulmuş. Silerken Cin çıkmış ve benden dört dilek hakkın var, dile bakalım demiş!
-Adam evin elektrik parasını çok zor ödeyebildiği için, ‘Hiç elektrik parası ödemeyeyim’ demiş! Püf, adam Hakkâriliye dönüşmüş!
-İkinci olarak adam ‘su parası da ödemeyeyim’ der demez birden Kıbrıs Türküne dönüşmüş!
-Gariban iyice heveslenmiş ve üçüncü olarak, ‘ne elektrik ne su, ne kira, hiç fatura ödemeyeyim’ deyince adam birden Suriyeliye dönüşmüş!
Gariban şok olmuş ve ‘Aman cin vazgeçtim, hepsini öderim ben’ deyince gariban puf diye tekrar Ankaralı oluvermiş…”
Eğer yanılmak-aldatılmak-saf olmak, kandırılmak gibi alışkanlıklarınız varsa asla devlet yönetmeye kalkmayacaksınız…
Sağlık ve başarı dileklerimle
25 Kasım 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
HANİ TEK DEVLETTİK?
Tek Millet, Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Devlet…
Erdoğan’ın Rabia’sı bu dörtlüdür. Erdoğan her konuşmasında bunları söyler!
Söyler söylemesine de dilinin dediğine eli katılır mı? Maalesef!
Dili ayrı söyler, eli başka iş tutar…
15 Temmuz da, 20 Temmuz da Türk Devletinin çok önemli iki tarihidir.
Türk Devletini yönetenler bu iki tarihe de gereken önemi vermelidirler.
20 Temmuz’da ne olmuştu?
Yıllardır Kıbrıs’ta Türkler ve Rumlar barış içinde yaşardı. EOKA adlı terör örgütü Türkleri öldürmeye başladı. Kıbrıslı Türkler kendilerini korumak amacıyla TMT’yi (Türk Mukavemet Teşkilatını) kurdular.
Zulüm her gün daha da artıyordu! Yunanistan’da askerler darbe yaptı ve “Albaylar Cuntası” yönetime el koydu. Bu cunta 15 Temmuz 1974’te Makarios’u devirerek Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için bir darbe de adada yaptı. Makarios, adadaki İngiliz üssüne sığınıp, Malta’ya kaçtı.
Türk Hükümeti, 11 Şubat 1959 Zürich ve 9 Şubat 1959 Londra antlaşmalarına göre “Garantör Devlet” olarak durumu İngiltere ve Amerika’ya bildirdi.
Netice alınamayınca Türk Hükümeti, adada yaşayan Türklerin toplu katliamını önlemek için, Kıbrıs’a çıkarma yaptı.
Türk Ordusu 415 Kara, 65 Deniz, 5 Hava, 13 Jandarma olmak üzere toplam 498 şehit verdi. Yaralı sayımız 1200 oldu. Kıbrıs Türkleri ise 340 ölü, 1000 yaralı verdi. Toplamda 858 şehit 2200 yaralımız oldu…
Kıbrıs Türk Devleti böyle doğdu. Kıbrıs Türklerinin yaşamları garanti altına alındı. Türkiye’nin boğazına takılmak istenen boyunduruk, Türk Ordusu tarafından kırıldı.
Bu olaydan 5 sene sonra, Yunan Temyiz Mahkemesi 21 Mart 1979 gün ve 2558/79 sayılı kararında; Zürih ve Londra antlaşmalarına göre Kıbrıs’a yapılan Türk Askeri müdahalesi yasaldır. Türkiye yükümlülüklerini yerine getirme hakkı olan garantör devletlerden biridir. Esas suçlular darbeyi hazırlayan ve icra eden ve bu müdahalenin koşullarını hazırlayan darbeci Yunan subaylarıdır…
Türk Milleti, Kıbrıs çıkarması sebebiyle yıllarca ABD, İngiltere ambargosu altında yaşadı. Ekonomik olarak büyük darbe yedik…
Ama yılmadık, milletçe birlik olduk, yaralarımızı sardık. 1980 yılından beri dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde olduk. (Şu an G-20 içinde şeklen varız!)
Peki, 15 Temmuz’da ne olmuştu?
AKP Hükümetlerinin elleriyle besledikleri, devletimizin en hassas birimlerine soktukları, Kozmik Odayı, Yüksek Yargının tamamını, Vali ve Kaymakamlarının büyük çoğunluğunu, Askeri Terfilerin tamamını teslim ettikleri bir avuç hain, darbe girişiminde bulundu. Türk Milleti birlik içinde bu saldırıyı def etti.
250 vatandaşımız öldü. 2500 kişi yaralandı. Darbe püskürtüldü, darbeciler adalete teslim edildi…
T.C Devletini yönetenler, 15 Temmuz’u neredeyse Kurtuluş Savaşımızla eşdeğer tutup, her şehirde toplantılar düzenler, Boğaz köprüsünde miting yaparlar, her camide sabaha kadar selalar okuturlar da 20 Temmuz’u kuru bir mesaj ile geçirirlerse ne bu ülkede birlik sağlanır ne de tek devlet olur!
Tek Devlet olabilmemiz için ülkeyi yönetenler çok dikkatli konuşmak zorundadırlar. Siz, Osmanlı Padişahlarını sahiplenir, fakat son Türk Devletinin kurucularına “Ayyaşlar” diye hakaret etmeye kalkarsanız, birleştirmez ayrıştırırsınız!
Siz 10 Kasım’da Türk Milletinin Atatürk’ün kabrine ziyareti, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleri ile 19 Mayıs Bayramı kutlamalarını yasaklamaya kalkarsanız bu aziz milleti paramparça edersiniz.
Hele, ABD-İSRAİL-İNGİLTERE patronajında yaptığınız ihanet affedilir olmaktan çoktan çıktı. Türk Milleti, sizin ihanetinizin kapasitesini öğrenmek, ihanet çizgisini nereye kadar yükselteceğinizi görmek için şimdilik susuyor. Bu aşamada YENİ ANAYASA dediğiniz, Lozan’ı ve Cumhuriyeti yok edecek belgelerinizi de görelim, sonra neler olacağını göreceksiniz. İmralı, çok kalabalık olacak, çok…
İşte o zaman, orada sizin Rabia’nız da paramparça olacak.
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene…
Sağlık ve başarı dileklerimle
24 Kasım 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
